14 Kasım 2021 Pazar

Irvın D. Yalom-Annem ve Hayatın Anlamı

Irvın D. Yalom-Annem ve Hayatın Anlamı

Irvin D. Yalom, Annem ve Hayatın Anlamı, Pegasus Yayınları, Çevirmen: Zeliha Babayiğit, 310 Sayfa, 1. Baskı, 2018.

Herkese merhaba. Kardeşimin kitaplığında gördüğüm bu kitabı “Hemen okumalıyım.” dedim. İsmiyle beni anında etkiledi. Kızım olduktan sonra anne-çocuk ilişkisine daha fazla kafa yormaya başladım. Bu ilişki o kadar güçlü ve önemli ki karakterimizi, geleceğimizi, kararlarımızı bile etkileyebiliyor. Okuduğum her kitapta bunu daha fazla kavrıyorum.

Kitap, hasta hikâyelerinin anlatıldığı klasik bir psikolojik kitap. Son dönemlerde ülkemizde özellikle Gülseren Budayıcıoğlu sayesinde bu tür çok popüler oldu. Ben de bu tarz kitaplar okumayı çok severim. Bu kitabı da severek okudum. Tek sorun kitabın ismiyle içeriğinin pek alakasının olmamasıydı. Kitapta anlatılan ilk vaka yazarın annesiyle olan ilişkisiydi. Diğer vakaların annelikle, hayatın anlamıyla çok ilgisi yoktu. Birbirinden farklı psikolojik vakalardı hepsi. Bu yüzden biraz hayal kırıklığına uğradım. Ben baştan sona annelikle ilgili yazılar okuyacağımı sanmıştım. Keşke kitabın adını daha düzgün seçselerdi.

Kitabın sonunda anlatılan vaka diğerlerinden çok farklıydı. “Bu ne anlatıyor, sonunu nereye bağlayacak?” derken fantastik boyutlara geçtik. Sonrasında o bölümün yazarın hayal ürünü olduğunu okudum. Diğerleri yaşanmış gerçek olaylarken sonunda hayal ürünü, gerçek hayatta olamayacak şeylerin yaşandığı böyle bir hikâyenin anlatılması beni rahatsız etti. Hiç gerek yokmuş.

Sonuç olarak ben aradığımı bulamadım ama yine de okunabilir. Tabii bu tarz kitapları sevenlere hâlâ bir numaralı önerim Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk. O kitabı herkes ama herkes okumalı. Buradan detaylı yorumuma ulaşabilirsiniz.

Siz bu kitabı okudunuz mu? Okumak ister misiniz? Yazarın kitaplarını sever misiniz? En çok hangisini seversiniz? Psikoloji kitaplarını sever misiniz? Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni yazılarda görüşmek üzere.

ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Taciz görmüş çocukların kendilerini işlevsel olmayan ailelerinden ayırmalarının çoğunlukla zor olduğunu, oysa çocukların sevgi dolu, iyi anne babalardan çok daha az çatışmayla uzaklaştıklarını hastalarıma açıklıyorum. Sonuçta iyi bir ebeveynin görevi, çocuğunu evden ayrılabilecek kadar güçlü kılmak değil midir?

2. Biz aslında bir anlamı olmayan, evrene fırlatılmış olmanın verdiği rahatsızlıkla baş etmek zorunda olan, anlam arayan yaratıklarız.

3. Bu dünyadaki herkes temelde yalnızdır. Zordur fakat öyledir ve bununla yüzleşmemiz gerekiyor.

4. “Hastalarınızı dinleyin, size bir şeyler öğretmelerine izin verin. Bilgeliğe ulaşmak için öğrenci olarak kalmaya devam etmelisiniz.” John Whitehorn

5. Siperlerde hiç ateist yoktur. Hristiyan Tanrı, Çinli Tanrı, herhangi bir Tanrı… Ama bir Tanrı olmalı! Onsuz yapamayız.

6. Nasıl yaşayacağımı öğrenmek için şimdiye kadar, kanser bedenimi kalbura çevirene kadar beklemek zorunda kalmam ne acı.

7. Öznel bir durum hiçbir zaman nesnel bir gerçekliği kanıtlamaz.

8. Teklif edecek daha iyi bir şeyiniz yoksa hastaların savunmalarını ellerinden almayın.

9. Doktorların da anneye ihtiyacı vardır, annelerin anneye ihtiyacı olduğu gibi.

10. Bazen kenarda yaşayan, hayatlarını temelden değiştirme cesaretleri olan, taşınan, işlerini, mesleklerini değiştiren, boşanan, her şeye yeni baştan başlayan hastaları gizlice kıskandığım olurdu. Röntgenci olmaktan endişeleniyor ve hastalarımı gizliden gizliye benim yerime girişimlerde bulunmaları için cesaretlendirip cesaretlendirmediğimi merak ediyordum.

