1 Temmuz 2016 Cuma

HAZİRAN AYINDA OKUDUKLARIM (2016)

sule uzundere blog kitap yorumları haziran ayında okuduklarım

Evet, sonunda istediğim kadar okuyabildiğim bir ay geldi. Bu ay tam 11 kitap okudum. Benim için rekor bir sayı. Kim bilir belki yazın rekorumu geliştiririm. Lafı çok uzatmak istemiyorum çünkü zaten uzun bir yazı olacak. Okuduğum 11 kitabı kısaca anlatmaya ve altını çizdiğim cümleleri yazmaya başlıyorum.

sunay akın tuncay terzihanesi

SUNAY AKIN – TUNCAY TERZİHANESİ
Bu sene Sunay Akın’la tanışma ve kaynaşma senem oldu. İki sene önce D&R’dan yazarın üç kitabını almıştım. Bir Çift Ayakkabı ve İstanbul’un Nazım Planı kitaplarını okudum, yorumladım. Bendeki son kitabı Tuncay Terzihanesi’ni de bu ay okudum. Kitap bildik Sunay Akın türünde yazılmıştı. Yine çok hoş anılar, alıntılar ve ilginç konular vardı ama bu kitabı diğer iki kitabı kadar çok sevmedim. Belki de yazarın kitaplarını arka arkaya okuduğum içindir ama diğer iki kitabı bana göre daha iyiydi. Sunay Akın’la ilk kez tanışacaklara bu kitabı değil, Bir Çift Ayakkabı ve/veya İstanbul’un Nazım Planı’nı tavsiye ederim.



ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Çocuğunu asma köprüde sallayan / Bir annedir İstanbul / Ki onun / İçi süt dolu / Biberonudur Kuz Kulesi / Soğusun diye suya tutulan.
2. İskender döner kebap 1867 yılında Bursa Kayhan Çarşısı’nda Mehmet oğlu İskender Efendi tarafından icat edilmiştir.
3. “Bu lezzet-i zaikaya bigâne bir köftehor.
Çıkarsa, derim: İnsaf! Görülür mü köfte hor?” Hilmi Yavuz, Sultan Ahmet Köftecisi’nin anı defterine yazmış.
4. İnsanlık tarihinin yazılı ilk aşk şiiri bir rahibe tarafından krala yazılmıştır. Bu şiir bir Sümer tabletidir ve İstanbul’dadır.
5. Komşuya âşık olunurdu yıllar öncesinin İstanbul’unda. Genç kız, sevgilisi görsün diye kömür, limon ve ekmek koyardı penceresinin önüne. Bunun anlamı şöyleydi:
Kömür: Senin aşkından bir kömür gibi yanıyorum.
Limon: Sensizlik beni bir limon gibi sararttı.
Ekmek: Birlikte olalım, bir dilim kuru ekmeğe bile razıyım.
6. Şiirlerimi daktiloda yazmaya yeni başladığım 1980’li yılların başlarıydı. Bir iş için köyümüzden İstanbul’a gelen bir aile konuğumuz olmuştu. Ailenin yedi yaşındaki oğlu, çalışma odama girmiş, daktilonun tuşlarında gezinen parmaklarımı hayranlıkla seyrediyordu. İçini çekerek şunları söylemişti: “Ne güzel çalaysun, benim babam da kemençe çalay!”
7. “Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz.
Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.” Ömer Hayyam
8. Barış Manço’nun 1 Şubat 1999’da ölmesi son derece anlamlıdır çünkü o gün Mehmet Ali Ağca’nın gazeteci Abdi İpekçi’yi öldürüşünün 20. yıldönümüdür. Şu rastlantıya bakın ki Abdi İpekçi adına konulan bir “Barış” ödülü vardır.
9. Bu ülkede iki şeyi kırmak çok kolaydır: Birincisi yumurtaları, ikincisi şairleri. Şairlerin ve yumurtaların ortak özelliği, ikisinin de kendi cinsleriyle kolayca tokuşturulabilmesidir.
10. Atlıkarıncanın ilk adı “Atlakaraca” idi. Her sırada bir at ve karaca vardı. At erkek çocuklara  ayrılırken, karacaya kızların binmesi düşünülmüştü. Gel gör ki, kız çocukları da ata binmek isteyince karacalar yerini ata bırakmıştır.
11. “Sen şimdi kocanın evinde oturursun.
Ve saçların artık eskisi gibi değil.
Geceleri yemekten sonra
Çorap söküğü dikersin
Belki de ellerin soğan kokar
Senin kocan bir suratı çirkin adam
Ağzı açık uyur
Ve senin vücudun bozulur çocuk doğurdukça.” Salâh Birsel bu şiirinden dolayı “Evliliği kötülemek ve genç kızları evli olmaktan şiddetle tiksindirmek” suçlarıyla suçlanır ve hakkında dava açılır. Neyse ki ceza almaz.
12. “Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı
Karnında yaşıyordum kâfiydi saadetim.” Cahit Sıtkı Tarancı
serkan türk uzak yaz

