Dr. Bruce D. Perry-Maia Szalavitz, Köpek Gibi Büyütülmüş
Çocuk, Koridor Yayınları, Çevirmen: Belgin Selen Haktanır, 456 Sayfa, 2020 |
Yazıya başlarken
çok uzun bir yazı olacağını hissediyorum. Bu yüzden sonda söylemem gerekeni
başta söyleyeceğim. Bu kitabı herkes
okumalı. Özellikle anne ve babalar mutlaka okumalı. Birçok çocuk yetiştirme
kitabından öğrendiğiniz bilgilerden çok daha fazlasını öğreneceksiniz. Bakış açınızı
değiştirebilecek bir kitap.
Bu kitabı
ilk nerede duydum hatırlamıyorum ama uzun zamandır okumak istiyordum. Nedense aklımda
baskısı yok diye kalmış ama baskısı vardı ve güzel bir indirimle uygun bir
fiyata almıştım. Birçok kitap aldığım alışverişimden okuduğum ilk kitap Köpek
Gibi Büyütülmüş Çocuk oldu.
Benim kitap
okumakla ilgili kötü bir huyum var. Elime aldığım kitabı en kısa zamanda
bitirmek isterim. Şiir, deneme, öykü vb. ara verilerek okunması gereken
kitaplarda bile ara vermem ve kitabı bitirmeye çalışırım. Bu huyumdan
vazgeçtiğim ilk kitap buydu.
Kitapta,
çocuk psikiyatristi bir doktorun çalıştığı yıllarda karşısına çıkan ilginç
vakalar anlatılmış. Kitap bölümlere ayrılmış. Her bölümde önce vaka
anlatılıyor, sonra bilimsel bilgiler veriliyor ve en sonunda sorun yaşayan
kişiye nasıl yardım edildiği anlatılıyor. Ondan fazla vaka var kitapta. Vakalar
bitince beynin gelişimi ve çocukların nasıl travma yaşamadan büyütülebileceği
ile ilgili bilgiler yer alıyor. Akademik bilgi kısmında biraz sıkıldığımı
itiraf ediyorum. Bazı yerleri atlayarak okudum. Eğer konuya ilgi duyuyorsanız
siz sıkılmadan okuyabilirsiniz.
Kitabı seveceğimi
hissediyordum ama bu kadar beğeneceğimi tahmin etmemiştim. Bir Psikiyatristin
Gizli Defteri diye bir kitap var. Beş yıl önce okumuş ve burada yorumlamıştım. O
kitap bende hayal kırıklığı yaratmıştı çünkü kapağında “En sıra dışı vakalar”
yazan kitapta anlatılanları çok sıradan bulmuştum. Bu kitapta ise beni
hayretlere sürükleyen çok vaka vardı. Özellikle Laura, Leon ve Peter unutulmaz.
Kitabı okumak isteyenler için hikâyelerini yazmıyorum.
Doktor,
başarılı bir terapi sürecinin en az yirmi seans olması gerektiğini söylüyor.
Kitabın ilk
basımının üstünden yıllar geçtiği için kitabın yeni baskısında yazar her vaka
için tek tek yorum yapmış. Zaman içinde neyi farklı yapabileceğini, neyi doğru
yaptığını değerlendirmiş ve vakadaki gençle iletişimi devam ediyorsa onun bugün
ne durumda olduğuyla ilgili bilgi vermiş. Tabii isimleri değiştirerek.
Psikoloji
alanındaki öğrencilere yol göstermek için her vaka için sorular hazırlamış ve
sonra cevaplarını vermiş ama verdiği cevapların tek doğru cevap olmadığını
hatta bazı soruların doğru cevabının olmadığını yazmış.
Hani bir
klişedir ya, psikiyatriste giden insana “Bana çocukluğunuzu anlatın. Biraz çocukluğunuza
inelim.” derler. Bu kitaptan sonra anladım ki bu laf boşuna edilmiyormuş. Yaşadığımız
her sorun çocukluğumuza dayanıyor.
Kitapla ilgili
çok önemli alıntılarım var. Okumadan geçmeyin.
ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Ateş ısıtabilir veya yakıp yok edebilir. Su; susuzluğu
giderebilir veya boğabilir. Rüzgâr okşayabilir ya da kesebilir. İnsan
ilişkileri de böyledir. Birbirimizi hem yaratabilir ve yok edebilir hem
besleyebilir ve dehşet içinde bırakabilir hem de travma yaşatabilir ve
iyileştirebiliriz.
2.Bu bana Seymour Levine’in birkaç dakikalık stresin bile
beyni hayat boyu değiştirebileceğini gösterdiği laboratuvar farelerini
hatırlatmıştı. Gerçek anlamda travmatik bir deneyimin bir çocuğun üzerindeki
etkisi kim bilir ne kadar daha güçlüdür diye düşündüm.
3. Hepimiz “mutsuzluğun kesinliğini belirsizliğin
mutsuzluğuna” tercih etme eğilimi taşırız.
4. Çocuk travma kurbanlarına yardım eden en etkili tedavilerle
ilgili araştırmaların sonuçlarını en iyi şöyle özetleyebiliriz: İşe en çok
yarayan şey, çocuğun hayatındaki ilişkilerin kalitesini ve sayısını artırmaya
yönelik olan yöntemdir.
5. Size öğretilen tek şey itaat etmek olursa neleri
sevdiğinizi ve istediğinizi anlamanız mümkün olmaz.
6. Bir bebek asla ağlamadığında, bunun ağlaması kadar
potansiyel sorunların bir işareti olabileceğini fark etmemişti.
7. Tüm bedende 30 bin sinir hücresi vardır ama sadece beyinde
100 milyar sinir hücresi bulunur.
8. Üç yaşına dek beyin, yetişkin büyüklüğünün %85’ine
erişiyordu.
9. İnsan beyni en çok hayatın ilk dönemlerinde büyür. Hatta
beynin büyük bir kısmının gelişimi hayatın ilk üç yılında gerçekleşir.
10. Bir çocuk ne kadar çok sağlıklı ilişkiye sahipse travmadan
kurtulup sağlıklı bir biçimde hayatına devam etme ihtimali de artar. İlişkiler
değişimin aracılarıdırlar ve en güçlü terapi insan sevgisidir.
11. Çocukların %40 kadarı yetişkin olmadan önce travmatik olma
potansiyeli taşıyan en az bir olayla karşılaşır.
12. İnsanlar sayısız nesillerden beri 40 ila 150 kişi arasında
insandan oluşan ufak gruplar halinde yaşamıştır. Bunların çoğu birbiriyle
ilişkili ve komünler halinde yaşamış kişilerdir. 1500 senesi kadar eski
tarihlerde, Avrupa’daki ortalama bir aile grubu hayatları günlük bazda birbiriyle
çok yakından ilişkili olan yaklaşık yirmi kişiden oluşmaktaydı. Ama 1850’lere
gelindiğinde bu sayı birbirine yakın yaşayan on kişiye, 1960’ta ise sadece beş
kişiye düşmüştür. 2000 senesinde ortalama bir hanede yaşayan kişi sayısı
dörtten az olmuştur ve Amerikalıların %26’sı gibi insanı şok eden bir kesimi
yalnız yaşamaktadır.
13. İşin gerçeği sevilmiş olmadan ve sevilmeden kendinizi
sevemezsiniz. Sevme kapasitesi tek başınalıkla inşa edilemez.
14. Ne yazık ki sağlıksız dokunuşlardan öylesine korkmuş durumdayız
ki çocukların sağlıklı fiziksel sevgiye duyduğu ihtiyaçları karşılamayı
başaramamamız, daha büyük bir ihtimal taşıyor. Bu durum çocukları pedofillere
karşı daha az değil daha çok savunmasız kılar çünkü çocuklar onlara sevgi
göstereceklerini düşündükleri kişiler ararlar. Çocukları içeri tıkarak,
mahallelerinde arkadaşlarıyla aynı anda oynamalarına izin vermeyerek,
hayatlarını sıkı kurallarla yapılandırarak başkalarına güvenmeme durumlarını
artırırken bir yandan da hepimizi sağlıklı turan toplum bağlarını da yok
ediyoruz.
