10 Kasım 2015 Salı

EKİM AYINDA OKUDUKLARIM (2015)



mahir ünsal eriş olduğu kadar güzeldik.

MAHİR ÜNSAL ERİŞ – OLDUĞU KADAR GÜZELDİK
     Maalesef öykü türüyle pek barışamadım. Bu kitabı almamın sebebi Babil.com’a her girdiğimde ana sayfasında bu kitabın tanıtımını yapması. Bir yerden sonra alayım da okuyayım bakayım nasıl bir kitapmış diye merak ettim ve okudum. Öykü sevmeyen ben kitabı severek ve beğenerek okudum. Zaten kitap 2014 Sait Faik Öykü Ödülü’nü kazanmış. Özellikle öykü türünü okumaktan hoşlananlar bu kitabı kaçırmasın. Diğer okuyucular da kitabı severek okuyabilirler.

     Kitapta “Benim Adım Feridun” diye bir öykü var. Hayatımda okuduğum en iyi 3 öyküden biri diyebilirim. Özellikle aşk acısını o kadar iyi anlatmış ki yazar üşenmedim koskaca iki paragraf süren o bölümü aşağıya yazdım. Eğer kitabı okumayı düşünüyorsanız bence alıntıyı okumayın, merak edip okuyanlar lütfen yorumlarını yazsınlar. Bu bölümden benim kadar etkilenecek misiniz merak ediyorum.

ALTINI ÇİZDİKLERİM:
1. (19. Sayfa) Yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. Kim olursan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. Ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi. Kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. Yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor. Bir tadı, bir kokusu, bir eti var hatta, bir kütlesi ; gelip göğsüne oturmasından belli. Kokusunu, kütlesini hesap edemiyorum ama bir tadı varsa bence o genizde kalmış greyfurt tadını andırıyordur. Çok sevdiğim bir şeye benzeyen ama o olmadığını bal gibi bildiğin bir tat; acı, buruk, portakala benzeyecek neredeyse, değil ama işte. Hani kelime çok havalı olmasa “kekre” diyeceğim. İstediğin kadar yutkun, üstüne istediğini ye, iç; geçmiyor, genizden aşağı yuvarlanıp gitmiyor. Ne yediğinden anlıyorsun ne içtiğinden. Allah belasını versin.

Bir de yalnızlık var, onu da hesaba katmak lazım. İlk başlarda onsuzluk sanıyorsun bunu ama değil, basbayağı yalnızlık işte. Aynalarda kendini görmekten sıkılacak kadar yalnızlık, yatağa yattığında kendi kokunu duymaktan öğürecek kadar… Kimseyi istemiyorsun yanında ama durup durup da yalnızlıktan şikâyet edesin geliyor. Bir şeyden şikâyet edebilmek için bile insan lazım. Öyle hileli bir şey bu. İstiyorsun ki hep senin terk edilişinden bahsetsinler, hep seni yalnız bırakana lanetler okusunlar topluca. “Sen de ne çok severmişsin be kardeşim!” desinler, “Hak etmiyor, kızgın alevlere gelsin inşallah, sen hiç üzme kendini!” deyip hep sırtını sıvazlasınlar. Olmuyor ama bir dinliyorlar, iki dinliyorlar. Sonra bir bakıyorsun, sen anlatırken onlar telefonlarıyla oynuyorlar, saatlerine bakıyorlar, sigara paketinin naylonundan çiçekler yapmaya uğraşıyorlar. Senin de içinden gelmiyor işte ondan sonra, kendi kendine kalıyorsun. “Hay ben böyle aşkın ıstırabını!” deyip kalaylayamıyorsun çünkü aşk da senin ıstırap da. Ondan sonrası aynada kendi yüzün, yatakta kendi kokun, evin içinde şikâyet bile edemeyeceğin, kendi dağınıklığın.
2.(21. Sayfa) Evde hiçbir şey yapmadan vakit geçirmenin tüm kaynaklarını tüketmiştim artık. Torunlarıma bile yetecek kadar sıkılmıştım.
3.(21. Sayfa) Sevilirken kendimize, sevdirmeye çalıştığımız zamanlardaki kadar bakmıyoruz hiç.
4.(23. Sayfa) Yaşlanmanın en güzel yanı bu, konuşmadan baş hareketleriyle anlatabiliyorsun neyi isteyip ne istemediğini. Şimdi lisede olsam, “Ne sallıyorsun ulan kafanı, gevşek”,diye azarlayacaktı beni, “Adam gibi cevap versene!”
5.(59. Sayfa) Bütün şairler gibi; gidene, gelmeyene ve gelmesini umduğuna şiir yazmayı severdi. 



