31 Temmuz 2015 Cuma

YAZ MİMİ

     Mim cevaplandırmayı çok seviyorum. Bu yüzden kimse beni mimlemese bile takip ettiğim bloglarda hoşuma giden bir mim görürsem hemen yapıyorum. Böylelikle beni takip eden kişilere beni daha yakından tanıma fırsatı veriyorum. J

     Bloga uzun süredir yazamadığım için cevaplandırmayı düşündüğüm 3-5 mim birikti. Her gün birini yapıp yayınlamayı düşünüyorum. Yani bu hafta hep bana dair yazılar olacak. Haftaya blogun normal konseptine döneceğim.

     Neyse lafı daha fazla uzatmadan soruları cevaplandırmaya başlıyorum.


1) Klasik bir soruyla başlayalım; senin için 3 kelimeyle yaz mevsimi neyi ifade ediyor?
Sıcak: Adanalı olunca sıcak kelimesini sonuna kadar yaşıyorsunuz.
Tatil: Eee, öğretmeniz sonuçta. Yaz demek 2 aylık yaz tatili demek.
Tembellik: Benim için yaz ayı evde yan gelip yatmak demek. Hiç öyle dolu dolu bir yaz geçirmedim. Bir bu sene iki haftamı gezmeye ayırdım. Bu da benim için rekor demektir. Genellikle iki ay boyunca evde yatardım da.

2) Yaz aylarında ne sıklıkla kitap okuyorsun?
 Yazın boş vaktim çok olmasına rağmen sıcaklarda içimden hiç kitap okumak gelmiyor. Ya yaylaya gideceğim ya da klimayı açıp odadan dışarı çıkmayacağım ancak o zaman biraz okuyabiliyorum ama senenin diğer zamanlarına bakış okuma hızım çok düşüyor.

3) Yaz aylarına daha uygun olduğunu düşündüğün kitap türleri var mı?
Yazın kolay okunan, birkaç günde bitirilebilecek kitapları tercih ediyorum. Dediğim gibi zaten çok kitap okuyamıyorum, ağır kitapları hiç okuyamam. İlla bir tür söylemem gerekirse eğlenceli aşk romanları yazın iyi gidiyor.


4) Plajda kitap okuyanlardan mısın? Eğer öyleyse en son hangi kitabı okudun?
Ben deniz sevmiyorum L Dolayısıyla plajda güneşlendiğimi hiç hatırlamam. En son okuduğum kitabı evdeki çekyata uzanarak bitirdim J En son Ayça Şen’den Kalın Kitap’ı okudum. Yazarın Radikal gazetesindeki yazılarının toplandığı bu kitabı iki günde bitirdim. İçinde bazı güzel yazılar olsa da maalesef genelini beğenmedim. Haftaya ayrıntılı bir yazısını yayınlayacağım blogda.

5) Ve son sorumuz; senin için yaz mevsimi  hangi renktir?
 Sarı çünkü 1. Yaz demek güneş demektir. Güneş de bende hep sarı rengi çağrıştırır. 2. Sarı sıcak ifadesi

     Evet, bir mim’in daha sonuna geldik. Bu mim’i cevaplandırmak isteyen herkes cevaplandırsın. Yalnız buraya mim’i yaptığınızı veya yapacağınızı yazın ki ben de sizin cevaplarınızı okuyabileyim. Mim’i cevaplamak kadar okumayı da severim J Şimdilik hoşça kalın. Görüşmek üzere. 

BU ARALAR BEN #1

     Herkese merhaba. Bloga uzun zamandır yazamıyorum. Tam olarak 12 gündür. Belki bazılarınız için çok uzun bir süre değil ama ben bu sürede yazamadığım için ciddi olarak rahatsız oldum. Ayda en az 10 yazı yazmalıyım bloguma yoksa rahatsız oluyorum.

     İki aylık tatilimin bir ayı bugün itibariyle bitti. Bu bir ayı bir haftalık Karadeniz turu (Blogda bu yazıyı gün be gün yazmak istiyorum ama ne zaman yazarım bilmiyorum.) ,bir haftalık Konya ziyareti ve iki haftalık evde vakit geçirme şeklinde değerlendirdim.

     Yaz tatili dolayısıyla eşimin ailesinin evinde kalıyoruz. Adana’ya tayinimiz çıktığı için burada bir ev tuttuk ama tadilat ve boya işleri olduğu için ancak bir hafta sonra taşınabileceğiz. Yeni eşya alma, taşınma, yerleşme derken zor ve yorucu günler beni bekliyor. Sanırım eylül ayına kadar rahat edemeyeceğim.