SERKAN TÜRK – UZAK YAZ

Serkan Türk’le Kitap Ağacı Adana buluşmasında tanıştım. Önce yazarla tanıştım, sonra kitabını okudum. Öykü türünü sevmediğimi daha önce de söylemiştim. Serkan Türk'ü ağırladığımızda yazarın Uzak Yaz isimli öykü kitabını almış ve imzalatmıştım ama kitabı yeni okuyabildim. Kitapta, her öykü kitabında olduğu gibi, sevdiğim ve sevmediğim öyküler vardı. Günlük hayatı anlatan, daha basit bir dille yazılan öyküleri sevdim. Öldüğümde Ağlamadım ve Melahat Hanım'ın Çığlığı favori öykülerim oldu. Özellikle Öldüğümde Ağlamadım'ı o kadar beğendim ki kısa film olarak çekilmesini isterdim. Öykü okumayı seven arkadaşlara tavsiye ederim. 

NOT: Kitabın kapağına bayıldım. Buradan fotoğrafı çeken Ayşegül Kaycı'yı tebrik ederim. 


ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1.Unutmaya değmeyecek ne az şey var.
2. Ten yoksunluğu sizinki. Yüzünüze gülecek insanlar edinmelisiniz, uzaklaştırmayın sizi sevenleri.
3. Bana sıradan biriymişim gibi davranma. Canımı acıtıyorsun.
4. “Olmak veya olmamak, hayat ve ölüm. O kadar iç içe, o kadar kucak kucağa ki. Ve insanı deli eden, olabileceğin, olması gerekenin parmaklarımızdan kayıvermesi. Trajedi bu, kırmızıya oynayalım derken siyaha oynamak. Bir kere kırmızıya oynadınız mı geriye dönemiyorsunuz artık.” Cemil Meriç.
serdar özkan rumi'nin bildiği aşk

SERDAR ÖZKAN – RUMİ’NİN BİLDİĞİ AŞK
Rumi'nin Bildiği Aşk bir oturuşta biten ve insanı kendini keşfetme, aşka ulaşma konusunda motive eden bir kitaptı. Kitabın fotoğrafını çekmek için Mesnevi'yi kullanırken bir şeyin farkına vardım. Mevlana ile ilgili bu kadar kitap okuyorum ama henüz Mesnevi'yi okumadım. Bu bana yanlış geliyor. Geçen yıllarda Doğan Kitap'tan 6 ciltlik tam metin Mesnevi'yi almıştım. Elimde o kadar okunacak kitap var ki henüz Mesnevi'ye sıra gelmedi. Yakın bir zamanda okuyabilir miyim bilmiyorum ama en azından artık Mesnevi'yi okumadan Mevlana ile ilgili kitap okumamaya karar verdim.

ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Ancak olağandışı bir kimse, olağandışı olan bir şeyi olağan bulabilirdi.
2. Kimisi konuşarak paylaşır kimisi susarak ve ikincisinin daha güçlü olduğunu bilecek kadar deneyim yaşamıştım.
3. Şunu gördüm ki kötülüğe iyilikle karşılık vermek, kötünün içine dehşet bir korku salıyor.
4. Bir şey onun imkânsız olduğuna inandığımız zaman imkansız olur ancak.
5. İnsanlar öleceklerine inanmıyorlar. “Bir gün öleceğiz.” diyoruz. Her gün gazetelerde, televizyonlarda yüzlerce kişinin öldüğünü okuyoruz, duyuyoruz. Her saniye insanlar ölüyor, ölümü en yakıştıramadıklarımızın ya da “Ölümsüz” görünenlerin öldüğüne tanık oluyoruz, yine de bir türlü öleceğimize inanmıyoruz.
Bazen cenazelerde veya tanıdıklarımızı toprağa verirken ölümü biraz olsun hissediyor, “Fani dünya” diyoruz, aynı akıbeti bir gün bizim de yaşayacağımızı düşünüyoruz ama etkisi hemen geçiveriyor. Tekrar öleceğimize inanmama hâline bürünüyoruz.
6. Biz bu hayatta kendi planımızı değil Tanrı’nın planını yaşarız. Bir şeyi ne kadar iyi planladığımızı düşünürsek düşünelim, bir şeyi ne kadar istersek isteyelim, o, Tanrı’nın istediği zamanda, Tanrı'nın istediği şekilde gerçekleşir. Ve çoğu zaman bizim planımız O’nun bizim için planladığından farklıdır. Zamanla fark ettim ki O’nun benim için planladığı, benim kendim için planladığımdan her zaman daha iyiydi.
7. İyi ki bu hayatta kendi planımızı değil de Tanrı’nın planını yaşıyoruz çünkü O, bizi bizden daha iyi biliyor ve bize karşı, bizim kendimize olduğumuzdan daha şefkatli. İşte onun için, bazen bizim için iyi olmayacak şeyleri bize vermiyor, iyi olan şeyleri de istediğimiz zamanda değil, kıymetini en çok bileceğimiz zamanda veriyor. İyi ki her şey O’nun istediği gibi, O’nun istediği zamanda oluyor. Yoksa istediklerimizi acele isteyen ve bizim için iyi olan şeyler konusunda sıkça yanılan bizler hiçbir zaman olgunlaşamazdık.
8. Hayat döngünde baş ile son aynıdır. Allah’tan gelirsin ve Allah’a dönersin. Peki ya ortası? Ya bu dünya? İşte tasavvuf, Allah’ı ortada bulma sanatıdır.
ferit edgü hakkari'de bir mevsim

FERİT EDGÜ – HAKKARİ’DE BİR MEVSİM
Hakkari'de Bir Mevsim  bir çırpıda okuduğum, çok sevdiğim, her sayfasından zevk aldığım bir kitaptı. Büyük ihtimalle bu sene okuduğum en iyi 10 kitaptan biri olacak. Hakkari'de bir köy okulunda öğretmenlik yapan bir öğretmenin romanı. Kitap roman türünde yazılmış ama içinde şiir de var. Deneme ve anı türünün izleri de var. Ben kitabı çok beğendim. Birçok cümlenin altını çizdim ve ben de orada o öğretmenle berabermişim gibi hissettim. Kitap biraz “Kaç Zil Kaldı Örtmenim” kitabını andırsa da bence ondan daha güzeldi. Başta öğretmenler olmak üzere herkese tavsiye ederim.

Bir de kitapta bir şey çok dikkatimi çekti. Birçok yerde “ansıyorum - ansımıyorum” ifadesi geçiyor. Benim bildiğim “anımsıyorum – anımsamıyorum” denir. Yazarın yazdığı kelimeleri kullanan var mı yoksa yazar kendi kelimelerini mi türetmiş merak ettim. Bu konuda yorumu olan lütfen yazsın

ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. “Yolcu, bir gün yolunu yitirirsen, artık eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine.”
2. Gereksiz sorular sorma. Mutluluk soruların bittiği yerde başlıyor olmalı. Öyle mi?
3. “Sevgilisini boş yere bekleyen bir erkek için gece bitmez bilmez; gündüzleri çalışan işçi için bir gün kısa bir süre değildir, sert bir ananın kolları arasında yaşayan genç bir kız için bir yıl yüzyıl gibidir; isteklerimi, umutlarımı geciktiren her an bana dayanılmaz bir uzunlukta gelir.”
4. –Niçin bu kadar yalan konuşuyorsun?
-Yalana inanmak daha kolaydır da onun için öğretmen.
5. “İnsanoğlu kendisine yetmesini bilseydi, önemli bir sorunu çözümlemiş olurdu.”
6. Alaaddin geliyor. Gece
Hoca, benim kardeş hasta, diyor.
Nesi var? diyorum.
Ateşi var çok, diyor. Ölecek.
İlaç vereyim mi? diyorum.
Hayır, portakal ver, diyor.
Portakal yememiştir hiç.
7. Oy ölüm / Can düşmanımsın / Ne kadar kısa yaşıyoruz / Ne uzun ölüyoruz / Oy ölüm / Sen de ölesin
Oy ölüm / Sen olmasan / Yaşam olmazmış / Oy ölüm / Olmaz olasın
Oy ölüm / Sen de ölesin.
attila ilhan ben sana mecburum pınar çekirge başrolde filiz akın

