22 Şubat 2021 Pazartesi

Dr. Bruce D. Perry ve Maia Szalavitz-Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk

Dr. Bruce D. Perry ve Maia Szalavitz-Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk

Dr. Bruce D. Perry-Maia Szalavitz, Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk, Koridor Yayınları, Çevirmen: Belgin Selen Haktanır, 456 Sayfa, 2020

                                          

Yazıya başlarken çok uzun bir yazı olacağını hissediyorum. Bu yüzden sonda söylemem gerekeni başta söyleyeceğim. Bu kitabı herkes okumalı. Özellikle anne ve babalar mutlaka okumalı. Birçok çocuk yetiştirme kitabından öğrendiğiniz bilgilerden çok daha fazlasını öğreneceksiniz. Bakış açınızı değiştirebilecek bir kitap.

Bu kitabı ilk nerede duydum hatırlamıyorum ama uzun zamandır okumak istiyordum. Nedense aklımda baskısı yok diye kalmış ama baskısı vardı ve güzel bir indirimle uygun bir fiyata almıştım. Birçok kitap aldığım alışverişimden okuduğum ilk kitap Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk oldu.

Benim kitap okumakla ilgili kötü bir huyum var. Elime aldığım kitabı en kısa zamanda bitirmek isterim. Şiir, deneme, öykü vb. ara verilerek okunması gereken kitaplarda bile ara vermem ve kitabı bitirmeye çalışırım. Bu huyumdan vazgeçtiğim ilk kitap buydu.

Kitapta, çocuk psikiyatristi bir doktorun çalıştığı yıllarda karşısına çıkan ilginç vakalar anlatılmış. Kitap bölümlere ayrılmış. Her bölümde önce vaka anlatılıyor, sonra bilimsel bilgiler veriliyor ve en sonunda sorun yaşayan kişiye nasıl yardım edildiği anlatılıyor. Ondan fazla vaka var kitapta. Vakalar bitince beynin gelişimi ve çocukların nasıl travma yaşamadan büyütülebileceği ile ilgili bilgiler yer alıyor. Akademik bilgi kısmında biraz sıkıldığımı itiraf ediyorum. Bazı yerleri atlayarak okudum. Eğer konuya ilgi duyuyorsanız siz sıkılmadan okuyabilirsiniz.

Kitabı seveceğimi hissediyordum ama bu kadar beğeneceğimi tahmin etmemiştim. Bir Psikiyatristin Gizli Defteri diye bir kitap var. Beş yıl önce okumuş ve burada yorumlamıştım. O kitap bende hayal kırıklığı yaratmıştı çünkü kapağında “En sıra dışı vakalar” yazan kitapta anlatılanları çok sıradan bulmuştum. Bu kitapta ise beni hayretlere sürükleyen çok vaka vardı. Özellikle Laura, Leon ve Peter unutulmaz. Kitabı okumak isteyenler için hikâyelerini yazmıyorum.

Doktor, başarılı bir terapi sürecinin en az yirmi seans olması gerektiğini söylüyor.

Kitabın ilk basımının üstünden yıllar geçtiği için kitabın yeni baskısında yazar her vaka için tek tek yorum yapmış. Zaman içinde neyi farklı yapabileceğini, neyi doğru yaptığını değerlendirmiş ve vakadaki gençle iletişimi devam ediyorsa onun bugün ne durumda olduğuyla ilgili bilgi vermiş. Tabii isimleri değiştirerek.

Psikoloji alanındaki öğrencilere yol göstermek için her vaka için sorular hazırlamış ve sonra cevaplarını vermiş ama verdiği cevapların tek doğru cevap olmadığını hatta bazı soruların doğru cevabının olmadığını yazmış.

Hani bir klişedir ya, psikiyatriste giden insana “Bana çocukluğunuzu anlatın. Biraz çocukluğunuza inelim.” derler. Bu kitaptan sonra anladım ki bu laf boşuna edilmiyormuş. Yaşadığımız her sorun çocukluğumuza dayanıyor.