     Üşümekten nefret eden ve yaz mevsimine bayılan ben son birkaç yıldır Adana’nın sıcağına dayanamıyorum. Bu sene geçti ama bir aksilik çıkmazsa seneye kesinlikle bir yaylaya gitmek istiyorum. Temmuz-ağustos aylarında Adana’da yaşanmıyor. Bazen sıcaktan çatlayacakmışım gibi hissediyorum.

     Havalar bu kadar sıcak olunca evde yaptığım tek şey yatmak ve telefonla uğraşmak oluyor. Ne kitap okuyabiliyorum ne film/dizi izleyebiliyorum ne de bloguma yazı yazabiliyorum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor ama ileride bu boş zamanlarımı arayacağımı bildiğimden yavaş yavaş bu tembellikten çıkmaya çalışacağım. Bir de gündüzleri uyuyup geceleri uyanık olmaya karar verdim. Geceleri hem biraz daha serin oluyor hem de herkes uyuduğu için daha sessiz. Bu da zamanı daha verimli kullanmamı sağlıyor.

     Şu an bloga yazılmayı bekleyen yaklaşık 30 konu var ama bende onları yazacak konsantrasyon yok. Bu yüzden eski tempoma dönebilmek için küçük adımlarla ilerlemeye karar verdim. Öncelikle birikmiş birkaç mim var, onları yazacağım (Mim cevaplamak bana kolay geliyor). Sonra da eski tempoma kavuşup birikmiş konularımı yazmayı hedefliyorum.

     Geçen ay 8 kitap okuyan ben bu ay tamamen boş olmama rağmen işte bu sıcaklar yüzünden ancak 3 kitap okuyabildim. Bugün gece 12 olmadan bir kitap daha bitirebilmek için uğraşacağım. En azından haftada bir kitap okudum diyebilmek istiyorum. Okuduğum kitapların yorumları önümüzdeki günlerde blogda olacak.


     Bu arada duymuşsunuzdur geçen gece Adana’da 5.2 büyüklüğünde bir deprem oldu. Ben neyse ki o saatte uyanıktım. Çekyatta yatarken deprem başladı. “Ne oluyor? Deprem mi bu?” diye düşünüp dışarı çıkana kadar sarsıntı geçti. Çok kısa sürdüğü için korkmadım ama depremden sonra normalde sıcaktan kavrulan şehrimde bir de şimşek çakı şiddetli bir yağmur bastırınca o zaman tırstım işte. Kıyamet senaryolu bir filmdeymiş gibi hissettim kendimi. Bu korkuyla 3’e kadar uyuyamadım. Umarım bir daha uzuuuunnnnn bir süre bir anormal bir durumla karşılaşmayız.

     Aslında daha yazılacak çok şey var ama artık bloga çok uzun yazılar yazmamaya karar verdiğim için burada kesiyorum. Önümüzdeki günlerde yeni yazılarımda burada olacağım zaten. Daha çok gevezelik ederiz J Şimdilik hoşça kalın. Görüşmek üzere. 

19 Temmuz 2015 Pazar

YAPBOZ KOLEKSİYONUM #2

     Yapboz koleksiyonum 1. yazısında (okumak için tıklayınız) kendime 3 yeni yapboz aldığımı, onları yapmak için sabırsızlandığımı ama bunun aylar alabileceğini yazmışım. Sonuç: 9 ay geçti ve 3 yapboz da kutularında duruyor L İşten güçten, boş vakitlerimde de kitap, film, dizi ve internetten bir türlü vakit bulup da o yapbozlara başlayamadım. Koleksiyonumun ikinci parçası hiç beklemediğim bir anda ve yerden geldi.

     Geçen hafta eşimle birlikte Konya’ya abisini ziyarete gittik. Eşimin yeğenleri Betül 7. Sınıfa, Zeynep ise 3. Sınıfa geçtiler bu yıl. Geçen sene onlara 300 küsur parçalık bir Türkiye haritası yapbozu almıştık. Hem boş vakitlerinde oyalanırlar hem de şehirlerin yerlerini öğrenirler diye. O yapbozu defalarca yaptıktan ve şehirlerin yerini öğrendikten sonra babalarına 1000 parçalık bir manzara yapbozu aldırmışlar.

puzzle yapboz

     Betül bu 1000 parçalık yapbozu birkaç kere yapmış ama bizim ziyarete geleceğimizi duyunca beraber yaparız diye yapbozu parçalarına ayırmış. Bir gece 23 sularında ikimiz yapbozun başına oturduk ve abartmıyorum yapboz ertesi gün 23 sularında bitti. Resmen 24 saatte 1000 parçayı yerleştirdik. Gerçi %70’ini Betül yaptı, benim payım anca %30’dur. (Tabii o son parçayı kaybetmeyip yapbozu tamamen bitirseydik daha iyiydi ama neyse ki firmanın eksik parça temin etme garantisi var.)Ben de şimdi başlarım ama bitirmesi uzun sürer diye o kadar zaman yapmayı ertelediğim yapbozlarımı düşündüm. Meğer o kadar da zor değilmiş onları bitirmek.

