25 Nisan 2015 Cumartesi

Facebook'tan Kitap Kazandım :-)

     Bloglarda yapılan çekilişlerden haberdardım ama Facebook'ta da çekiliş yapıldığını bilmiyordum. 3 hafta önce öğrendim bu çekilişleri ve o günden beri gördüğüm her çekilişe katılıyorum. Normalde para verip almayacağım, hatta bir arkadaşımda görsem beğenip de okumak istemeyeceğim kitaplar için bile çekilişe katılıyorum. Hangi kitap için olduğunun bir önemi yoktu, ben kazanmak istiyordum :-) Bu kadar azimli olmam sonuç verdi ve 2 haftalık bir hüsrandan sonra bir haftada 4 kitap birden kazandım :-) 

   

     Elime geçen ilk kitap "Kitap Esintileri" sayfasından kazandığım Elif Melissa'nın Eylül isimli kitabı (Umarım diğer 3 kitabım da en kısa sürede elime ulaşır). 
     Kitap umduğumdan daha güzel görünüyor. 393 sayfalık kitabın baskı kalitesi çok iyi. Kitabın kapağına ise bayıldım. Şansıma bu kitabı Bahar Okuma Şenliği için okuyabileceğim. Eylül isimli bir genç kızın hayatını anlatan (En azından okuduğum 40 sayfadan çıkardığım sonuç bu) kitabın ismi de Eylül. "Karakterin bulundukları kitaba isim verdikleri 4 kitap" kategorisi için okuyacağım kitaplardan biri de Eylül olacak.

     22 liralık bu kitaba hiç para vermeden sahip olduğum için mutluyum. Siz de Facebook'ta çekilişlere katılmak istiyorsanız 2 tavsiyem var:

1. Ya seçici olun, her çekilişe katılmayın çünkü her çekilişe katılmanız arkadaşlarınızın ana sayfasını kirletecektir. Bu durumda arkadaşlarınız sizi takip etmeyi bırakabilir, daha kötüsü sizi arkadaşlıktan çıkarabilir.

2. Ya da yine kendi adınızla başka bir hesap açarak bu hesabı sadece çekilişler için kullanın. Bir de Facebook'tan sürekli çekilişlere katılan 3-5 arkadaş buldunuz mu tamam.

     Çekilişlerden kazandığım diğer kitaplar gelince onları da yazacağım. Bu şansımın darısı blog çekilişlerine diyelim ve bu yazıyı burada bitirelim :-)

Film Meydan Okuması (4. Gün)

4. gün sorusu: En sevdiğiniz korku filmi hangisi?

     Film türleri arasında en sevmediğim türdür korku filmleri. Hele sinemada korku filmi izleyenleri hiç anlayamam. "Korkmak için neden para veriyorlar ki?" diye düşünürüm. Çok beğenilmiş veya arkadaş zoru olmadığı müddetçe korku filmi izlemem. 

     Bu yüzden en sevdiğim korku filmini seçmek benim için zor olmadı, bu türe ait pek film izlemedim çünkü. Sapık filmini yazacağım bu soruya. Benim için gerçek bir başyapıt. Hem insanı korkutuyor, beni daha çok germişti, hem de çok iyi bir film. Senaryonun başarısının yanında filmin başrolünde oynayan Anthony Perkins'i anmamak olmaz. Filmdeki rolünü mükemmel canlandırıyor. O kadar masum ve güzel bir yüzü var ki rolü için biçilmez kaftan. 


     Bu oyuncunun bu rolden sonra Hollywood'da patlamasını ve bir yıldız olmasını beklerdim ama bildiğim kadarıyla kariyeri o kadar da iyi değil. Bu durumun sinema sektörü için bir kayıp olduğunu düşünüyorum. 

     Eğer siz de iyi bir film izlemek, mükemmel bir oyunculuk görmek ve filmin sonunda şoke olmak istiyorsanız bu filmi kaçırmayın. Bazıları film siyah beyaz olduğu ve eski tarihlerde çekildiği için çekinebiliyorlar ama bu film zamansız. 55 yıl sonra bugün bile çok beğenerek izlenebilir.

