Refik Halid Karay, Türkçenin Tadı ve Ahengi, İnkılap
Yayınları, Hazırlayan: Tuncay Birkan, 704 Sayfa, 1. Baskı, 2015. |
İnkılap Yayınları; Türkçesi en sade, en temiz,
en doğal yazarlarımızdan Refik Halid Karay’ın denemelerini on sekiz kitaplık
bir seride toplamış. Türkçenin Tadı ve Ahengi serinin dokuzuncu kitabı, yazarın
1938-1965 yılları arasındaki dille ilgili denemelerini içeriyor. Yazar
özellikle harf inkılabı ve dilde sadeleşme konularında daha çok yazmış.
Kitap 704 sayfa. Öyle birkaç günde
okuyabileceğiniz bir kitap değil, zaten okumamalısınız da. Her gün başka
okumaların arasında 20-30 sayfa okunarak bitirilirse daha çok keyif
alınacaktır. Ben bu şekilde okudum.
Kuzenim Türkçe öğretmeni olduğum için seçmiş bu
kitabı ama sadece Türkçe/Edebiyat öğretmenleri değil dilini doğru kullanmak
isteyen herkes okumalı.
Kitapta basım hatası vardı. Aşağıda videosunu paylaşıyorum.
Kitabın onlarca sayfası eksik. İnkılap Yayınları’nda bu ikinci kez başıma
geliyor. Daha önce Reşat Nuri Güntekin’in Akşam Güneşi kitabında da aynı olayı
yaşadım. Buradan okuyabilirsiniz, o kitabın da otuz sayfası eksikti. Yayınevi, kitaplarını
en pahalı satan yayınevlerinden biri. Bu seviyedeki bir markanın böyle hatalar yapmaması
gerekiyor. Artık İnkılap’tan kitap alırken iki kere düşüneceğim. Reşat Nuri
Güntekin en sevdiğim yazarlardan biridir. Yazarın birkaç yıl sonra kitaplarının
telif hakkı düşecek, o zaman isteyen yayınevi basabilecek. Kaliteli yayınevlerinin
basmasını bekleyeceğim.
NOT: Videoyu yükledim ama nedense açmadı. görmek isteyenlere özelden atabilirim.
2. Arkadaşımızın, daha doğmamışından başlayarak
bıyıkları terlemiş veya göğsü sertleşmiş olanlarına kadar her boyda insan
yavrusuna “çocuk” deyip geçmesi, dili daraltmak istemesi bana bir fıkra
hatırlattı: İkide bir, Arapçayı iyi bildiğini ileri süren birine sormuşlar:
Arapçada kuzuya ne derler? –“Ganem derler.”–“Canım, bizim bildiğimiz ganem
koyundur; biz onun yavrusu olan kuzuya ne denildiğini öğrenmek istiyoruz!”
Adamcağız duraksamış, sonra şu cevabı vermiş: “Bir şey demezler, beklerler;
büyüdüğü vakit ganem derler.
3. Kömür kelimesi, ister inanınız ister
inanmayınız, sanıyorum ki “gömmek”ten geliyor; yandıktan sonra yere gömülerek
söndürülmüş odun. “K” ve “g” ayrılığına aldırmamalı, hepsi birdir; “Kömü” ve
“gömü” Türkçemizde define manasındadır. “Kömdü=Tabut”, “Kömgen=Kabir”dir. Hep
örtülen, örten şeyler. Ya “gölek?” vücudu örttüğü için bu adı almıştır.
4. Eski harflerde “Fazla” sözünün en aşağı şu
şekillerde okunması mümkündü: “Fazıla, fazile, fuzla, fizle, fizile, fezzele,
fezele, hatta fezelleh, fizelle, fezzelehu!” vesaire…
5. “Bağır” karaciğer manasına geldiğinden ve
merhamet uzvu sayıldığından merhametli adama kısaca “Bağırsak” deyip
geçerlerdi.
6. Gönlümüzden ve aklımızdan geçenleri,
geçtikleri gibi söylemek gizli kin ve gizli din tutmaktan daha iyidir.
7. “Gecekondu” sözü de halkımızın yeni kelime
icadında değme uzmanlarımızdan hünerli olduğunu ispat ediyor.
8. Bilmekliğimiz lazım geleni bilmeye layık
görmemek ve kendimizin bilmediğimiz şeyleri bilmeye, hele bildirmeye
çalışanlara da meraka tutulmuş yaşlı bunak bir hasta gözle bakmak… Sanırım
böyle bir kusura aramızda çokça rastlamaya başladık.