puzzle yapboz

     Tabii bir de bu işin yetenek boyutu var. Kimi insan sabırsız olduğu ya da dikkat sorunu yaşadığı için yapboz yapmada maalesef başarılı olamıyor. Kimi insan da parçaya bakıp direkt onun nereye konulacağını söylüyor (Henüz 12 yaşında olmasına rağmen Betül de bu grupta). Ben işte bu iki grubun arasındayım, orta yetenekteyim. Renk ve desene göre parçaları ayırıp nereye gelebileceğini tahmin ediyorum ama parçaları tek tek deneyerek yerleştiriyorum. Bu da bana doğal olarak zaman kaybettiriyor.

     Sonuç olarak yapbozda çok yetenekli olmasam da yapboz yapmaktan ne kadar zevk aldığımı hatırladım. En iyisi ben burada size bir söz vereyim de yeni yapboz için aylarca beklemeyeyim. Başlamaya üşensem bile sizden utanıp yaparım J 3 ay içinde yani 19 Ekim’e kadar yeni bir yapboz yazısı yazacağım.

     Siz yapboz yapmayı sever misiniz? Yaptığınız yapbozların fotoğrafı var mı? Hadi bu konu hakkında konuşalım. Yapboz yapmak kadar bu konu hakkında konuşmanın da hoşuma gittiğini fark ettim J


NOT: Türkçesi dururken puzzle demiyoruz ve yapbozu kullanıyoruz değil mi? İmza: Bir Türkçe öğretmeni J

18 Temmuz 2015 Cumartesi

MİMLENDİM #2

     Herkese merhaba. Blogumla uzun zamandır ilgilenemiyorum. Bir hafta Karadeniz turu, tur bittikten hemen sonra bir haftalık Konya ziyareti derken bloguma vakit ayıramadım. Bu sürede yazı yazmayı, yorumları cevaplandırmayı ve blog okumayı çok özledim. Fark etmeden bu işe iyice alışmışım. İşin kötüsü önümüzdeki günlerde de yoğun günler beni bekliyor. Öncelikle bayram ve yapılması gereken aile ziyaretlerim var. Sonra kiralık ev bulmalı, Midyat’a gidip eşyalarımı paketlemeli ve Adana’ya taşınmalıyım. Ondan sonra da evin eksik eşyalarını tamamlamalıyım. Bu süreçte elimden geldiğince yeni yazılar yayımlamaya çalışacağım.

     Sevgili arkadaşım Sebra Gündoğdu beni mimlemiş. Bu soruları nette görmüş ve “Ben de yapayım bunları.” Diyerek soruları kaydetmiştim. Tabii o kadar yazılacak konu içerisinde sıra ona gelmedi. Hazır Sebra beni mimlemişken daha fazla ertelemeyerek sorulara geçiyorum:

Bilgisayarının Ekran Görüntüsü Ne?

brad pitt angelina jolie

Brangelina J Ben masaüstü görüntüsü olarak genellikle ünlüleri tercih ediyorum. Şu anda masaüstümde Angelina Jolie ve Brad Pitt’in 2010 yılındaki Oscar ödül töreninde çekilmiş bir fotoğrafları var. Kendileri favori çiftlerimdendir.

Bir Kafeye Gittiğinde Genelde Ne Sipariş Verirsin?
Eskiden çay isterdim ama artık o kadar fazla çay içmiyorum.Bu sıcak yaz günlerinde su yeterli oluyor.

Google’da En Son Aradığın Şey Nedir ?
Blogumu arattım.

Mesajlaştığın Ya da Konuştuğun En Son İnsan Kim ?
Liseden arkadaşım özlem bayramımı kutlamış. Ben de ona teşekkür mesajı atarak bayramını kutladım.

Tiyatroya En Son Ne Zaman Gittin ?
Midyat’ta nisan ayında İzmir’den gelen Derin Sahne adlı ekip “Ben Suçlu” adında bir oyun sergilediler. Onları izlemiştim. Artık Adana’da olduğuma göre devlet tiyatrolarına gidebilirim.