ATTİLA İLHAN – BEN SANA MECBURUM
Kitap okumayı çok seven biri olarak maalesef şiir kitapları okumayı pek sevmem çünkü bana göre güzel şiir yazmak çok zor bir iş ve bütün bir kitabın güzel şiirlerle dolu olması imkânsıza yakın. Bu yüzden sevdiğim şairlerin sevdiğim şiirlerini okumakla yetinirim ama ayda - birkaç ayda bir ünlü bir şairin bir şiir kitabını alıp okuyorum ki türden çok uzak kalmayayım. Attila İlhan’ın Ben Sana Mecburum kitabı, şairden okuduğum ilk kitap. İçinde sevdiğim şiirler de oldu sevmediklerim de. Yaşar’ın söylediği ve benim çok sevdiğim “Beni Koyup Gitme Ne Olursun” şarkısı, şairin Ağustos Çıkmazı şiirinden bestelenmiş. Bu şiir de kitapta yer alıyor. Bu bahaneyle o güzel şarkıyı bir kez daha dinleyelim:


ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Bana ait ne varsa seni korkutuyor / Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil. (Gece Buluşması şiirinden)

PINAR ÇEKİRGE – BAŞROLDE FİLİZ AKIN
Şu an şehir dışındayım. Bu kitapla ilgili notlarımı evde unuttuğum için ayrıntılı olarak yazamıyorum. Burayı daha sonra güncelleyeceğim.
jules verne aya yolculuk nur içözü dönemeç

JULES VERNE – AYA YOLCULUK
Çocukken hiç Jules Verne kitabı okumadığımı fark ettim. Bu kitap elime geçince okumak istedim. Yazarın diğer kitaplarını da elime geçtikçe okumayı düşünüyorum. Tonlarca ağırlıkta bir top yapıp içine üç adam koyarak aya seyahat etmeyi hedefleyen bir grubu anlatıyor kitap. Kitapta şu ifadeyi görünce gülümsedim: “Türkler, 1453 yılında İstanbul’u almak için savaşırlarken 850 kg ağırlığında gülleler atmışlar. Çalışmalarımızı bu yönde yoğunlaştırırsak, Osmanlı padişahı Fatih Mehmet’in güllelerinden daha ağırlarını yapabiliriz.” Çocukların hayal gücünü geliştirmek için okutulması gereken kitaplardan.

NUR İÇÖZÜ – DÖNEMEÇ
Kitap bir gençlik romanı. Bir günde okuyup bitirdim ama yaşım nedeniyle bana çok hitap eden, çok beğendiğim bir kitap olamadı maalesef ama ortaokul, lise öğrencilerine tavsiye edebileceğim bir kitap. Günümüzde gençler o kadar saçma ve zararlı kitaplar okuyorlar ki, onların yerine arkadaşlığı, çalışkanlığı ve kendi ayakları üzerinde durmayı anlatan bu romanı okumalarını isterdim.

sabahattin ali çakıcı'nın ilk kurşunu

SABAHATTİN ALİ – ÇAKICI’NIN İLK KURŞUNU
Yazarın yarım kalmış öyküleri, el yazısı notları ve bir yerde yayımlanmamış şiir ve öykülerini bu kitapta toplamışlar. Kitapta bir yarım kalmışlık duygusu vardı. Yazarın öykülerine ve şiirlerine son halini vermediği belli oluyordu ama yine de severek okudum. Özellikle yazmayı planladığı kitapların listesini gördüğümde çok duygulandım. 41 yaşında ölmüş Sabahattin Ali. Çok erken bir yaşta, en verimli olacak yaşında ölmüş. Zaten Türk edebiyatında bir Sabahattin Ali’nin bir de Orhan Veli’nin erken yaştaki ölümlerine çok üzülüyorum.

ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Hayat… Ki yegane zevki değişikliktedir, bir kişiye bağlanmak ancak aptalların işidir ve ben, beni aldatmayacak kadar alelade bir kadına tahammül edemem.
2. O arkadaşın bulunduğu yerden ayrıldım. Bir müddet sonra – akıllı olduklarını iddia eden insanların -  o arkadaşımı deli diye bir eyre kapattıklarını duydum.
3. Ben onun uzak bir işaretiyle derhal hayatımı veririm.
Acaba o…
Bana elini verecek mi?
“Hayır…”
4. Başka memleketlerde cemiyetin iyi yapamadığı insanlar mücrim (suçlu) olur,  bizde cemiyet çok kere kendisi mücrim yapar.
5. Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz (almak, vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona en hakir mahiyeti (en aşağı niteliği) veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır, bilmelilerdir ki iki cins birbirleriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir.