DİKKAT SPOİLER FİLMİ İZLEMEYENLER BUNDAN SONRASINI OKUMASIN

     Bundan sonrasını filmi izlemeyenler okumasın çünkü filmle ilgili ağır bir spoiler vereceğim. Hatta direkt filmin sonunu yazacağım :-)

     Bu sahneyi ne zaman izlesem tüylerim diken diken olur. Bu kadar sevimli bir yüzü bu kadar korkutucu bir şekilde kullanmak büyük yetenek. Huzur içinde uyu Anthony Perkins.


Film Meydan Okuması (3. Gün)

3. gün sorusu: En sevdiğiniz aksiyon/macera filmi oyuncusu?

     Çocukken kesin bu soruya Jackie Chan diye cevap verirdim ama Jackie Chan filmi izlemeyeli yıllar oldu. Şimdi izlesem o kadar hoşuma gitmez büyük ihtimalle.

     Aslında ben çok aksiyon filmi sevmem. Doğal olarak aksiyon yıldızlarına da özel bir ilgi beslemem ama illaki bir isim söylemem gerekiyorsa Jason Statham diyeceğim. Jason Statham'ın içi boş ve hep birbirine benzeyen aksiyon filmlerini sevmiyorum (Taşıyıcı gibi) ama Guy Ritchie ile çalıştığı Kapışma ve Ateşten Kalbe Akıldan Dumana çok sevdiğim filmlerdir. Jason Statham'ın aslında iyi bir oyuncu olduğunu ama risk alıp farklı rollerde oynamaktansa hep aynı tarz rolleri oynayarak işin kolayına kaçtığını düşünüyorum. Bunun için de onu suçlayamam ama keşke yeteneğinin hakkını verseydi. 



     İngiliz aksanı, hoş ses tonu ve yakışıklılığı da Jason Statham'ı seçmemde bir etken olmuş olabilir. Kel haline rağmen bu kadar çekici görünmesi onu diğer erkeklerden ayırıyor.

23 Nisan 2015 Perşembe

Film Meydan Okuması (2.Gün)

     Siz de bu film meydan okumasına katılmak istiyorsanız sorular burada. Geç kalmadınız, hadi başlayın.

2. Gün Sorusu: En son izlediğiniz film hangisi?
     Bu aralar bahar okuma şenliği ile yatıp kalkıyorum. Bu yüzden en son filmimi 2 ay önce izlemişim ki bu benim için ciddi bir süre. Temmuz ayına kadar da fazla film izleyeceğimi düşünmüyorum ama temmuz ve ağustos aylarında bunu telafi ederim. 



     Neyse ki en son izlediğim çok güzel bir filmdi: Big Hero 6. Bu sene en iyi animasyon ödülünü de alan film son zamanlarda izlediğim en iyi animasyon. Hatta filmle ilgili bir yazı yazacaktım ama hemen filmi izledikten sonra yazamadım, sonra da araya zaman girince detayları hatırlayamam diye yazmadım. Belki yazın filmi bir kere daha izledikten sonra yazarım. Tekrar tekrar izlenebilecek kadar güzeldi çünkü.

     Siz de hoş, sizi mutlu edecek, eğlenceli bir film izlemek istiyorsanız Big Hero 6'i kaçırmayın. Çocuklarınızla da rahatlıkla izleyebilirsiniz. Büyük ihtimalle Baymax'a bayılır, oyuncağını isterler. 

22 Nisan 2015 Çarşamba

Film Meydan Okuması (1.Gün)

     Sevgili Zihnin Arka Sokakları film meydan okuması hazırlamış bizlere. Kitap meydan okumasını hâlâ bitirebilmiş değilim (30 sorudan 7'sini cevaplamışım.) ama bu meydan okumaya da katılmadan duramam. Neden bilmiyorum filmlerle ilgili soruları yanıtlamak daha kolay olur diye düşünüyorum. Umarım gerçekten öyle olur. Siz de katılmak isterseniz eğer, sorulara buradan ulaşabilirsiniz.