Sinemaya En Son Ne Zaman Gittin ?
En son ocak ayında eşimle beraber Diyarbakır’da Hobbit serisinin son filmine gitmiştik. Serinin en beğendiğim filmi oldu. Savaş sahneleri etkileyiciydi. Artık Adana’da olduğum için sinemaya da daha sık gidebileceğim J

Hangi Diziyi Herkes İzlemeli ?

prison break

Prison Break: Beni bu mimde mimleyen arkadaşım Sebra taa yıllar önce beni bu diziyle tanıştırmıştı. Ona hapishanede geçen filmler ve dizilerden hoşlanmadığımı söylediğimde “Ama bu dizi çok heyecanlı.” demişti. Ben de ona “Hapishanede geçen bir dizi ne kadar heyecanlı olabilir ki?” demiştim J Tabii bu lafımı sonradan yedim. Hayatımda en hızlı izlediğim dizi oldu Prison Break. Siz de izleyin efendim. 3. Ve 4. Sezonları ilk 2 sezonu kadar iyi olmasa da Michael’ı izlemek yeter. Scofield’in askerleriyiz J

friends

Friends: Komedi dizilerinin efsanesi. İzlerken kahkahalarla güldüğüm dizi. Hani şimdi millet How I Met Your Mother diyor ya, işte o dizi Friends’in sadece kötü bir kopyası. Friends bu bunaltıcı yaz aylarında çok iyi gider, şiddetle tavsiye ederim.

En Son Ne Tür Müzik Dinledin ?
Karadeniz turumuzda rehberimiz havaya girelim diye bize Karadeniz müzikleri çalmıştı. Onları dinledim. Zaten sevdiğim bir müzik türüdür.

Seni En Çok Ne Çıldırtır ?
Haddini bilmez insanlar. Bir Facebook sayfasında dediği gibi “Her şeyi bilmene gerek yok. Haddini bil yeter.” J

Ne Zaman Uyanırsın ?
Tatildeyken 10 gibi uyanırım. Okul zamanı sabahçı - öğlenci olmama göre değişir.

Favori Emojilerin Nelerdir?
Çok değişik emojiler kullanmam. Gülen ve ağlayan surat yetiyor.

Kedi mi ? Köpek mi ?
Kesinlikle köpek. Bahçeli bir evim olursa köpek besleyeceğim. Kedileri sevmiyorum ben. Nankör ve sinsi geliyorlar bana.

Kuzey mi ? Güney mi ?
Güney. Adanalıyım sonuçta J

İstanbul’la İlgili En Sevmediğin Şey?
İstanbul’a sadece iki kere gittim ama kalabalığını, gürültüsünü ve trafiğini sevmedim.

İstanbul’da Sevmediğin 3 Semt ?
Orada yaşamadığım için bilmiyorum.

Kafanda En Çok Ne Olur ?
İki arkadaşımla birden kitap okuma yarışına girdiğim için bu aralar hep kitapları düşünüyorum ama zamansızlıktan sadece düşünüyorum. Sanırım ev işini daha çok düşünmem lazım J

Komedi mi Dram mı ?
İyi komedi yapmak çok zor bir iş. Kötü komedi de çekilmiyor. Bu yüzden dram diyeceğim.

Çay mı Kahve mi ?
Kahve ama neskafe. Türk kahvesi olacaksa da Dibek kahvesi olsun lütfen J

Bu soruları Yapmadan Önce Ne Yapıyordun ?
Bayramın 1. günündeydim ve evde boş boş oturmaktan sıkılmıştım. Biraz yazı yazdım ve içim ferahladı.

Son Olarak Bir Sırrını paylaşır mısın ?
Bu ay Ekşi Sözlük’e üye oldum ve çok sevindim. 2 yıldır bekliyordum.

     Sevgili Sebra’ya beni mimlediği için teşekkür ediyorum. Sayesinde bloga yazı yazmak için bahanem oldu. Bu eski bir mim olduğu ve birçok kişi soruları cevaplandırdığı için yapmadığını düşündüğüm iki kişiyi mimleyeceğim ama tabii isteyen herkes cevaplandırabilir. Hatta isterseniz bana bir mesaj atın sizi de buraya ekleyeyim.

     Maydanoz                                    Klon Balon

NOT: Geçen gün blogumla ilgili” Daha kısa yazarsanız daha iyi olur.” Diye bir mail aldım ve bu yazıyı planladığımdan 100 kelime daha kısa yazdım. Elimden anca bu geldi çünkü pek konuşkan biri olmasam da yazarken kendimi kaybediyorum J

     Cevaplarımla ilgili fikirlerinizi lütfen yorum olarak yazın. Yorum almayı özledim J Şimdilik hoşça kalın. Görüşmek üzere.

11 Temmuz 2015 Cumartesi

HAZİRAN AYINDA OKUDUKLARIM (2015)

     Herkese merhaba. Bundan sonra okuduğum kitapları tek tek değil de ayda bir kere toplu olarak yazmaya karar verdim. Eğer çok beğendiğim, hakkında uzun uzun konuşmak istediğim bir kitap olursa sadece onu yazarım tabi ama bunun dışında her ayın ilk haftası bir önceki ayda okuduğum kitapları yazacağım.

