10 Ekim 2022 Pazartesi

Refik Halid Karay-Türkçenin Tadı ve Ahengi (BCP AĞUSTOS)

Refik Halid Karay-Türkçenin Tadı ve Ahengi

Refik Halid Karay, Türkçenin Tadı ve Ahengi, İnkılap Yayınları, Hazırlayan: Tuncay Birkan, 704 Sayfa, 1. Baskı, 2015.

Bu kitap bana sevgili kuzenim tarafından hediye edildi.

İnkılap Yayınları; Türkçesi en sade, en temiz, en doğal yazarlarımızdan Refik Halid Karay’ın denemelerini on sekiz kitaplık bir seride toplamış. Türkçenin Tadı ve Ahengi serinin dokuzuncu kitabı, yazarın 1938-1965 yılları arasındaki dille ilgili denemelerini içeriyor. Yazar özellikle harf inkılabı ve dilde sadeleşme konularında daha çok yazmış.

Kitap 704 sayfa. Öyle birkaç günde okuyabileceğiniz bir kitap değil, zaten okumamalısınız da. Her gün başka okumaların arasında 20-30 sayfa okunarak bitirilirse daha çok keyif alınacaktır. Ben bu şekilde okudum.

Kuzenim Türkçe öğretmeni olduğum için seçmiş bu kitabı ama sadece Türkçe/Edebiyat öğretmenleri değil dilini doğru kullanmak isteyen herkes okumalı.

Kitapta basım hatası vardı. Aşağıda videosunu paylaşıyorum. Kitabın onlarca sayfası eksik. İnkılap Yayınları’nda bu ikinci kez başıma geliyor. Daha önce Reşat Nuri Güntekin’in Akşam Güneşi kitabında da aynı olayı yaşadım. Buradan okuyabilirsiniz, o kitabın da otuz sayfası eksikti. Yayınevi, kitaplarını en pahalı satan yayınevlerinden biri. Bu seviyedeki bir markanın böyle hatalar yapmaması gerekiyor. Artık İnkılap’tan kitap alırken iki kere düşüneceğim. Reşat Nuri Güntekin en sevdiğim yazarlardan biridir. Yazarın birkaç yıl sonra kitaplarının telif hakkı düşecek, o zaman isteyen yayınevi basabilecek. Kaliteli yayınevlerinin basmasını bekleyeceğim. 



NOT: Videoyu yükledim ama nedense açmadı. görmek isteyenlere özelden atabilirim. 


ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Vaktiyle Avrupa’da dolaşırken şaşar kalırdın: Müşteri bekleyen arabacı, sandığın üstünde gazete okuyor; birahanedeki bulaşık yıkayıcı fırsat buldukça önündeki kitaba göz atıyor; öğle paydosu zamanı bahçelerinde güneşlenen işçi kızların başları romanlarından kalkmıyor. Dün tramvay beklerken burada daha ileri bir şey gördüm: Bir yük arabacısı beygirlerin boynuna saman torbalarını takıp esnaf kahvesine girince cebinden bir kitap çıkardı, masaya dayadı, okumaya koyuldu. Kitap! Kitap! Kitap!

2. Arkadaşımızın, daha doğmamışından başlayarak bıyıkları terlemiş veya göğsü sertleşmiş olanlarına kadar her boyda insan yavrusuna “çocuk” deyip geçmesi, dili daraltmak istemesi bana bir fıkra hatırlattı: İkide bir, Arapçayı iyi bildiğini ileri süren birine sormuşlar: Arapçada kuzuya ne derler? –“Ganem derler.”–“Canım, bizim bildiğimiz ganem koyundur; biz onun yavrusu olan kuzuya ne denildiğini öğrenmek istiyoruz!” Adamcağız duraksamış, sonra şu cevabı vermiş: “Bir şey demezler, beklerler; büyüdüğü vakit ganem derler.

3. Kömür kelimesi, ister inanınız ister inanmayınız, sanıyorum ki “gömmek”ten geliyor; yandıktan sonra yere gömülerek söndürülmüş odun. “K” ve “g” ayrılığına aldırmamalı, hepsi birdir; “Kömü” ve “gömü” Türkçemizde define manasındadır. “Kömdü=Tabut”, “Kömgen=Kabir”dir. Hep örtülen, örten şeyler. Ya “gölek?” vücudu örttüğü için bu adı almıştır.

4. Eski harflerde “Fazla” sözünün en aşağı şu şekillerde okunması mümkündü: “Fazıla, fazile, fuzla, fizle, fizile, fezzele, fezele, hatta fezelleh, fizelle, fezzelehu!” vesaire…

5. “Bağır” karaciğer manasına geldiğinden ve merhamet uzvu sayıldığından merhametli adama kısaca “Bağırsak” deyip geçerlerdi.