1. Gün Sorusu: En az sevdiğiniz film hangisi?

     Hemen İmdb sayfamı açtım. En az puan verdiğim filmlere baktım. 3 filme 3 puan vermişim. O zaman üçünü de yazayım.


     Bu serinin ilk filmi Hababam Sınıfı Merhaba ve 3. filmi Hababam Sınıfı 3 Buçuk'u sinemada izlemiştim. Sinemada kalabalık bir grupla dev ekrandan filmleri izleyince beğenmeyeceğin varsa bile beğeniyorsun. Bu yüzden o filmleri o kadar kötü hatırlamıyorum. Serinin 2.filmi Hababm Sınıfı Askerde'yi ise evde laptoptan izledim ve acayip sıkıldım. Hülya Avşar da iticiliğiyle filmi iyice dibe çekmiş. Şimdiki aklım olsa hç zaman harcamazdım bu filme ama yaptık bir hata.


     Bu filmin de ilkini sinemada kız arkadaşlarımla izlemiştim. Onu sevmiştim. Tabii bir başyapıt değildi ama eğlenceli bir "Kendini iyi hisset" filmiydi. Devam filmi ise, yine evde tek başıma izlediğim için mi bilmiyorum, çok sıkıcıydı. Kızlar güzel, erkekler yakışıklı, görüntüler renkli ama film boş, bomboş. Bunu izleyeceğinize açın bir Hollywood romantik komedisi izleyin daha iyi.


     İşte bu filmi sinemada da izlesem durum değişmezdi. Cameron Diaz ve Jason Segel'i çok severim. Zaten ben genellikle filmleri oyuncularına göre seçerim. Eğer oyuncuyu seviyorsam film o kadar güzel olmasa da sorun etmem, en azından onu izledim derim ama bu filmden sonra keşke oyuncuların fotoğraflarına baksaydım daha eğlenceli olurdu dedim. Bu kadar boş bir film olamaz. Zaten sonuna kadar izleyemedim bile, dayanamadım artık. Siz hiç bulaşmayın derim, pişman olmazsınız.

     Evet, ilk gün için cevaplarım bunlar. Ben meydan okumayı günü gününe yapamayacağım büyük ihtimalle. Biriktirip biriktirip 3-5 sorunun cevabını birden yazarım. Huyum kurusun, ben de böyleyim:-) 

     Şimdilik hoşça kalın, takipte kalın ve siz de bu meydan okumayı yapın. Cevaplarınızı merakla okuyacağım. 

19 Nisan 2015 Pazar

Babil.com'dan İlk Alışverişim

     Normalde kitap alışverişlerimi Kitap Yurdu ve Hepsi Burada'dan yapardım ama son zamanlarda Babil.com sitesini sık sık duydum. Üstelik kitap alanlara hediye olarak baykuşlu kupa verdiklerini duyunca elimdeki kitapları bitirene kadar kitap almama kararımı askıya alıp hemen alışveriş yaptım çünkü hem kupa severim hem baykuş severim, baykuşlu kupaya ise bayılırım.

     Bu sefer kitap almakla kalmayıp kendimi biraz daha şımartmak için kitaplarımı hediye paketi yaptırdım:-)


     Yetmedi kendime bir de not yazdım :-)


     Biraz şizofrenik bir durum gibi görünse de ben çok eğlendim.



     Kitaplarımı genellikle bahar okuma şenliğine uyacak kitaplardan seçtim. İçlerinde hem klasikler hem popüler kitaplar hem de yeni çıkanlar var. Bence güzel bir alışveriş oldu. İsterseniz hangi kitapları ve onları neden aldığımı kısa kısa anlatayım. 


     Şimdiye kadar hiç George Orwell okumadım ama 1984 ve Hayvan Çiftliği kitaplarını tabii ki duydum. Baktım listeme de uyuyorlar, fırsat bu fırsat deyip ikisini de aldım. Bu arada iki kitabın kapağının da çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. Can Yayınları iyi ki beyaz kapaklı tasarımların vazgeçti.