     Haziran ayında toplam 8 kitap okumuşum. Bu kitapların 5’i bahar okuma şenliği 3’ü yaz okuma şenliği için okundu. Temmuz ayında okuyacağım kitapları da yaz okuma şenliği listemden seçip okuyacağım. Listeme buradan ulaşabilirsiniz.Okuduğum kitapları okuma sırama göre yazmaya başlıyorum.

george orwell hayvan çiftliği

George Orwell – Hayvan Çiftliği: Utanarak söylüyorum ki ilk kez geçen ay bir George Orwell kitabı okudum. Tabii ki ismini duymuştum ama nedense bugüne kadar yollarımız kesişmemişti. Artık merakıma dayanamayıp yazarın Hayvan Çiftliği ve 1984 kitaplarını aldım. İlk olarak Hayvan Çiftliği’ni okudum. Kitabı bitirdikten sonra ilk düşündüğüm şey “Ben bu kitabı okumak için neden bu kadar beklemişim ki.” oldu. Çok beğendim ve çok etkilendim. 160 sayfalık bu kitap iktidarın insanları nasıl değiştirebileceğini saatlerce süren konuşmalardan ya da yüzlerce sayfalık tarih kitaplarından daha etkili anlatıyor. Okuyun, okutturun. Şimdi 1984’ü okumayı daha çok istiyorum.

Ayşe Arman – Gezi’nin Güzel İnsanları: Gezi olaylarının yıldönümünde okudum bu kitabı. Kitap Ayşe Arman’ın Gezi olaylarıyla ilgili insanlarla yaptığı röportajlardan oluşuyor. Olayın üstünden sadece iki yıl geçmesine rağmen birçok detayı unuttuğumu fark ettim. Maalesef Türk halkı olarak çok unutkanız. Bu kitap kitaplığımda o günlerden bir hatıra olarak kalacak. İnsanların nasıl haksızlıklara uğradığını ve ne acılar çektiğini öğrenmek ve / veya hatırlamak isterseniz siz de bu kitabı okuyabilirsiniz.

nicholas sparks son şarkı

Nicholas Sparks – Son Şarkı: Bu kitabı eski okulumun kütüphanesinden almıştım. Müdür bey kitabın kapağında öpüşen iki insanı görünce “Hocam bu kitabı sen al, sende kalsın.” demişti J 2 senedir öyle kitaplığımda duruyordu. Romantizm ihtiyacı duyduğum bir anda okudum. Kitaptan çok bir şey beklemediğimden midir bilmem umduğumdan güzel bir kitap çıktı. 470 sayfalık bu kalın kitabı hızla okuyorsunuz. Ronnie  gibi itici bir karaktere tahammül etmeye çalışırken Will’e aşık oluyorsunuz. Bu arada yazarın birçok kitabının sinemaya aktarıldığını belirteyim. Not Defteri, Sevgili John gibi filmler yazar Nicholas Sparks’ın kitaplarından filme çekilmiş. Hatta bu kitap da film olmuş. İmdb puanına bakınca (5.8) ve başrolde Miley Cyrus’un oynadığını öğrenince filmi izlemekten vazgeçtim ama merak edenler için filmin fragmanını buraya koyuyorum:


Kerime Nadir – Hıçkırık: Kerime Nadir’in bu kitabı Ediz Hun, Hülya Koçyiğit ve Kartal Tibet’in başrollerini paylaştığı bir filme çekildi. O filmi çocukken televizyonda izlemiştim. Kitabını da merak edip okudum. Birini bir ömür karşılıksız sevmek, deli gibi aşık olmasına rağmen toplum baskısına dayanamayıp kavuşamamak gibi konular kitabın yazıldığı yıllarda çok yaygın olsa da maalesef günümüz gençliğine hitap etmiyor. Ben de kitabı “Ayyy, o zaman ne güzel aşklar varmış.” Duygusuyla değil “Ne salak bunlar. Madem birbirinizi seviyorsunuz söyleyin kavuşun işte.” Duygusuyla okudum. Sanırım biraz odunum L

Vedat Türkali – Fatmagül’ün Suçu Ne: Ben Vedat Türkali’nin Fatmagül’ün Suçu Ne diye bir kitap yazdığını, sonra bu kitabın filme uyarlandığını sanıyordum ama tam tersiymiş. Yazar filmin senaryosunu yazmış, sonra bu senaryo öyküleştirilerek yazılmış. İlk defa bu tarz bir kitap okudum ama beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Kitap baştan savma yazılmış gibi. Olaylar çok hızlı ilerliyor, karakterler yeteri kadar tanıtılmıyor ve kimsenin hangi davranışı hangi amaçla yaptığı anlaşılmıyor. Kırmızı Kedi Yayınları’nın senaryoları öyküleştirdiği başka kitapları da varmış ama ben okumayacağım.