Kitapla ilgili çok önemli alıntılarım var. Okumadan geçmeyin.

ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Ateş ısıtabilir veya yakıp yok edebilir. Su; susuzluğu giderebilir veya boğabilir. Rüzgâr okşayabilir ya da kesebilir. İnsan ilişkileri de böyledir. Birbirimizi hem yaratabilir ve yok edebilir hem besleyebilir ve dehşet içinde bırakabilir hem de travma yaşatabilir ve iyileştirebiliriz.

2.Bu bana Seymour Levine’in birkaç dakikalık stresin bile beyni hayat boyu değiştirebileceğini gösterdiği laboratuvar farelerini hatırlatmıştı. Gerçek anlamda travmatik bir deneyimin bir çocuğun üzerindeki etkisi kim bilir ne kadar daha güçlüdür diye düşündüm.

3. Hepimiz “mutsuzluğun kesinliğini belirsizliğin mutsuzluğuna” tercih etme eğilimi taşırız.

4. Çocuk travma kurbanlarına yardım eden en etkili tedavilerle ilgili araştırmaların sonuçlarını en iyi şöyle özetleyebiliriz: İşe en çok yarayan şey, çocuğun hayatındaki ilişkilerin kalitesini ve sayısını artırmaya yönelik olan yöntemdir.

5. Size öğretilen tek şey itaat etmek olursa neleri sevdiğinizi ve istediğinizi anlamanız mümkün olmaz.

6. Bir bebek asla ağlamadığında, bunun ağlaması kadar potansiyel sorunların bir işareti olabileceğini fark etmemişti.

7. Tüm bedende 30 bin sinir hücresi vardır ama sadece beyinde 100 milyar sinir hücresi bulunur.

8. Üç yaşına dek beyin, yetişkin büyüklüğünün %85’ine erişiyordu.

9. İnsan beyni en çok hayatın ilk dönemlerinde büyür. Hatta beynin büyük bir kısmının gelişimi hayatın ilk üç yılında gerçekleşir.

10. Bir çocuk ne kadar çok sağlıklı ilişkiye sahipse travmadan kurtulup sağlıklı bir biçimde hayatına devam etme ihtimali de artar. İlişkiler değişimin aracılarıdırlar ve en güçlü terapi insan sevgisidir.

11. Çocukların %40 kadarı yetişkin olmadan önce travmatik olma potansiyeli taşıyan en az bir olayla karşılaşır.

12. İnsanlar sayısız nesillerden beri 40 ila 150 kişi arasında insandan oluşan ufak gruplar halinde yaşamıştır. Bunların çoğu birbiriyle ilişkili ve komünler halinde yaşamış kişilerdir. 1500 senesi kadar eski tarihlerde, Avrupa’daki ortalama bir aile grubu hayatları günlük bazda birbiriyle çok yakından ilişkili olan yaklaşık yirmi kişiden oluşmaktaydı. Ama 1850’lere gelindiğinde bu sayı birbirine yakın yaşayan on kişiye, 1960’ta ise sadece beş kişiye düşmüştür. 2000 senesinde ortalama bir hanede yaşayan kişi sayısı dörtten az olmuştur ve Amerikalıların %26’sı gibi insanı şok eden bir kesimi yalnız yaşamaktadır.

13. İşin gerçeği sevilmiş olmadan ve sevilmeden kendinizi sevemezsiniz. Sevme kapasitesi tek başınalıkla inşa edilemez.

14. Ne yazık ki sağlıksız dokunuşlardan öylesine korkmuş durumdayız ki çocukların sağlıklı fiziksel sevgiye duyduğu ihtiyaçları karşılamayı başaramamamız, daha büyük bir ihtimal taşıyor. Bu durum çocukları pedofillere karşı daha az değil daha çok savunmasız kılar çünkü çocuklar onlara sevgi göstereceklerini düşündükleri kişiler ararlar. Çocukları içeri tıkarak, mahallelerinde arkadaşlarıyla aynı anda oynamalarına izin vermeyerek, hayatlarını sıkı kurallarla yapılandırarak başkalarına güvenmeme durumlarını artırırken bir yandan da hepimizi sağlıklı turan toplum bağlarını da yok ediyoruz.