     Bu iki kitabı da son zamanlarda birçok blogda gördüm. İkisi de ilgimi çekti. Zaten oldum olası anı kitaplarını sevmişimdir. Birini psikiyatristler öbürünü bir kadın jinekolog yazınca daha da merak ettim. Zaten yeni kitaplarımdan ilk "Bacak Arasından Türkiye" kitabını okumaya başladım.


     Paulo Coelho "Veronika Ölmek İstiyor, Hac, Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum, Ağladım" gibi kitaplarını okuduğum ve sevdiğim bir yazar. Simyacı ise onun en çok bilinen ve ,sanırım, en çok sevilen kitabı. Çocukken Simyacı'yı yarısına kadar okumuştum ama çok hatırlamıyorum. Bu yüzden alıp baştan sona okumak istedim. Aldatmak kitabında iyi bir indirim olunca onu da aldım.


     Aylak Adam Türk edebiyatının klasiklerinden biri. Okumamak olmazdı. Şiiri çok sevmememe rağmen hakkında güzel eleştiriler duyduğum için Cahit Zarifoğlu'ndan Yedi Güzel Adam kitabını da aldım. Kütüphanemde şiir kitapları da olsun. Belki çocuklarım şiir severler :-)


     Bülbülü Öldürmek Pulitzer, Yabancı ise Nobel edebiyat ödüllerini almış iki kitap. Ben de bu klasikleri okumak için daha fazla geç kalmak istemediğimden ikisini de aldım. 

     Evet yeni kitaplarım bunlar. Hepsini çok severek ve isteyerek aldım ve inanıyorum ki severek de okuyacağım.

     Kitaplarımı hafta sonu sipariş ettiğim için bana hediye olarak kupa değil DVD film geldi. Neyse ki izlemediğim Pi'nin Hayatı filmiydi gelen. 


     Kupa alabilmek için hafta içi sipariş vermek gerekiyormuş. Bu kampanya 7 Mayıs'a kadar devam edecekmiş. Ben de mayısta bir kitap siparişi daha veririm diye düşündüm. O kupayı alacağım kaçarı yok.

     Kitaplarım siparişi verdikten 5 gün sonra geldi. Herhangi bir sorun yaşamadım ama o kadar kitap almışken bana, diğer sipariş verenlere gelen, kitap ayracı,kalem, defter, not kağıdı gibi hediyelerin gelmemesine biraz bozuldum. Umarım diğer siparişlerinde bunu telafi ederler. 

     İlk siparişim sonunda Babil.com'dan memnun kaldım. Size de tavsiye ederim. En azından 7 Mayıs'a kadar bir şeyler almayı düşünebilirsiniz çünkü 10 liradan fazla tutan alışverişlerinize hediye veriyorlar ve 44 liradan sonraki alışverişlerinizde kargo ücretsiz. Bir göz atmak isterseniz tıklayabilirsiniz.

8 Nisan 2015 Kütüphane Kitaplarım


     Hayatımda ilk defa kütüphaneye üye olduğumu ve aldığım üç kitabı yazmıştım (O yazımı buradan okuyabilirsiniz). O üç kitabı bitirince onları iade edip yerlerine yeni üç kitap aldım.

     Bu aralar Pinuccia'ın bahar okuma şenliği ile yatıp kalkıyorum. Bu şenliğe ilk defa katılıyorum ama acayip hırs yaptım ki hırslı biri bile değilimdir. İlk şenliğimde şampiyon olmak gibi bir düşüncem yok ama en azından ilk beşe girmek istiyorum. 97 kişinin katıldığı bu şenlikte sanırım bunu başarabilirim ( Katılımcı listesi için tıklayınız).