nilgün belgün hayat sen benimsin

Nilgün Belgün – Hayat Sen Benimsin: Kitap Nilgün Belgün’le yapılan bir söyleşi. Ünlü insanların hayatlarını okumayı seviyorum. O ünlü kişiye hayran olmama ya da onu çok sevmeme gerek yok. Neler yaşadıklarını, nasıl ünlü olduklarını, hayatlarını merak ediyorum. Doğan Kitap’ın 5 lira kampanyasından almıştım bu kitabı. Eğer oyuncuya özel bir hayranlığınız yoksa okumasanız da bir şey kaybetmezsiniz.

Zülfü Livaneli – Kardeşimin Hikayesi: Zülfü Livaneli en sevdiğim günümüz yazarlarından biri. Bütün kitaplarını okuyacağım. Eski ev arkadaşım E. 2014 yılına girerken hediye etmişti bu kitabı bana. Hemen okuyup bitirmeyeyim, yeni kitabını beklemek zor olur dedim, okumadım. Yazarın bu sene yeni kitabı çıkınca daha fazla ertelemek istemedim ve okudum. Livaneli’nin şimdiye kadar okuduğum en gizem dolu kitabıydı bu. Bir polisiye kadar da heyecanlıydı. Bazen kitaptaki sırların ortaya çıkması için kendi kendimle konuştum “Eee, hadi yeter. Gerçekte ne olmuş söylesene.” diye J Livaneli’nin kitapları hep biraz hüzünlüdür, kitabın kahramanları hep haksızlıklara uğramıştır ama sanırım beni en üzen kitabı bu oldu. Kitabı sonunda resmen içim acıdı. Kaldı ki sonunda ne olacağını kitabın bitmesine 100 sayfa varken az çok tahmin ettim ama buna rağmen yine de çok etkilendim. Bu kitap tavsiyemdir, okuyun. Hatta sadece bunu değil bütün Livaneli kitaplarını okuyun, pişman olmazsınız.

Filiz Aygündüz – Kaç Zil Kaldı Örtmenim: Güneydoğu’da 4 yıl öğretmenlik yapmış biri olarak terörün en yoğun olduğu yıllarda Diyarbakır’da öğretmenlik yapmış bir kadının anılarını okumak istedim. Yaşadıklarımızın arasında bazı benzerlikler bulsam da yazarın benden kat be kat zor şartlarda çalıştığını söylemeliyim. Biraz otobiyografi biraz roman türünde olmuş kitap. Kolay kolay ağlamayan beni sonunda ağlatmayı becerecek kadar başarılı. Kitabın sonunda kime üzüleceğimi şaşırdım. Haksızlığa uğrayan o kadar çok kişi vardı ki. Sonunda üzüldüğüm kitaplar için sonu keşke farklı bitseydi derim. Bu kitap için onu diyemem çünkü farklı bir son kitabın gerçekliğine zarar verirdi ve inandırıcı olmazdı. Aranızda okumayan varsa şiddetle tavsiye ederim.


     Haziran ayında okuduğum kitaplardan genel olarak memnunum. Temmuz ayından da umutluyum. Bir haftalık bir geziye katıldığım için kitaplarıma bir hafta ara vermem gerekse de bu ay çok ve iyi kitaplar okuyacağımı düşünüyorum. Umarım yanılmam. Şimdilik hoşça kalın. Görüşmek üzere. 

9 Temmuz 2015 Perşembe

TEMMUZ AYI ŞARKI LİSTESİ

     Herkese merhaba. Yeni bir aya girmemizle beraber yeni bir şarkı listesi hazırladım. Yine çok çeşitli ve birbiriyle alakasız şarkılardan oluşan listemi bakalım beğenecek misiniz?

1.ACDC– TNT: Bu şarkıyı eşim sayesinde keşfettim. Aslında bayağı eski bir şarkıymış ama ben yeni duydum ve duyar duymaz sevdim. Sizin için konser görüntülerinden oluşan bir video seçtim. Hayatımda bir kere bile olsa böyle bir konsere gitmek isterdim.

2.LeonardCohen - Dance Me To The End Of Love: Bu şarkıyı sevgili Dilekçe sayesinde keşfettim. Kendisi bu şarkıyı ilk kez 4 yaşındayken duymuş, ben ise ilk kez o yazdığı zaman duydum. Hatta keşke önceden haberim olsaydı dedim, belki düğünümde ilk dansımı bu parçayla yapardım. Ne dediğini anlamasam da insanda dans etme isteği doğuran şarkılardan.