6. Gönlümüzden ve aklımızdan geçenleri, geçtikleri gibi söylemek gizli kin ve gizli din tutmaktan daha iyidir.

7. “Gecekondu” sözü de halkımızın yeni kelime icadında değme uzmanlarımızdan hünerli olduğunu ispat ediyor.

8. Bilmekliğimiz lazım geleni bilmeye layık görmemek ve kendimizin bilmediğimiz şeyleri bilmeye, hele bildirmeye çalışanlara da meraka tutulmuş yaşlı bunak bir hasta gözle bakmak… Sanırım böyle bir kusura aramızda çokça rastlamaya başladık.

9. Kimi ailede kafiyeli isim merakı vardır; boy sırası ile Berin, Nermin, Şermin yahut Hâdi, Sadi, Badi, Radi gibi… Birinci kızına Leyla adı koyanın ikincisine Selma yahut Necla’yı takmaması nadir vakalardandır.

10. Ad koymak işine saygı ve dalkavukluk da karışır.

Zengin yahut gerçekten hürmete lâyık büyük babayı, büyük anayı hoşnut etmek maksadile toruna onun adını veririz. Zavallı yavru bu suretle mesela “Abdüsselâm” veya “Nutkiye” olur. Yaşadığı müddetçe de o isimlerin ağırlığına katlanır. Herhangi bir memurun hoşuna gitmek için de maiyetindekiler o memurun adını “teberrüken” diyerek yeni doğan oğullarına bakarlar. Çocuk bu dalkavukluk yüzünden ve hiç yoktan olur bir Zülkifi veya Derviş!

Kötüsü şudur ki o büyük memur, faraza vali üç gün sonra ölür veya başka bir tarafa gider; dalkavukluk boşa çıkar. Çıkar ama çocuğun boynuna bir kere bu Derviş ve Zülkifi yaftası takılmış olur. Babasının mizaçgirliği hatırası olarak taşısın dursun.

11. Ek almak bakımından Türkçemiz lisanların en marifetlisidir.

12. “Modayı deliler yapar, ona akıllılar uyar.” Fransız sözü.

13. Neredeyse yeni nesil de Türkçemize bir “şeylemek” mastarı ekleyecek! Evet, az kelime kullanıyoruz. Dilimiz bu yüzden de zayıflıyor, gittikçe daralıyor. Ayrıca çocuklarımızda hayat bilgisi kelime bakımından acınacak derecede yoksullaşıyor.

Delikanlılarımız bile bir bahçeye girdiler mi orada yalnız “çiçek” görüyorlar, ayrı ayrı isim veremiyorlar. Balıkçının tezgâhında balık vardır; hangisi istavrit, hangisi izmarittir seçemiyorlar. Lüferle uskumruyu, kalkan yavrusu ile pisiyi ayırt eden büyükler de nadirleşti ya!

Bu dikkatsizlik, hiçe sayma, umumi isim kullanma usulü konuşma ve yazı dilimizi çok geçmeden bir çocuk lisanına çevirecek. Gazetelere bakınız: Birkaç yüz kelime ile idarei maslahat ediyoruz.

14. “Denizi hiç görmemiş bir kurbağa için dar kuyu en geniş su haznesidir.” Japon atasözü

15. “Gönül alıcı bir söz, bütün kış mevsimini ısıtmaya yeter.” Japon atasözü

16. “Atmacanın arkasından koşan bir serçe sanır ki atmaca kendisinden korkup kaçıyor.” Japon atasözü

17. “Zafer insana büyük bir şey öğretmez fakat başarısızlık çok şey öğretir.” Japon atasözü

18. “Bir piyesi en fazla kritik edenler, o tiyatroya bedava girenlerdir.” Çin atasözü

19. “Arkadaşınızın alnına kona sineği kovmak için balta kullanmayınız.” Çin atasözü

20. Türk atasözlerinden örnekler: Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin olsun.

*Pekmezin olsun, sineği Bağdat’tan gelir.

*Eskisi olmayanın yenisi olmaz.

*En kolay iş yemek, çiğnemeden yutulmaz.

*Doğuran avrat Azrail’i yenmiş.

*Fısıltı ev yıkar.

*Sır verme dostuna, saman doldurur postuna.

*Ölüsü olan bir gün ağlar, delisi olan her gün.

*Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?

*Maşa varken elini yakma.

*Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır.

*Kurtlu baklanın kör alıcısı olur.

23 yorum:

  1. Resmen rezillik. Tam ben İnkılap'ın bu pahalılıkta böyle hatalar yapmasına şaşırdığımı yazacaktım ki sen yazının devamında durumdan bahsetmişsin. İnkılap'ın pahalılığı öyle bir düzeyde ki kitaplarının adını ve resmini kapatıp sadece fiyatlarına baksak ithal sanacağız. Ve mesela diğer pahalı yayınevleri en azından kısa kitaplarda daha erişilebilir fiyatlandırmalara gidiyorlar, bunlarda tık yok. Reşat Nuri'nin telifinin kalkacağını öğrenmem iyi oldu, okumak istediklerimi sonra alırım rahat rahat :) En rahat okunabilecek yazarlarımızdan birinin bu şekilde mirasına da zarar veriliyor diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vulnicure,
      Reşat Nuri'yi ben de çok severim. En sevdiğim yazarlardan biridir. İnşallah kaliteli bir yayınevi yazarın bütün kitaplarını baştan sona basar, ben de eksiklerimi tamamlarım.

