Robert Schnakenberg-Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları

Robert Schnakenberg, Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları, Domingo Yayınları, Çevirmen: Emre Gözgü, 287 Sayfa, 2. Baskı, 2014.

Mart ayında yazardan Büyük Yazarların Gizli Hayatları’nı okuyup çok sevince nisan ayında da elimdeki diğer kitabı Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları’nı okudum.

İsminden kitabın içeriğinin ne olduğunu anlamışsınızdır. Tarihteki birçok ünlü yönetmenin hayatı kısaca anlatılmış, sonra onlarla ilgili çok ilginç, farklı, bazen dehşet verici anekdotlar anlatılmış. Neredeyse her sayfada anlatılanlarla ilgili eğlenceli çizimler de var. Hatta bazılarını kitabın kapağında görüyorsunuz. Bu da kitabın sıkıcı olmasının önüne geçmiş.

Yazarların hayatını okuduğumda şöyle bir cümle yazmışım: 

“Kitapta adını daha önce hiç duymadığım yazarlar da vardı. Okuma yolunda daha keşfedilecek ne çok yazar, ne çok kitap var, diye düşündüm.”

O kitapta anlatılan isimlerin çoğuna aşinaydım. Yönetmen konusunda daha kötü olduğum ortaya çıktı. İsmi geçen yönetmenlerin üçte birini ilk kez duydum, üçte birinin adını biliyorum ama hiçbir filmini izlememişim, geriye kalan üçte birinin ise en azından bir filmini izlemişim. Her sene yaptığım okuma hedefleri, planları, listeleri vb. gibi bir de film izleme çalışması yapsam keşke. İzlenecek o kadar çok şey var ki aralarında tercih yapmak zor oluyor. Bir kere oturup bir izleme listesi çıkarmayı, sonra o listeden film açıp açıp izlemeyi planlıyorum.

Domingo Yayınları’ndan çıkan kitabın baskı kalitesi çok iyi. Kağıdı kalın ve beyaz renginde. Normal kitaplardan daha ağır. Son zamanlarda kitap fiyatlarındaki artışlar düşünülürse en azından böyle kaliteli baskılar görmek isterim. Domingo Yayınevi’ni tebrik ediyorum özeni için.

Ben bu tarz kitapları çok severim. Tabii ki anlatılan her şeyi aklımda tutamıyorum. Bazen karşıma zaten bildiğim şeyler de çıkıyor ama yine de bu tarz bilgi veren kitapları okumayı seviyorum. Siz de eğer sinema ve yönetmenler ile ilgiliyseniz ve bu tarz kitaplar okumayı severseniz gönül rahatlığıyla öneriyorum. Alıntılara bakmadan geçmeyin.

Siz bu kitabı okudunuz mu? Sinemayla ilgili misiniz? Yönetmenlerin hayatlarını merak eder misiniz? En sevdiğiniz yönetmen kim? Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni yazılarda görüşmek üzere.

Soldan sağa: Martin Scorsese, Steven Spielberg, Francis Ford Coppola ve George Lucas

ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. “Bana İncil’den iki sayfa verin, ben de size bir film vereyim.” Cecil B. Demille

2. “Benimle sanat hakkında konuşmanın hiçbir manası yok. Ben, kiramı ödeyebilmek için film yapıyorum.” John Ford

3. Chaplin ne kadar meşhurdu? Ününün doruğundayken 1920’lerdeki bir Londra seyahatinde, iki gün içinde 73.000’den fazla mektup aldı. Time dergisinin kapağında yer alan ilk yönetmen ve ilk aktör oydu. Küçük Serseri karakteri Chaplin’i otuz yaşında milyoner yaptı.

4. “Bir filmde üç adet muhteşem sahne varsa ve hiç kötü sahne yoksa o film, iyi bir filmdir.” Howard Hawks

5. “Bir filmin uzunluğu, insan mesanesinin dayanıklılığı ile doğru orantılı olmalı.” Alfred Hitchcock

6. Yalnız bir çocuk olan Hitchcock, sığınacağı limanı kendi saplantılarında bulmuştu. Mesela tren tarifeleriyle kafayı bozmuştu. Bir dönem İngiltere’deki neredeyse tüm hatların kalkış-varış saatlerini ezberlemişti.