     Durum böyle olunca yeni kitaplarımı da hep şenliğe uyacak kitaplardan seçtim:

1. Yaşar Kemal - Kuşlar da Gitti: Şenlikte bir Yaşar Kemal kitabı okumamız gerekiyordu. Ben aslında Ağrı Dağı Efsanesi'ni okumak istiyordum ama nedense o kitapta bir sorun çıktığını ve kitabı veremeyeceklerini söylediler. Ben de Kuşlar da Gitti'yi aldım. Bitirmesi kolay olsun diye kolay bir kitap seçtiğimi itiraf ediyorum (Dedim ya çok hırslıyım:-) 79 sayfalık bu kitabı, Yaşar Kemal'in o mükemmel ve sürükleyici üslubunun da etkisiyle bir oturuşta bitirebilirim diye düşünüyorum.

2. Ferit Edgü - Çığlık: Bu kitabı da "İlk defa okuyacağınız bir yazarın bir kitabı" kategorisi için seçtim.

3. Kahraman Tazeoğlu - Bukre: "Karakterin bulunduğu kitaba isim verdiği kitaplardan 4 kitap" kategorisi için de Kahraman Tazeoğlu'ndan Bukre'yi seçtim. Ayrıca bir öğrencim bir ara bu kitabı elinden düşürmüyordu. Bu durumun verdiği merakla bu üç kitap içinden okumaya Bukre'den başladım. 

     Şimdi hedefim 15 gün içinde bu 3 kitabı bitirmek. Çığlık ve Kuşlar da Gitti'yi bir gün içinde bitirebilirim gibi duruyor. Bukre de, kitabın arka kapağında okuduğuma göre, bir aşk romanı. O da çabuk okunacaktır. Bu durumda iki hafta sonra şenliğim için yeni kitaplar seçmek için yine kütüphanenin yolunu tutacağım demektir. 

9 Nisan 2015 Perşembe

Dorian Gray'in Portresi (Oscar Wilde)

sule uzundere blog kitap yorumları

     Oscar Wilde'ın, Dorian Gray'in Portresi kitabını seneler önce bir arkadaşımdan ödünç alarak okumuştum. O zamanlar kitabın benim olmaması çok canımı sıkmıştı çünkü kitapta çok güzel cümleler yazılıydı. Eğer o kitap benim olsaydı onlarca cümlenin altını çizerdim. Sonradan kitabı almaya, bir daha okumaya ve beğendiğim cümlelerin altını istediğim gibi çizmeye karar vermiştim ama kısmet olmadı.

     Daha sonra kitabın "Dorian Gray" adında çekilen filmini de izledim. (Filmin imdb sayfası için tıklayınız.) Kitabı kadar etkileyici olmasa da filmi de güzeldi. 

     Bu sefer de kitabın NTV Yayınları tarafından basılan çizgi-romanını okudum. Pinuccia'nın Bahar Okuma Şenliği kapsamında bir çizgi-roman okumam gerekiyordu. Aklıma direkt bu kitap geldi. (Bu şenlik kapsamında okuyacağım diğer kitaplar için tıklayınız.) Bir arkadaşımda vardı. Ondan ödünç alarak okudum. 

     Daha önce hiç çizgi-roman okumamıştım. Bu ilk çizgi-roman deneyimimdi ama romanı sevdiğimden mi bilmem çizgi-romanını da çok sevdim. 

     Geçen gün okulda deneme yaptık. Çocuklar soruları çözerken ben de kitabı okumaya başladım ve onlar denemelerini bitirmeden önce ben kitabı bitirdim. 128 sayfalık bu kitabın yarısından fazlası çizim olduğu için bir saat dolmadan kitabı bitirebilirsiniz.

     Dorian Gray filmiyle bu çizgi-romanın sonu arasında bazı farklar vardı. Ben romanı okuyalı uzun zaman olduğu için kitabın nasıl bittiğini hatırlamıyorum. Eğer aranızda kitabın nasıl bittiğini bilen varsa lütfen bana yazsın.

     Kitapta en çok sevdiğim karakter Lord Henry Wotton oldu. Zaten altını çizmek istediğim neredeyse bütün cümleler de onun ağzından çıkıyor. Aslında Lord Henry kendinden başkasını düşünmeyen, hayattan zevk almak için her şeyi yapabilecek, toplum ve ahlak kurallarını hiçe sayan biri ama o kadar zeki ve o kadar güzel konuşuyor ki insan bir yandan onu ayıplarken bir yandan ona hayranlık duyuyor.