11. Uzun zaman önce öğrendim ki iki insan arasında büyük bir mesele varsa ve bu konuda konuşmazlarsa başka önemli bir konuda da konuşamazlar.

12. Gerçeği hastanın yüzüne fırlatamazsın, hakiki olan tek gerçek kendi kendimizin keşfettiği gerçektir.

13. Ölümün olduğu yerde ben yokum, benim olduğum yerde ölüm yok. Sen ve ölüm aynı anda var olamazsınız.

14. Ölümden en fazla korkanlar, ölüme içlerinde pek de dolu dolu yaşanmamış bir hayatta yaklaşanlardır. Bütün hayatı kullanmak en iyisi. Ölüme tortudan yanıp kül olmuş kaleden başka bir şey bırakma.

15. Ölümden o kadar korkuyorsun ki hayata girmekten çekiniyorsun. Sanki hayatını kullanıp bitirmekten korkuyorsun.

16. Bu durum çocuğun ölümünden sonra sık görülür. Karı koca farklı tarzlarda yas tutarlar. Kadın genellikle açıkça belli olan duygusal bir yas tutar, erkek ise bastırma ve aktif oyalanmayla başa çıkar yasla. Birçok çift için bu iki kalıp birbiriyle aktif bir şekilde ters düşer; çocuklarının ölümünden sonra bu kadar çok çiftin ayrılmasının nedeni kesinlikle budur.

12 yorum:

  1. Ben bu tur gercek hikayeleri okuyamıyorum bir türlü

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. SevKoz,
      insanın içini acıtan çok ağır hikâyeler çıkıyor bazen. Canım sıkkın olduğunda ben de okumuyorum.

      Sil
  2. Bu kitabı çok severek okumuştum. Hatta ben de bloğumda yorumlamıştım 2 sene önce:))) Irvin Yalom kalemini sevdiğim yazarlardan biri. Psikolojiyi sevdiğim için de bu tür kitapları daha bir keyifli okuyorum. Çok çok güzel yorumlamışsın:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitapkesfi,
      senin de okuduğundan haberim yoktu. Ben kardeşim sayesinde tanıştım yazarla. Onda birkaç kitabı vardı. Bundan sonra elime geçtikçe diğer kitaplarını da okumak istiyorum.

      Sil
    2. Yazarın Nietzche Ağladığında en sevdiğim kitabıdır. Kesinlikle okumalısın, mükemmel kitaplardan biridir:)))

      Sil
    3. kitapkesfi,
      o kitap uzun zamandır okuma listemde ama henüz okumadım. Senin önerdiğini de kafama yazdım. İnşallah bir gün okuyacağım. Teşekkürler :-)

      Sil
  3. Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk' un bir kısmını okudum ama bitiremedim. Sadece insanlardan daha fazla iğrenmeme sebep oldu. :/
    Psikolojik romanları sevsem de bu kadarını sevmiyorum. Daha da soğutuyor insanlardan.
    Bu kitabı okumamıştım. Kapağı güzel değilmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. duygu emanet,
      daha güzel bir kapak yapılabilirdi, katılıyorum.

      O kitap beni çok etkiledi. Hayatım boyunca unutmayacağım vakalar okudum ve bana çocuk yetiştirmekle ilgili çok fikir verdi. Bana çok şey öğretti. Bu yüzden okuduğuma memnunum ama tabii ki içindekiler çok ağır şeylerdi. İnsan okurken çok etkileniyor.

      Sil
  4. oğlum 30 yaşında evlenmek gibi bir niyeti yok. Ama ayrı eve çıkması düşüncesi bana hiç iyi gelmiyor. evlenirse tamam bekarsa yanımda olsun istiyorum. yanlış bir düşünce biliyorum ama biz anneler sanırım onlardan hiç ayrılmak istemiyoruz. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hülya,
      özellikle erkek evlatlarına anneler daha düşkün oluyor bence.

      Sil
  5. 2. Biz aslında bir anlamı olmayan, evrene fırlatılmış olmanın verdiği rahatsızlıkla baş etmek zorunda olan, anlam arayan yaratıklarız.

    Ne kadar doğru .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handan,
      böyle düşününce kafaya hiçbir şeyi takmıyorsun :-)

      Sil

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim :-)