15. Beynin gelişimi kullanıma bağlıdır. Bunu ya kullanırsınız ya da kaybedersiniz.

16. Bütün streslerin kötü olmadığını, çocukların emniyet kadar zorluklara ve risklere de ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız.

17. Çocukların beyinleri yaptıklarıyla ve zamanla tekrarladıkları şeylerle yavaş yavaş şekillenir. Ufak risklerle ve bu seçimlerin sonuçlarıyla başa çıkmayı pratik etmezlerse daha büyük ve sonuçları daha önemli olacak kararları da almaya da hazırlıklı olamazlar.

18. Bir çocuğun iyi yürekli, verici ve empatik olabilmesi için ona öyle davranılması gerekir.

19. Dört yaşındaki bir çocuğun beyni yetişkin büyüklüğünün %90’ına eşittir.

20. Öğrendikçe daha az şey biliyoruz. Araştırmamız gelişimsel riskin zamanlamasının sonuçlarda büyük bir fark yarattığını gösterdi. Örneğin, on iki yaşındaki çocuklarda hayatın ilk senelerinde sosyal bir koruma olmadan kötü muamele görmek, sonraki on bir sene boyunca da çok daha sağlıklı ve güvenli çevrelerde yaşamak ters durumlardan da kötü sonuçlara yol açıyor; mesela, çocuk hayatının ilk senesinde sağlıklı ve güvenli bir ortamda ama sonraki on bir sen boyunca değil. Bu durumda iyi deneyimlerin yaşandığı ilk sene, on bir sene sürecek olumsuzluklara karşı bir bağışıklık sağlıyor. Ama ne yazık ki sonradan on bir sene güvenli ve olumlu deneyimlerle dolu olsa da kötü geçen bir seneyi aşmak zorlaşıyor.

13 yorum:

  1. Listemde olan bir kitap, artık ne zaman alırım bilmiyorum ama yorumundan sonra öne çeksem iyi olacak Şule.
    Bazı kitaplar tam bir hayal kırıklığı olurken bazıları da çok iyi bir okuma oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Satır Arası,
      kesinlikle. Bu kitap benim için güzel bir okuma oldu.

      Sil
  2. Kitaba bir kaç kere rastladım ama konusunu bilmiyordum. Bilgilendirici bir konusu varmış. Hemen listeme ekliyorum.

    YanıtlaSil
  3. Bu kitabı listeme aldım. Fazlasıyla merak uyandırdı bende...

    YanıtlaSil
  4. Gerçekten farklı bir kitap gibi duruyor. akademik dlle yazılmıs olması dısında bence sorun yok. Emeğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cahil Okur,
      teşekkürler. Kitabın hepsi akademik dille yazılmamış. Sadece sonundaki bilgi veren kısım öyleydi. Onun dışında okuyan herkesin anlayabileceği bir dili vardı kitabın.

      Sil
  5. Geçen gün paylaştığın yazıda yazmıştım. Bu kitabı okumayı çok istiyorum, Merak ediyorum diye. Kesinlikle almam gerekiyor. Ben de bu tarz kitapları herkesin okuması gerektiğini düşünürüm hep. Çok güzel yazmışsın, emeğine sağlık :)) Bu arada herkesi bloğuma bekliyorum, gelip yazılarımı okursanız çok mutlu olurum:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitapkesfi,
      evet, yorumunu hatırlıyorum. Umarım okuyunca seversin. Güzel yorumun için teşekkürler.

      Sil
  6. İlkay,
    ben kitabı duyduğum andan beri merak ediyordum. Gerçekten yaşanmış olayların anlatıldığı kitaplar ilgimi çekiyor. Bu kadar beğeneceğimi beklememiştim ama. Umarım sen de seversin İlkay.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim :-)