11 Mayıs 2022 Çarşamba

30 Mutlu Gün Son (Nostalji Defterlerim) (BCP Nisan Raporu)

30 Mutlu Gün Son (Nostalji Defterlerim)
Kendi başlattığım etkinliklere geç kalma huyumdan vazgeçmeliyim. Maalesef bunu ilk kez yapmıyorum ama umarım son olur. Nisan ayının başında “30 Mutlu Gün” adıyla bir etkinlik başlattım ve yaşadığım her günde mutlu olacak en az bir şey bulmaya çalıştım. Sizler de beni yalnız bırakmadınız. Yazılarınızı okumak bile günümü güzelleştirmeye yetti. Hepinize çok teşekkür ediyorum. İsteyenler mayısta ve/veya diğer aylarda da etkinliğe devam edebilirler. Ben şimdilik burada bırakacağım. Belki ilerleyen zamanlarda tekrar yaparız.

Benim yazmadığım dört günüm var. Bu dört günümde de beni mutlu eden, eski defterlerimi ortaya çıkarmam oldu. İnstagram hesabımı takip edenler gördüler, bloğuma da taşımak istedim. Ortaokul yıllarımdan itibaren dokuz defter biriktirmişmişim. Bu defterde arkadaşlarımın yazdığı anılar ve doldurdukları anketler var. (Yeni nesil bilmez, eskiden anket defterleri olurduJ) Benim günlüklerim ve mesajlarımı yazdığım defterlerim var. Evet, ben eskiden telefonuma gelen her mesajı yazardım. Önce hem benim gönderdiklerimi hem de karşı taraftan gelen mesajları yazıyordum, sonra sadece bana gelen mesajları yazdım. O zamanlar bir mesaj iki kontör olduğu için çok fazla mesaj atmazdık ve benim çok fazla boş vaktim vardı J 2014 yılının sonlarında artık mesaj yazma işinden vazgeçmişim.

Bu dokuz defter bana neler gösterdi derseniz kısa kısa anlatayım. (Bu arada yaşım 35. 2004 yılında üniversiteye başladım, 2008 yılında bitirdim. Lise sonda cep telefonum oldu, akıllı telefonu 25 yaşımda kullanmaya başladım. Bunları yazıyorum ki hangi dönemlerden, genellikle 2004-2008 yılları arasından, bahsettiğim hakkında bir bilginiz olsun.)

*Eskiden konuşmak ve mesajlaşmak ne kadar zormuş. Mesela yeni nesil çağrı bırakmanın ne demek olduğunu bilmiyor. Eskiden “Seni düşünüyorum.” anlamında karşı tarafın telefonunun çaldırıp bırakırdık. Eğer karşı taraf yanlışlıkla açarsa kızardık. “Neden kontörümü yedin?” derdik. Çağrı bırakman için en az bir kontörün olması lazımdı. Eğer yoksa onu da yapamazdın. Telsim (Şimdiki Vodafone), 10 dakikası iki kontör gibi bir kampanya yapmıştı ama sadece on numarayı kapsıyordu. En çok konuştuklarımızın numarasını kaydediyorduk. Arada samimiyetlerimiz değiştikçe listeyi güncelliyorduk. Birilerini çıkarıp başkalarını alıyorduk. Avea, polis ve öğretmen hattı açmıştı. Bu meslek grubundakiler sınırsız konuşuyordu. Çevremizden “Avea hat bul da konuşalım.” diye mesajlar alıyorduk. Bir mesajda giriş, gelişme ve sonuç yazılıyormuş. Şunun gibi. “Merhaba Şule. Nasılsın? Ben iyiyim. Bu hafta sınavlarımız başlıyor. Onlara çalışıyorum. Sen eve gittin mi? Görüşürüz?” J

*Neredeyse her gün internet kafeye gidiyormuşum. İlk mail adresim Mynet’tendi. Sonra MSN ile tanıştık. Ekşi Sözlük’ü keşfettim ve büyülendim. Neredeyse orada yazılan her şeyi okuyordum. Kaçırdığım dizileri Youtube’tan izliyordum.