9. Kimi ailede kafiyeli isim merakı vardır; boy
sırası ile Berin, Nermin, Şermin yahut Hâdi, Sadi, Badi, Radi gibi… Birinci
kızına Leyla adı koyanın ikincisine Selma yahut Necla’yı takmaması nadir
vakalardandır.
10. Ad koymak işine saygı ve dalkavukluk da
karışır.
Zengin yahut gerçekten hürmete lâyık büyük
babayı, büyük anayı hoşnut etmek maksadile toruna onun adını veririz. Zavallı
yavru bu suretle mesela “Abdüsselâm” veya “Nutkiye” olur. Yaşadığı müddetçe de
o isimlerin ağırlığına katlanır. Herhangi bir memurun hoşuna gitmek için de
maiyetindekiler o memurun adını “teberrüken” diyerek yeni doğan oğullarına
bakarlar. Çocuk bu dalkavukluk yüzünden ve hiç yoktan olur bir Zülkifi veya
Derviş!
Kötüsü şudur ki o büyük memur, faraza vali üç
gün sonra ölür veya başka bir tarafa gider; dalkavukluk boşa çıkar. Çıkar ama
çocuğun boynuna bir kere bu Derviş ve Zülkifi yaftası takılmış olur. Babasının
mizaçgirliği hatırası olarak taşısın dursun.
11. Ek almak bakımından Türkçemiz lisanların en
marifetlisidir.
12. “Modayı deliler yapar,
ona akıllılar uyar.” Fransız sözü.
13. Neredeyse yeni
nesil de Türkçemize bir “şeylemek” mastarı ekleyecek! Evet, az kelime
kullanıyoruz. Dilimiz bu yüzden de zayıflıyor, gittikçe daralıyor. Ayrıca
çocuklarımızda hayat bilgisi kelime bakımından acınacak derecede yoksullaşıyor.
Delikanlılarımız
bile bir bahçeye girdiler mi orada yalnız “çiçek” görüyorlar, ayrı ayrı isim
veremiyorlar. Balıkçının tezgâhında balık vardır; hangisi istavrit, hangisi
izmarittir seçemiyorlar. Lüferle uskumruyu, kalkan yavrusu ile pisiyi ayırt
eden büyükler de nadirleşti ya!
Bu
dikkatsizlik, hiçe sayma, umumi isim kullanma usulü konuşma ve yazı dilimizi
çok geçmeden bir çocuk lisanına çevirecek. Gazetelere bakınız: Birkaç yüz
kelime ile idarei maslahat ediyoruz.
14. “Denizi hiç
görmemiş bir kurbağa için dar kuyu en geniş su haznesidir.” Japon atasözü
15. “Gönül alıcı bir
söz, bütün kış mevsimini ısıtmaya yeter.” Japon atasözü
16. “Atmacanın
arkasından koşan bir serçe sanır ki atmaca kendisinden korkup kaçıyor.” Japon atasözü
17. “Zafer insana
büyük bir şey öğretmez fakat başarısızlık çok şey öğretir.” Japon atasözü
18. “Bir piyesi en
fazla kritik edenler, o tiyatroya bedava girenlerdir.” Çin atasözü
19. “Arkadaşınızın
alnına kona sineği kovmak için balta kullanmayınız.” Çin atasözü
20. Türk
atasözlerinden örnekler: Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin olsun.
*Pekmezin
olsun, sineği Bağdat’tan gelir.
*Eskisi
olmayanın yenisi olmaz.
*En
kolay iş yemek, çiğnemeden yutulmaz.
*Doğuran
avrat Azrail’i yenmiş.
*Fısıltı
ev yıkar.
*Sır
verme dostuna, saman doldurur postuna.
*Ölüsü
olan bir gün ağlar, delisi olan her gün.
*Sen
ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
*Maşa
varken elini yakma.
*Minareyi
yaptırmayan yerden bitmiş sanır.
*Kurtlu
baklanın kör alıcısı olur.
Resmen rezillik. Tam ben İnkılap'ın bu pahalılıkta böyle hatalar yapmasına şaşırdığımı yazacaktım ki sen yazının devamında durumdan bahsetmişsin. İnkılap'ın pahalılığı öyle bir düzeyde ki kitaplarının adını ve resmini kapatıp sadece fiyatlarına baksak ithal sanacağız. Ve mesela diğer pahalı yayınevleri en azından kısa kitaplarda daha erişilebilir fiyatlandırmalara gidiyorlar, bunlarda tık yok. Reşat Nuri'nin telifinin kalkacağını öğrenmem iyi oldu, okumak istediklerimi sonra alırım rahat rahat :) En rahat okunabilecek yazarlarımızdan birinin bu şekilde mirasına da zarar veriliyor diye düşünüyorum.