     Romanını, çizgi-romanını okuduktan ve filmini izledikten sonra kesin kararımı verdim: Dorian Gray'in Portresi benim en sevdiğim kitaplardan biri. Eğer hâlâ okumadıysanız mutlaka en kısa zamanda okuyun. Çok beğeneceksiniz, garanti ediyorum.

     Bunlar da altını çizdiğim cümleler. Biliyorum birçoğu kadınları aşağılıyor ama cümleler kulağa çok hoş, çok şairane geliyor ne yapayım. Hem ne demişler:" Ne söylendiği önemli değil, önemli olan nasıl söylendiğidir." :-)

ALTINI ÇİZDİKLERİM:

1. Dünyada senden bahsedilmesinden kötü tek bir şey vardır; o da bahsedilmemesi!

2. Kışın bakacak çiçeklerimizin bulunmadığı, yazın zekamızı canlandıracak bir şeyler aradığımızda yanıbaşımızda olması gereken beyinsiz bir güzel varlık o. 

3. Bu dünyanın tadını çirkinler ve aptallar çıkarır. Arkalarına yaslanıp oturur, ağızları beş karış açık, oyunu izlerler, hepimizin yaşaması gerektiği gibi yaşarlar:rahatsız edilmeden, kaygısız ve endişesiz.

4. İnanılmaz olduğu sürece her şeye inanırım ben.

5. Baştan çıkarılmaktan kurtulmanın en iyi yolu teslim olmaktır.

6. Yalnızca sığ insanlar görünüşe göre hüküm vermez.

7. Muhteşem bir gençliğe sahipsin ve gençlik sahip olmaya değer tek şeydir.

8. Ah "Daima"! Ne muhteşem bir söz. Kadınlar bayılırlar bu sözü kullanmaya. Her türlü romantizmi sonsuza dek sürdürmeye çalışarak mahvederler.

9. Bir heves ile ömür boyu süren tutkunun arasındaki tek fark, hevesin daha uzun sürmesidir.

10. Erkekler yoruldukları için, kadınlarsa meraktan evlenir. Sonunda her ikisi de hayal kırıklığına uğrar.

11. İnsanlar en çok kendilerine gereken şeyleri başkalarına vermeye pek heveslidir. 

12. İyi sanatçılar yalnızca eserleriyle var olur. Dolayısıyla kendileri ilginçlikten mahrumdur.

13. Onu görmek demek ona tapmak demek. Onu tanımaksa ona inanmak. 

14 Ah, korkarım ki kadınlar zulmü her şeyden çok takdir eder. İçgüdüleri inanılmaz derecede ilkeldir. Biz onları özgürleştirdik ama onlar efendilerini arayan köleler olmayı sürdürüyor. Hükmedilmeye bayılıyorlar.

15. Kendisinin efendisi olan biri, zevkleri icat edebildiği kolaylıkla kederini sonlandırabilir. 

16. Duygularımın insafına kalmak istemiyorum. Onları kullanacak, onlardan keyif alacak ve onlara hükmedeceğim.

17. Erkek sevmediği sürece her kadınla mutlu olabilir.

18. Kadınlar bizi kusurlarımızdan dolayı severler. Yeterince kusurumuz varsa her şeyimizi, zekamızı bile affederler!

19. Tüm suçlar bayağıdır, tıpkı tüm bayağılığın suç olması gibi. Suç yalnızca alt sınıflara mahsustur. Onları bu yüzden hiç mi hiç suçlamam. Sanırım sanat bizim için neyse, suç da onlar için o anlama geliyor; sıradışı duygular üretmenin bir yolu.

20. Gençliğimi geri alabilmek için ne gerekiyorsa yapardım; yalnız spor yapmak, erken kalkmak ve saygın olmak hariç. 



İki Şiirin Arasında (Yekta Kopan)


     Yekta Kopan'ı sunucu ve seslendirme sanatçısı olarak tanıyordum. Hatta ses tonunun hayranıyım. Kendine has, duyar duymaz tanıyabileceğiniz, yumuşak bir ses tonu var. Genellikle animasyon karakterleri seslendirse de ben onun Star Wars filmindeki Obi-Wan Kenobi seslendirmesini unutamıyorum.