3. Amy Winehouse - Back to Black: Amy Winehouse’u öldükten sonra tanıyanlardanım. Öldüğü zaman haberlerin arkasında hep bu şarkı fon müziği olmuştu. O zamandan beri çok severim.

4. Adele - Skyfall: James Bond çok sevdiğim bir karakter değil. Bu filmi de izlemedim ama şarkısı mükemmel.

5. Goran Bregovic - Ederlezi: Bu şarkıyı ne zaman dinlesem ağlayasım gelir. Meltem Cumbul’un Gönül Yarası filminde dediği gibi “Bir şarkıya ağlamak için ille ne dediğini anlamak mı lazım?” Bence değil.

6.Pamela– Fırtınalar: Çocukluğumun şarkısı Pamela2nın yorumuyla daha güzel olmuş.

7.Annen Evde mi: Bu şarkıyı da Hayrettin’in programı sayesinde keşfetmiştim. Çok sevimli bir şarkı değil mi? İnsanın aklına takılıyor. Bütün gün “Annen evde mi? Annen evde mi?” diye dolaşıyorsunuz. Bu da Hayrettin versiyonu:


8. Özdemir Erdoğan – Gurbet: Kemal Sunal’ın Çöpçüler Kralı filminin müziği aslında Özdemir Erdoğan’ın söylediği Gurbet şarkısının müziğiymiş. Sözleriyle birlikte dinlenince daha güzel oluyor. Hatta bu şarkı Duman tarafından yeniden yorumlanmış. O yorumu dinlemek için tıklayınız.

9.Oğuzhan Uğur – Terbiyesizim: Oğuzhan Uğur’dan müziğiyle, sözleriyle ve klibiyle çok sevimli bir şarkı. Dinlemenizi tavsiye ederim.

10.Edis – Benim Ol: Günümüz şarkıcıları ve şarkılarını çok dinlemesem de bu şarkı istisna. İlk duyduğum andan itibaren çok sevdim. Bize böyle pop müzik şarkılarıyla gelin.

     Temmuz ayının listesi bu şekildeydi. Ağustos ayında hangi şarkıları yazacağımla ilgili en ufak bir fikrim yok. Bakalım o zamana kadar hangi şarkılar aklıma gelecek. Şimdilik hoşça kalın. Görüşmek üzere. 

6 Temmuz 2015 Pazartesi

BİTENLER – 1

     Herkese merhaba. İlk kez “Bitenler” yazısı yazacağım. Ben makyaj yapmıyorum. Cilt ve saç bakımı konusunda da çok iddialı değilim ama belki yazdıklarım birilerine fikir verir diye yazmak istedim. Ayrıca bu yazılar belki beni “Şunu da bitireyim, bunu da yazayım.” diye ürün kullanımında daha istikrarlı hale getirir. Ayrıca bu yazıları büyük ihtimalle her ay yazamayacağım, ürünleri biriktirdikçe yazarım. Gelelim ilk yazımda yazacağım ürünlere:

kozmetik ürünleri

1.Elidor Normal Saçlar İçin Besleyici Bakım Kremi: Her banyoda saç kremi kullanıyorum. Yoksa saçlarımı açmak ciddi bir soruna dönüşüyor. Saç kremi konusunda da her zaman tercihim Elidor olmuştur (Bu ay Elseve’e bir şans vereceğim). Siz de banyodan sonra saçlarınızı kolayca taramak ve bir saç kremi kullanmak istiyorsanız Elidor’u tavsiye ederim.

2.Loreal Elseve Renk Koruyucu Bakım Şampuanı: Elseve şampuanını bir arkadaşım tavsiye etmişti. İlk kez bu şişeyi kullandım ve çok memnun kaldım. Size de tavsiye ederim ama şunu söylemeliyim. Çam terebentin yağının saça iyi geldiğini duyduğum için bu yağdan bir miktar şampuanın içine karıştırmıştım. Bu durumda şampuan mı çok iyiydi, çam terebentin yağı mı çok iyiydi bilemiyorum. Bu yüzden hangi şampuanı kullanıyorsanız kullanın ama çam terebentin yağını da deneyin.

3.Totex Besleyici Saç Bakım Spreyi: Bu ürünü ilk olarak kuaförlerde görmüştüm. Evde canla başla açmaya çalıştığım saçlarım kuaförde bu spreyden iki fısfıs yiyince kolayca taranıyordu. Ben de gidip bir kutu aldım ve çok memnun kaldım. Tavsiyemdir.

4.Head&Shoulders Kepeğe Karşı Etkili Şampuan Tester: Cosmopolitan dergisinden gelen bu tek kullanımlık şampuanın etkileri hakkında yorum yapamam. Sadece kokusunun çok hoş olduğunu söyleyebilirim. Paketi yırtar yırtmaz etrafa hoş bir koku yayıldı.