YanıtlaSilvulnicure,
SilReşat Nuri'yi ben de çok severim. En sevdiğim yazarlardan biridir. İnşallah kaliteli bir yayınevi yazarın bütün kitaplarını baştan sona basar, ben de eksiklerimi tamamlarım.
Videoyu paylaşmayı başardım. İyice sinir olmak istiyorsan bakabilirsin.
İnklap Yayınevi'ne hiç yakıştıramadım... Oldukça hacimli ama bir o kadar doyurucu bir okuma olmuş herhalde Şule'cim, eline sağlık..:)
YanıtlaSilEren,
Silseverek okudum Eren. Bu eksik sayfa olayı olmasaydı daha keyifli olacaktı benim için.
Sıfır kitapta sayfa eksikliği çok absürt geldi bana. Zaten basım hataları yapıyorlar, bu kadar dikkatsizlik.Kitap güzel gibi.
YanıtlaSilAda Deniz,
Siltek bir sayfada eksik olsa neyse, onlarca sayfa yok. Nasıl kimsenin dikkatini çekmemiş anlamadım.
Kitaplarda baskı hatasına bile o kadar bozuluyorum ki eksik çıksa bak sinir krizi geçirebilirim, hele de kitaplar bu kadar pahalıyken. Yalnız düşündüm de İnkılap Yayınevinden hemen hemen hiç kitabım yok gibi, hayret.
YanıtlaSildövüşürken hanımefendi değilim,
Silsinir krizi geçirmek istiyorsan videomu izleyebilirsin. Paylaşmayı başardım.
Sayfa eksiklikleri insanı deli ediyor, birkaç kere başıma gelmişti ama hangi yayınevi hatırlamıyorum, aldığım internet sitesine iade etmiştim. Bu pahalılıkta böyle bir hata yapmaları da kabul edilemez :((
YanıtlaSilKağıt Salıncak,
Silüstelik bir sayfa da değil. 20-25 sayfa eksikti :-(
sayfaları kontrol edip alabilirim bu kitabı :)
YanıtlaSildeeptone,
Silbendeki ilk baskıydı Deep. Eğer ilk baskısını alacaksan mutlaka kontrol et.
Eksik sayfa çıkması çok kötü. İnkilap'tan bir şey almadım galiba, fiyatlarını bilmiyorum. Hem pahalı satıp hem özensiz olmaları hiç hoş değil. Bu konuya ilgisi olanlar kitabı sevecektir.
YanıtlaSilduygu emanet,
SilBen artık asla almamayı düşünüyorum. Farklı yayınevlerini tercih edeceğim.
İlkay,
YanıtlaSilvideoyu paylaşmayı başardım. İzlediğinde durumun ne kadar vahim olduğunu daha iyi anlayacaksın.
gerçekten de Refik Halid okunmalı ama sayfası tam bir basımından tabii, paylaştığın için teşekkürler Şule, yayınevi ile iletişime geçtin mi?
YanıtlaSilKitap Eylemi,
Silhayır Eylem. Daha önce başka bir kitabında yine aynı sorunu yaşadığım için bu sefer uğraşmak istemedim.
Bende geçen sene Cesare Pavese'nin te'lifi düşecek diye sevinmiştim ama beklediğim atak yayınevlerinden gelmedi nedense.
YanıtlaSilKitabın sayfalarının eksik olması çok can sıkıcı olmuş gerçekten de. Kapağındaki kırmızılar çok canlandırıcı bir hava katmıştı oysa ki.
Kitaptan yaptığınız alıntılar hoşuma gitti. Bu kadar çok Japon Atasözü kullanılmasına şaşırdım. Genelde çin atasözleri bilinir. Çin atasözlerinden şu tiyatrolu olan çok ama çok hoşuma gitti. Daha dün bunu düşünmüştüm. Garip bir rastlantı oldu. Çok hoşuma gitti. Kitabı not aldım. Teşekkürler
Şeyma Nil,
SilYayınevleri hep aynı yazarlar ekseninde dönüyor. Halbuki pek bilinmeyen nice iyi yazar var. Keşke biraz onlara şans verseler. Varsa yoksa Stefan Zweig, Sabahattin Ali...
Okumadığım bir kitap ama güzele benziyor ☺️
YanıtlaSilDerya,
Sildeneme türünü sevenler için güzel, kaliteli bir kitap.
Geçmiş olsun kitabın ortasında kitabın bir kısmının olmadığını fark etmek biz okurlar için oldukça kötü bir deneyim :(
YanıtlaSilGül Özdemir,
Silkesinlikle. Dünya para veriyorsun, bir de kitap eksik çıkıyor. İnsan çok sinir oluyor. Teşekkürler canım.