7. Hitchcock’un bir göbek deliği yoktu. Geçirdiği karın ameliyatından sonra dikilerek kapatılmıştı.

8. “Miki Fare’yi tanıdığım tüm kadınlardan daha çok seviyorum.” Walt Disney

9. “Çıldırmış bir dünyada, yalnızca delilerin aklı başındadır.” Akira Kurosawa

10. “Umarım asla dindar olacak kadar yaşlanmam.” Ingmar Bergman

11. “Üç aylık bir diyet yaptım, giden tek şey çıkardığım şapkam oldu.” Federico Fellini

12. “Bir gezegenin yok olmasının kozmik ölçekte hiçbir önemi yoktur.” Stanley Kubrick

13. Kubrick, Otomatik Portakal’ın yıldızı Malcolm McDowell ile özel bir bağ kurmuştu. Çekimler sırasında çabucak arkadaş olan ikili, molalarda sık sık hararetli pinpon maçlarına tutuşuyordu. McDowell güzel bir arkadaşlık yaşadıklarını düşünüyorlardı ancak maalesef bu durum uzun sürmedi. Görünüşe göre McDowell, Kubrick için sadece bir iş arkadaşıydı. Çekimler tamamlandıktan sonra onunla bir daha hiç konuşmadı.

14. Jean Luc Godard, gençken edebiyat ufkunu genişletmek için değişik bir yöntem geliştirmişti. Başkalarının evlerine gidip kütüphanelerine yönelir ve bir oturuşta kırk kitabın ilk ve son sayfalarını okurdu.

15. “En iyi filmler, yönetmenden başka kimseye mal edilemez.” Roman Polanski

16. Star Wars’un açılışındaki kayan yazıyı yazarak bilim kurgu tarihinde de önemli bir iz bırakan kişi ünlü yönetmen Brian de Palma’dır.

17. Brian de Palma olmadan Amerikan sinema tarihi nasıl yazılırdı acaba? Yaptığı filmler dışında, Martin Scorsese’yi Robert de Niro’yla tanıştırarak 1970’ler, 80’ler ve 90’ların en şanslı aktör/yönetmen eşleşmelerinden birinin gerçekleşmesine yol açan da oydu.

18. 1984’te Bruce Springsteen’in “Dancing in the Dark” şarkısının klibini yöneten De Palma olmuştur.

19. “Ebeveynlerim benim için herhangi iki insandan öte bir şey ifade etmiyor. Tamamen şans eseri benim annem ve babam olmuş olmaları, onları benim için iki yabancıdan daha ötesi yapmıyor.” François Truffaut

20. Truffaut, her gün üç tane film izlemeye yemin etti. On üç yaşına geldiğinde seyrettiği film sayısı dört bini geçiyordu.

21. “Annem ve babam o kadar çok kavga ediyorlardı ki… Ayrılmamalarının tek sebebi birbirlerine kesinlikle en ufak bir iyilik bile yapmak istememeleriydi.” Woody Allen.

22. Yedi kıtanın her birinde uzun metraj film çekmiş tek yönetmen Alman Werner Herzog’dur.

23. Martin Scorsese, bir kokain problemi olduğunu ne zaman fark etti? 49 kilo ve göz yuvalarından kan gelir bir hâlde New York’ta bir hastaneye koşar koşmaz.

24. “Eğer on bir yaşındaki bir kızın hayal dünyasını kavrayabilirseniz bu sektörden bir servet kazanabilirsiniz.” George Lucas

25. “Oliver Stone’u prize takın, tüm New York’a iki hafta yetecek elektrik enerjisi sağlasın.” Gary Oldman

26. “Bu konuda Woody Allen ile aynı şekilde düşünüyorum. Bence iki sevgili için en ideal olanı, farklı evlerde, hatta mümkünse farklı şehirlerde yaşamalarıdır.” Pedro Almodovar