15. Beynin gelişimi kullanıma bağlıdır. Bunu ya kullanırsınız
ya da kaybedersiniz.
16. Bütün streslerin kötü olmadığını, çocukların emniyet kadar
zorluklara ve risklere de ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız.
17. Çocukların beyinleri yaptıklarıyla ve zamanla
tekrarladıkları şeylerle yavaş yavaş şekillenir. Ufak risklerle ve bu
seçimlerin sonuçlarıyla başa çıkmayı pratik etmezlerse daha büyük ve sonuçları
daha önemli olacak kararları da almaya da hazırlıklı olamazlar.
18. Bir çocuğun iyi yürekli, verici ve empatik olabilmesi için
ona öyle davranılması gerekir.
19. Dört yaşındaki bir çocuğun beyni yetişkin büyüklüğünün
%90’ına eşittir.
20. Öğrendikçe daha az şey biliyoruz. Araştırmamız gelişimsel riskin zamanlamasının sonuçlarda büyük bir fark yarattığını gösterdi. Örneğin, on iki yaşındaki çocuklarda hayatın ilk senelerinde sosyal bir koruma olmadan kötü muamele görmek, sonraki on bir sene boyunca da çok daha sağlıklı ve güvenli çevrelerde yaşamak ters durumlardan da kötü sonuçlara yol açıyor; mesela, çocuk hayatının ilk senesinde sağlıklı ve güvenli bir ortamda ama sonraki on bir sen boyunca değil. Bu durumda iyi deneyimlerin yaşandığı ilk sene, on bir sene sürecek olumsuzluklara karşı bir bağışıklık sağlıyor. Ama ne yazık ki sonradan on bir sene güvenli ve olumlu deneyimlerle dolu olsa da kötü geçen bir seneyi aşmak zorlaşıyor.
Listemde olan bir kitap, artık ne zaman alırım bilmiyorum ama yorumundan sonra öne çeksem iyi olacak Şule.
YanıtlaSilBazı kitaplar tam bir hayal kırıklığı olurken bazıları da çok iyi bir okuma oluyor.
Satır Arası,
Silkesinlikle. Bu kitap benim için güzel bir okuma oldu.
Kitaba bir kaç kere rastladım ama konusunu bilmiyordum. Bilgilendirici bir konusu varmış. Hemen listeme ekliyorum.
YanıtlaSilokurix,
Silumarım severek okursun.
Bu kitabı listeme aldım. Fazlasıyla merak uyandırdı bende...
YanıtlaSilYazarix,
Silumarım seversin.
Bakalım okuyunca yorum yazarım blogda bende 👍
SilYazarix,
Silmerakla bekliyorum :-)
Gerçekten farklı bir kitap gibi duruyor. akademik dlle yazılmıs olması dısında bence sorun yok. Emeğine sağlık
YanıtlaSilCahil Okur,
Silteşekkürler. Kitabın hepsi akademik dille yazılmamış. Sadece sonundaki bilgi veren kısım öyleydi. Onun dışında okuyan herkesin anlayabileceği bir dili vardı kitabın.
Geçen gün paylaştığın yazıda yazmıştım. Bu kitabı okumayı çok istiyorum, Merak ediyorum diye. Kesinlikle almam gerekiyor. Ben de bu tarz kitapları herkesin okuması gerektiğini düşünürüm hep. Çok güzel yazmışsın, emeğine sağlık :)) Bu arada herkesi bloğuma bekliyorum, gelip yazılarımı okursanız çok mutlu olurum:))
YanıtlaSilkitapkesfi,
Silevet, yorumunu hatırlıyorum. Umarım okuyunca seversin. Güzel yorumun için teşekkürler.
İlkay,
YanıtlaSilben kitabı duyduğum andan beri merak ediyordum. Gerçekten yaşanmış olayların anlatıldığı kitaplar ilgimi çekiyor. Bu kadar beğeneceğimi beklememiştim ama. Umarım sen de seversin İlkay.