HANDE ALTAYLI – AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR
Bu kitabı Karamacalarım blogunun sahibi sevgili Dilek hediye etti bana. Kendisine tekrar teşekkür ederim. Yazarın Kahperengi kitabını çok severek okumuştum. Aşka şeytan Karışır ise yazarın ilk kitabı. İlk kitabı olduğu için yazarın kalemi henüz oturmamış, kitapta olaylar çok hızlı gelişiyor ve insanı etkilemesi gerektiği kadar etkilemiyor. Bu yüzden Hande Altaylı’dan okuyacağınız kitap Kahperengi olsun bence.


ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Hepimiz ortak bir ruhu kullanıyorduk. İyilik aynı iyilik, kötülük de aynı kötülüktü; sadece oranlar insandan insana değişiyordu. Birimiz öldürebiliyorsak hepimiz öldürebilirdik; birimiz yalancıysak hepimiz yalancıydık; birimiz aldatabiliyorsak hepimiz aldatırdık. Rahibe Teresa’yla Karındeşen Jack’i ayıran çizgi aslında hiç de kalın değildi. Sonuçta özümüz aynıydı, içimizde her duygunun tohumları vardı, iyiliğin mi yoksa kötülüğün mü tohumlarının sulanacağına ise şartlar ve talih karar veriyordu. 

NAZAN BEKİROĞLU – LA SONSUZLUK HECESİ
Yazı yeterince uzadı. Bu yüzden bu kitabı ayrı bir post olarak yazacağım.

Buraya kadar okuyan arkadaşlara çok teşekkür ederim. Bu kitaplardan okuduklarınız varsa lütfen yorumlarınızı esirgemeyin. Yeni yazılarda görüşmek üzere.



14 yorum:

  1. Baya iyi okumuşsun canım tebrik ediyorum :)
    Ben de La ya başladım bu ay başında ama bitiremedim :/
    Bu aralar hiç okuyamıyorum. Bu ay başladığım sadece 1 kitabı bitirebildim :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neşeli Kitap Vagonu, insan bazı dönemlerde okuyamıyor. Büyük ihtimalle yazın diğer iki ayında ben de çok okuyamayacağım. Bu aylarda film ve dizilere sarmayı düşünüyorum. Sen de başka uğraşlara vakit ayırıyorsan sıkıntı yok.

      Sil
    2. Film önerilerini bloguna yaz olur mu canım :)
      Evet hem Ramazan hemde kurs falan vakit ayıramadım okumaya ama bu yazın geri kalanında da çok vakit ayıramayacak gibiyim :/

      Sil
    3. Neşeli Kitap Vagonu, bu aralar çok film izliyorum ama bloguma film yazısı yazamıyorum nedense. Sanırım 2 senede birkaç film yazısı yazdım, başka yazamadım. bunu kırmaya çalışacağım.

      Sil
  2. Maaşallah iyi okumakta, bu arada ben de Yusuf'a dünyanın merkezine yolculuk kitabını okuyorum. Madem tek okutmuyorlar ben de onlara da okumak suretiyle kaplumbağa hızında jules verne giriş yaptık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bize Her Yer Okul, ne güzel. Bazı kitaplar 7'den 70'e herkese hitap ediyor. Bir taşla iki kuş vuruyorsun :-)

      Sil
  3. İyi bir okuma ayı olmuş, tebrikler :)
    Son 2 aydır bir kitap bile bitiremedim ben, koşturmacalardan...
    İnşallah eski okuma kızıma ulaşabilirim yakında...

    Bu arada iyi bayramlar diliyorum şimdiden, sevgilerle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oytunla Hayat, çok teşekkür ederim. Sana da iyi bayramlar. Umarım en kısa zamanda eski okuma hızına kavuşursun. Sevgiler :-)

      Sil
  4. Maşallah Temmuz'da daha fazlasını okursunuz inşallah :) İyi bayramlar şimdiden :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gül özdemir, inşallah :-) Sana da iyi bayramlar.

      Sil
  5. Oh oh 11 kitap maşallah :))))))
    Çocukken severek okurdum Jules Verne kitaplarını. Tabi hep kısaltılmış hallerini okurdum. Tam metinlerini okumak istiyorum bir ara. Sanırım İthakinin Jules Verne kitaplığını toplarlamaya çalışacağım. çok güzel görünüyorlar :>>>

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. esseve rin, bu kitap bilgi Yayınevi'nden. Elimde olduğu için okudum ama ithaki Yayınları tam metin çevirileri basıyorsa onları toplamak isterim. Haber verdiğin için teşekkürler :-)

      Sil
  6. Notlarımı aldım, harika kitaplar yorumlar da bir o kadar hoş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. cangz, çok teşekkür ederim güzel yorumun için :-)

      Sil

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim :-)