5.Oriflame Genital Bölge Temizleme Jeli: Genital bölge temizliğinde sabundan başka bir şey kullanmayın diyorlar ama ben bu jeli denemek istemiştim. Çok hoş bir kokusu vardı ve insana güzel bir temizlik hissi veriyordu ama sanırım bir daha almadan önce iyice araştıracağım. Sağlık açısından bir sorun yaşamak istemiyorum.

6.Nivea Portakal Çiçeği Özlü Duş Jeli: Nivea benim favori markalarımdan biridir. Bu yüzden bu duş jelini hiç düşünmeden almıştım ama memnun kalmadım. Ne kokusu güzeldi, ne insana temizlendiğini hissettiriyordu ne de kalıcı bir etkisi vardı. Nivea’yı hâlâ seviyorum ama duş jeli olarak bir daha tercih etmeyeceğim.

7.Nivea Men Pudrasız Okyanus Özleri Deodorant: Bu, eşimin deodorantı. Kendisi ürün hakkında bir yorum yapmadı J Benimkilerin arasına karışmış. Geçiyorum.

8.Nivea Yasemin Çiçeği Özlü Pudrasız Deodorant: Nivea deodorantlarını severim ama bu kutuyu sevmedim çünkü mükemmel deodorantımı buldum. Bir sonraki maddeyi okuyun lütfen.

9.Nivea İnvisible Deodorant: Arkadaşlar ben favori deodorantımı buldum. Daha iyisi çıkana kadar bu ürünle devam edeceğim. Ter kokularını örtmede ve insana kuru hissettirmede çok iyi. Denemenizi öneririm.

10. Rosense Gülsuyu: Geçen gün Benim Tutkum bu gülsuyu ile ilgili bir yazı yazdı. O yazıda ve altındaki yorumlarda herkes gülsuyunun faydalarıyla ilgili hemfikirdi. Maalesef ben bu ürünü düzenli kullanamadım. Bu yüzden cildimde bir etkisini göremedim. Ürünün son kullanma tarihi geçtiği için atmak zorunda kaldım. En kısa zamanda yenisini alıp düzenli şekilde kullanmak istiyorum.

11.Oriflame Lavanta Kolonyası: Lavanta kokusuna bayıldığım için aldım bu kolonyayı ama şöyle bir sorun çıktı: Ben kolonya sevmiyorum J Ben de bu kolonyayı oda parfümü boşaldıkça ( O da lavantalıydı) içine döktüm, oda parfümü olarak kullandım. Oda parfümünden daha kalıcı olduğunu ve güzel koktuğunu söyleyebilirim. Kolonya seviyorum, kullanırım diyorsanız kesinlikle tavsiye edebileceğim bir ürün.

12. Avon Göğüs Bölgesi İçin Toparlayıcı / Sıkılaştırıcı Jel: Bu jelin verdiği vıcık vıcık hissi sevmediğim için ürünü bitirmeden atıyorum.

13. Parfüm: Bu parfümü bana bir arkadaşım vermişti. Kokusu çok hoşuma gitti ama parfümün adını bilmiyorum L Eğer biliyorsanız lütfen yazın. Tekrar alabileceğim bir ürün.


     İlk bitenler yazımda bitirdiğim ürünler bunlardı. Hiç cilt ve vücut ürünü olmadığını fark etmişsinizdir. Maalesef bu ürünleri düzenli kullanmada sorun yaşıyorum ama artık değişmem gerektiğinin farkındayım. Yaş ilerledikçe cilt daha çok bakım istiyor. Daha fazla geç kalmadan, çok geç olmadan kendimle daha çok ilgilenmeliyim ve ilgileneceğim de. Bir dahaki bitenler yazımda bol bol cilt ve vücut ürünleri yazabilmek umuduyla. Şimdilik hoşça kalın. Görüşmek üzere. 

3 Temmuz 2015 Cuma

O Zaman Karadeniz Turumuz Başlasın

     Herkese merhaba. Bugün Anı Tur ile bir haftalık Karadeniz turumuza başlıyoruz. Bir hafta boyunca maalesef blogumdan uzak kalacağım ama siz takipçilerimi düşünerek blogumu yazısız bırakmam istemedim. Ben yokken blogumda 2 yazı yayımlanacak. Bugün yazdığım yazıları otomatik olarak bu bir haftalık sürede yayımlayacağım. Yorumlarınıza hemen cevap veremeyeceğim maalesef. Ben yokken sık sık blogumu ziyaret edip yorum yazın ki döndüğümde hemen etkileşime geçelim.

     Gezi bittikten sonra bir Karadeniz yazısı da yazarım tabii.

     Şimdilik bu kadar. Bir hafta sonra görüşmek üzere. Hoşça kalın. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...