İPEK ONGUN – NERDE KALMIŞTIK
     İpek Ongun ergenlik günlerimin yazarı :) Kitaplarını lisedeyken okumaya başlamıştım. O günden beri Bir Genç Kızın Günlüğü serisinden her kitap çıktığında dayanamayıp alıyorum ve hemen okuyorum. Nerde Kalmıştık serinin 12. Kitabı. Açıkçası seri 8 kitaptan sonra eskisi kadar hoşuma gitmiyor. Bunda benim büyümem de bir neden olabilir tabii ama hikayesini okuduğumuz Serra’nın artık 40’lı yaşlarına gelmesi ve hikayesi benim ilgimi çekmiyor. Neyse ki yazar Serra’nın kızı Selin’in hikayesini de anlatmaya başladı da o kısımlar kitabı sürüklüyor ama tabii ne kadar götürür bilinmez. Bu seri bir gün gerçekten bitecek mi çok merak ediyorum çünkü yazar her son deyişinde dayanamayıp bir kitap daha yazıyor. Bekleyip göreceğiz. 

     To be continued...

12 yorum:

  1. Öykü okumaya uzun zamandır ara vermiştim oysaki öyküler insan ruhunu daha içten anlatır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyküler bana kısa geliyor. Hikayenin içine giremeden bir bakıyorum öykü bitmiş. Bu yüzden pek sevmiyorum ama Olduğu Kadar Güzeldik'i zevkle okudum. Hikaye seviyorsanız tavsiye ederim.

      Sil
  2. Benim Adım Feridun'u çok merak ettim. Normalde ben de pek sevmem öykü türünü niyeyse ya...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kahve Yanı,
      Öyküler bana kısa geliyor. Tam kendimi kaptıracakken ne olduğunu anlamadan hikaye bitiveriyor. Bu yüzden bence iyi öykü yazmak iyi roman yazmaktan da zor. Necati Cumalı'nın öykülerini okuyabilirsin. Ben onun iki öykü kitabını okumuş ve sevmiştim.

      Sil
  3. oykulerde tam anlatılana vakıf oluyorsun bıtmıs o yüzden oykuler kısa ve doyurucu gelmiyor bana bu yüzden romanlar benım tarzım okurken zevk aldığım ıcıme sındırerek okuduklarım güzel!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülseren Özkursun,

      Ben de aynı nedenden ötürü öykü sevmiyorum. Hislerime tercüman olmuşsun resmen :-)

      Sil
  4. açıkçası kahveyanı'nın ödülünü görüp geldim :) Ama kitaplara düşkün olan insanlara ve sohbetlerine sempati duyduğumda doğru :) İnsan kendini geliştirmeli ve her insan boş vakitlerinde yavaş hızlı illa kitap okumalı bence :)
    Blogunu takibe aldım artık daha sık görüşeceğimizi umuyorum bana da beklerim :)
    ayrıca ödüllerinizin kitap olması da çok çok güzel olmuş ayrıca fikriniz için tebrik ederim:)
    bide unutmadan blog keşig etkinliklerine katılıyorsanız etkinliği bügün başlattım :)

    balinkokusu.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bal Kokusu,

      Bloguma hoş geldin. Umarım yazdıklarım hoşuna gider ve dediğin gibi daha sık görüşürüz. iyi dileklerin için teşekkür ederim. Hemen bloguna bakıyorum. Kitap seven insanları ben de severim :-)

      Sil
  5. Olduğu Kadar Güzeldik adli kitap hakkinda cok fazla olumlu yorumlar okudum. Hikayeleri sevdigim icin şimdi aliyorum. ;)

    YanıtlaSil
  6. Ben bir genç kızın gizli defteri'nin devam ettiğinin farkında bile değildim :) geçenlerde d&r'da dolaşırken farkettim :) bir gün kızım olursa alıp vereceğim eline, çocukluktan kalma hayalim, haha :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nail Art in Wonderland, :-) Ben de seriyi eskisi kadar sevmesem de alışkanlıktan her yeni kitap çıktığında alıp okuyorum. Artık Serra'nın maceralarını okumak değil de kızı Selin'in maceralarını okumak daha çok ilgimi çekiyor. Serra 40'lı yaşlarına gelince sıkıcı oldu :-)

      Sil

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim :-)