*Ben üniversitedeyken annemler 70 ekran televizyon almışlar. Buna o kadar çok sevinmişiz ki. İnsanlar kocaman görünüyor diye mutlu olmuşuz. Bundan önce 55 ekran televizyonumuz vardı. Kuzenim 84 ekran almıştı. Biz de o kadar büyük televizyon alacak paramız olmadığı için “Aman, o kadar büyük televizyona da hiç gerek yok. Hem gözün bozulur.” diye kendimizi teselli ediyorduk J

*Günlüklerimi okuyunca bazı şeyleri farklı hatırladığımı gördüm. Mesela ben üniversite son sınıftayken KPSS’ye çok sıkı çalıştığımı düşünüyordum. Neden atanamadığımı anlamamıştım. Halbuki sürekli dersleri ekiyormuşum. 15 saatlik dersin sadece birine girmişim. Okuldaki bütün devamsızlık hakkımı sonuna kadar kullanmışım. Yok canım sıkıldı, yok arkadaşlarla gezdik, yok tiyatro grubumla takıldım diye diye ders çalışmayı sürekli ertelemişim J

*Çok samimi olduğumu düşündüğüm kişilerle o kadar görüşmediğimi ve pek yakın değildim diye düşündüğüm birkaç kişiyle sık sık görüştüğümü fark ettim. Günlüğümde bahsettiğim ya da mesajını yazdığım birkaç kişiyi hatırlamamam ise beni çok şaşırttı. Gerçi ben üniversiteyi bitireli on beş sene oldu ama yine de hafızamın daha iyi olduğunu düşünürdüm.

*Gençliğimde çok alınganmışım. Saçma sapan sebeplerden dolayı arkadaşlarıma küsmüşüm ve bunu onlara söylemeyip onların fark etmesini beklemişim. Onlar fark etmeyince daha beter kırılmışım. İnsanlarla çok ters konuşuyormuşum. Tam ergenlik yani. Tabii bunun tam tersi de var. Bazı insanları da boşuna çekmişim. Şimdi olsa kestirip atarım ama o zamanlar alttan alıp arkadaşlığımı sürdürmüşüm. Ben 17 yaşındayken üniversiteyi kazanmıştım. Üniversiteye çok erken gitmek de sıkıntı J

* Üniversitede olduğum dört yıl içinde bahar şenliklerinde Kenan Doğulu, Şebnem Ferah, Manga, Göksel, Sezen Aksu, Vega, Pinhani, Duman, Athena, Özlem Tekin vb. isimlerin ücretsiz konserlerini izlemişim. Şimdiki nesil bu keyiften mahrum maalesef. Halbuki biz bütün sene bahar şenliklerini beklerdik.

*Defterlerime sevdiğim oyuncu, dizi ve filmlerin fotoğraflarını yapıştırmışım. Birkaçını aşağıya bırakıyorum. Nostalji yaşamak isteyenler bakabilir.

Sonuç olarak benim için keyifli bir süreçti eski defterlerimi karıştırmak. Günlük yazmanın bana ne kadar iyi geldiğini fark ettim. Uzun zamandır yazmıyorum. Her gün yazacak zamanı bulamam ama bundan sonra arada sırada içimi dökmek için bir şeyler yazacağım.

30 Mutlu Gün Son (Nostalji Defterlerim)
Ortaokulda Mahsun Kırmızıgül hayranıydım. Poster, kartpostal ve kasedi de vardı bende :-) 


30 Mutlu Gün Son (Nostalji Defterlerim)
O zamanlar kadınlar Jack-Sawyer diye ikiye ayrılmışlardı. ben Jack'i tutuyordum. 

30 Mutlu Gün Son (Nostalji Defterlerim)
The O.C.'de Adam Brody'nin canlandırdığı Seth karakterine âşıktım :-) 

30 Mutlu Gün Son (Nostalji Defterlerim)
Bu dizinin tanıtımını izlediğim anı hatırlıyorum. Bu kadar iyi oyuncuyu nasıl aynı diziye toplamışlar diye şoke olmuştuk.