      Videoyu paylaşmayı başardım. İyice sinir olmak istiyorsan bakabilirsin.

      Sil
  2. İnklap Yayınevi'ne hiç yakıştıramadım... Oldukça hacimli ama bir o kadar doyurucu bir okuma olmuş herhalde Şule'cim, eline sağlık..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eren,
      severek okudum Eren. Bu eksik sayfa olayı olmasaydı daha keyifli olacaktı benim için.

      Sil
  3. Sıfır kitapta sayfa eksikliği çok absürt geldi bana. Zaten basım hataları yapıyorlar, bu kadar dikkatsizlik.Kitap güzel gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ada Deniz,
      tek bir sayfada eksik olsa neyse, onlarca sayfa yok. Nasıl kimsenin dikkatini çekmemiş anlamadım.

      Sil
  4. Kitaplarda baskı hatasına bile o kadar bozuluyorum ki eksik çıksa bak sinir krizi geçirebilirim, hele de kitaplar bu kadar pahalıyken. Yalnız düşündüm de İnkılap Yayınevinden hemen hemen hiç kitabım yok gibi, hayret.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dövüşürken hanımefendi değilim,
      sinir krizi geçirmek istiyorsan videomu izleyebilirsin. Paylaşmayı başardım.

      Sil
  5. Sayfa eksiklikleri insanı deli ediyor, birkaç kere başıma gelmişti ama hangi yayınevi hatırlamıyorum, aldığım internet sitesine iade etmiştim. Bu pahalılıkta böyle bir hata yapmaları da kabul edilemez :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kağıt Salıncak,
      üstelik bir sayfa da değil. 20-25 sayfa eksikti :-(

      Sil
  6. sayfaları kontrol edip alabilirim bu kitabı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone,
      bendeki ilk baskıydı Deep. Eğer ilk baskısını alacaksan mutlaka kontrol et.

      Sil
  7. Eksik sayfa çıkması çok kötü. İnkilap'tan bir şey almadım galiba, fiyatlarını bilmiyorum. Hem pahalı satıp hem özensiz olmaları hiç hoş değil. Bu konuya ilgisi olanlar kitabı sevecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. duygu emanet,
      Ben artık asla almamayı düşünüyorum. Farklı yayınevlerini tercih edeceğim.

      Sil
  8. İlkay,
    videoyu paylaşmayı başardım. İzlediğinde durumun ne kadar vahim olduğunu daha iyi anlayacaksın.

    YanıtlaSil
  9. gerçekten de Refik Halid okunmalı ama sayfası tam bir basımından tabii, paylaştığın için teşekkürler Şule, yayınevi ile iletişime geçtin mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap Eylemi,
      hayır Eylem. Daha önce başka bir kitabında yine aynı sorunu yaşadığım için bu sefer uğraşmak istemedim.

      Sil
  10. Bende geçen sene Cesare Pavese'nin te'lifi düşecek diye sevinmiştim ama beklediğim atak yayınevlerinden gelmedi nedense.
    Kitabın sayfalarının eksik olması çok can sıkıcı olmuş gerçekten de. Kapağındaki kırmızılar çok canlandırıcı bir hava katmıştı oysa ki.
    Kitaptan yaptığınız alıntılar hoşuma gitti. Bu kadar çok Japon Atasözü kullanılmasına şaşırdım. Genelde çin atasözleri bilinir. Çin atasözlerinden şu tiyatrolu olan çok ama çok hoşuma gitti. Daha dün bunu düşünmüştüm. Garip bir rastlantı oldu. Çok hoşuma gitti. Kitabı not aldım. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şeyma Nil,
      Yayınevleri hep aynı yazarlar ekseninde dönüyor. Halbuki pek bilinmeyen nice iyi yazar var. Keşke biraz onlara şans verseler. Varsa yoksa Stefan Zweig, Sabahattin Ali...

      Sil
  11. Okumadığım bir kitap ama güzele benziyor ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derya,
      deneme türünü sevenler için güzel, kaliteli bir kitap.

      Sil
  12. Geçmiş olsun kitabın ortasında kitabın bir kısmının olmadığını fark etmek biz okurlar için oldukça kötü bir deneyim :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gül Özdemir,
      kesinlikle. Dünya para veriyorsun, bir de kitap eksik çıkıyor. İnsan çok sinir oluyor. Teşekkürler canım.

      Sil

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim :-)