30 Mutlu Gün Son (Nostalji Defterlerim)
Heroes. Bu dizi çok büyük sükse yaparak başladı ama sonradan senaryoyu toparlayamadılar ve çok saçmaladılar. bu yüzden artık kimse izlemiyor ve konuşmuyor. 

25 yorum:

  1. Bloga da taşımana çok sevindim çünkü ben Instagram'a çok nadiren bakıyorum, kaçırırmışım bunları. Yazıyı kocaman bir tebessümle okudum. Beni geçmişe ışınlayan yazıları çook seviyorum :)

    Mesajlara "kısa mesaj" denmesinin bir sebebi girişli, gelişmeli, sonuçlu olmalarıymış o halde :)

    Mynet ve MSN'in popüler olduğu dönemlere yetişebildim ben. Babam hala bu mecralardaki e-postalarını iş için kullanır, interneti öğrendiği ilk dönemde karşısına çıktığı için hiç vazgeçemedi oralardan :) Ekşi Sözlük sahiden büyüleyici bir yerdi.

    Sizin döneminize imrenmemek elde değil. Bizde şimdi müzik yasakları, festival yasakları derken bu kültür mahvoldu gitti. Konserler olsa bu sefer parasızlıktan gidemiyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vulnicure,
      her nesil kendinden sonraki nesli beğenmez ya ben de gençlere laf edeceğim, sonra nasıl bir ülkeye nasıl bir duruma doğdukları aklıma geliyor ve bir şey diyemiyorum. O kadar haksızlığa uğradılar ki. Hayatlarının en güzel dönemleri bomboş ve sıkıntılı geçti, geçiyor. Keşke bu durumlar bir an önce düzelse.

      Sil
  2. Ya ne kadar güzel, tatlı anılar. Yaşlarımız yakın o yüzden çoğunu ben de yaşadım. İlk telefona lisede sahip olmuştum, o da bir akrabanın eskisiydi. İlk akıllı telefonumu da kendim çalışınca aldım, aileme masraf çıkarmayı sevmezdim. Ünlülerin fotoğrafını yapıştırırım benim de defterim vardı, kayboldu gitti ama. :)
    Bu etkinliğe katılamadım, belki tek seferde beni mutlu eden şeylerden bahsederim, ayrı ayrı günlerden değil de. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. duygu emanet,
      o da olur, hatta çok güzel olur. Bekliyorum.

      Ben de akıllı telefonu kendi paramla almıştım. Ondan önceki telefonum Nokia 2300 idi. Çok seviyordum o telefonu. Öğrencilerim bile telefonum eski diye dalga geçiyordu ama ben umursamıyordum. Yedi sene boyunca kullandım ama artık sesi çıkmaz olunca akıllı telefona geçtim. Şimdi bir telefonu yedi sene kullanmak imkansız gibi bir şey.

      Sil
  3. Geçmişe gittim. 5 dakikası bir kontör olayını hiç unutmadım ama bunu sadece 10 numarayla yaptığımızı şimdi hatırladım. :) "Avea bul da konuşalım"ı da hatırlıyorum. Hey gidi günler! ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ali Demiral,
      sanki başka hayatlarda yaşanmış gibi. Bizim nesil ev telefonunu, cep telefonunun ilk zamanlarını ve şimdiyi yaşadı, yaşıyor. Hepsini tecrübe eden tek kuşak biz olacağız sanırım.

      Sil
  4. Eh ben en azından mektuplar yazılı geldiği için onları not almamışım :D

    Birinci evlilik yıldönümümde 28 yaşındayken babam ilk cep telefonumu hediye etmişti. Adamcağız nasıl sıkıldıysa müfettişlik yaparken bana ulaşamamaktan :)
    Telefon hattından internete bağlanırdık da telefonlar hep meşgule düşerdi. Tabi bu dediğimde Metehan doğmuştu artık.
    Eski defterleri arada karıştırmak keyifli. Benim sanırım elli tane falan ar. Napıcam onları bilmem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handan,
      Hani ünlü isimlerin günlükleri kitap olarak basılır ya, sen de onları seri olarak bastırsan ne güzel olur. Kitap kahramanına dönüşürsün :-)

      Sil
  5. Eskiyi ben de çok özlüyorum, o zamanlar daha başka geliyor bana:))) Ben de defterleri çok seviyorum, anket defterim vardı benim de:))) Cep telefonuna mesaj geldiği zaman mutlu oluyorduk, kontör alıyordum devamlı:) Ne güzel günlerdi:)))) Çok güzel bir yazı olmuş:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitapkesfi,
      şimdi mesajları okuyup cevap yazmaya üşeniyoruz. O zamanlar dediğin gibi mesaj gelince sevinirdik. Bir de o dönem ben sevdiklerimi arayıp konuşmaya özen gösterirdim. Şimdi iki bin dakika konuşma süresi veriyorlar, yüz dakikasını ancak konuşuyorum. Artık kimseyi aramak gelmiyor içimden :-(

      Sil
  6. Resmen geçmişe yolculuk. :) Ne güzel olmuş. OC'den Seth'i kim sevmezdi ki? Heroes'ı bende sıkılıp bırakmıştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. she is the man,
      Seth hayalimdeki erkekti o dönem. Giyim tarzına da bayılırdım. Esprileri falan. Sırf onun için diziyi tekrar izleyesim geliyor.

      Sil
  7. ah eski zamanlar ne güzel bir yazı olmuş ya instagramdan da okumuştum ama gelip bir de burada okudum nostaljik şeyleri severim eline sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tozlu hayaller kütüphanesi,
      ben de seviyorum. Hatta fazla seviyorum sanırım, günümüze gelmeye çalışıyorum :-)

      Sil
  8. senden okuduğum en keyifli yazı buydu :) mesajları yazmak mııı, ne ilginç :) defterler ne hoş :) O.C. neydi yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deeptone,
      valla bu kadar muhabbetten sonra O.C.ye tekrar başlayacağım ben. Özledim :-)

      Sil
  9. İlkay,
    pandemi siz öğrencileri çok etkiledi tabii. Keşke farklı olsaydı her şey. İki yıllık okuyan kuzenim eylülde okula başladı, bir dönem okudu, sonra pandemi oldu. Üç dönemi uzaktan okudu ve okul bitti. Okulda geçirdiği süre üç ay ve üniversite okumuş oldu. En güzel dönemleri olabilecek zamanları bu şekilde geçirmesi çok üzücü.

    YanıtlaSil
  10. Eski defterleri karıştırmak harika bir duygu. Günlüğe muhakkak dönmelisin. Günlük bir cümle bile yazsan yeter :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşamdan Yazılar,
      ben de öyle düşünüyorum. Kendime bir defter aldım bile :-)

      Sil
  11. Hikayende fotoğrafları görmüştüm. Benim de böyle dergilerim ve defterlerim vardı ama nerede hiç bilmiyorum. :/ Yazını ekliyorum yazıya, emeğine sağlık^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esra Ercan,
      teşekkürler. Benimkiler uzun zamandır bir kutunun içinde duruyordu. Kutuyu açınca hepsini hatırlamış oldum.

      Sil
  12. yaa çok keyifli bir yazıydı kendi yaşadığım şeyler geldi aklıma okurken ama ben hiç günlük tutabilen biri olmadığım için hepsi sadece hafızamda olanlar keşke günlük alışkanlığı geliştirebilseymişim diyorum hep :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sessizgemi,
      insan hafızası nankör. Yazmayınca çoğu şey unutuluyor. Ben yazdıklarımın bir kısmını bile unutmuşum. "Böyle bir olay mı olmuştu?" diye diye okudum günlüklerimi :-)

      Sil
  13. Çok samimi ve şahane bir yazı olmuş, ben de eskiden mesajları bir deftere yazardım ve pek tabi ben de deftere geçirmeyi bıraktım. Bazı yerlerde "aynı ben" demeyi ihmal etmediğim yazın için kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gül Özdemir,
      sanırım yakın yaşlardaki okuyucular beni daha iyi anladı. Birçok benzerliğimiz varmış. Sevindim :-)

      Sil

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim :-)