     Yazar Yekta Kopan'la ise birkaç yıl önce tanıştım. Yekta Kopan Adana'daki kitap fuarına gelecekti, ben de ona imzalatmak için 3 kitabını (Bir de Baktım Yoksun, Kediler Güzel Uyanır, Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri) aldım. Sonra fuara gidemediğim için imza işi kaldı ama nasılsa yazar her sene geliyor Adana'ya. İllaki yolumuz bir gün kesişir. Bu 3 kitabını da zevkle okudum. Bu yüzden geçen sene çıkan yeni kitabı İki Şiirin Arasında'yı da hemen aldım ama daha yeni okuyabildim. 

     İki Şiirin Arasında yazarın okuduğum diğer kitaplarından daha çok hoşuma gitti. Belki bu yüzden kitabı çok hızlı okudum. 136 sayfalık kitabın yarısını bir oturuşta okudum. Yani kolaylıkla bir günde bitirebileceğiniz akıcılıkta bir kitap olmuş. Yalnız kitabı bitirdikten sonra öyküleri zor hatırlıyorsunuz veya hatırlamıyorsunuz. Kitaptaki bir öyküde bir eleştirmen, öyküler yazan genç yazara "Uzun ama çok güzel bir öyküydü, bir solukta okudum yalnız ne yazık ki bitirdiğimde aklımda hiçbir şey kalmamıştı, siz gençler biraz daha 'akılda yer eden' öyküler yazmalısınız." diyordu. Sanırım bu eleştiri yazar Yekta Kopan'a da getirilebilir. Yazara haksızlık etmek istemem. Bu durum benden de kaynaklanıyor olabilir çünkü ben genellikle okuduğum öyküleri pek hatırlamam. (Bunun tek istisnası şimdilik Necati Cumalı.)

     Öykü türünü seviyorsanız, birkaç günde bitirebileceğiniz kolay bir kitap okumak istiyorsanız Yekta Kopan'ın İki Şiirin Arasında kitabını tavsiye ederim. 

     Kitapta hoşuma giden bir anekdot: 


    (Konuyla alakasız ama Can yayınları iyi ki beyaz kapaktan vazgeçti. Yeni, renkli kapaklarını daha çok beğeniyorum.)

A-101 Alışverişim

     A-101 markete hayatımda ilk defa bu sene gittim desem inanır mısınız? Nedense ilgimi çekmedi hiç. Ucuz alışveriş yapmak için Bim'i, Bim'de bulamadıklarım için de Kiler ya da Migros'u tercih ediyordum. A-101 bana arada kalmış geliyordu. Ne lüks, her şeyi bulabileceğiniz bir market ne de çok ucuza ürün satan bir yer, ortada diye düşünürdüm ve bu sebeple A-101'e şimdiye kadar hiç yolum düşmedi.

     İki hafta önce cep kitaplarının %40 indirimle 6 liraya satıldığını öğrenince ilk defa A-101'e gittim ve hem kendim için hem de blogumun 1. yıl çekilişine koymak için kitaplar aldım. (Bu alışverişin yazısını buradan okuyabilirsiniz.) Bu hafta farklı dört kitabın aynı şekilde indirime girdiğini görünce yolum yine A-101'e düştü. 

     Bu hafta Ahmet Ümit'ten iki kitap (Sultanı Öldürmek ve Beyoğlu'nun En Güzel Abisi) satılıyordu. Ahmet Ümit hayranı olduğum için bu iki kitap da bende vardı zaten. O yüzden bende olmayan Ayşe Kulin'den Köprü ve İskender Pala'dan Efsane kitaplarını aldım.



     Ayşe Kulin sevdiğim bir yazar. Bütün kitaplarını okumayı planlıyorum. Köprü kitabını da biliyordum ama okumamıştım. Artık kütüphanemde olduğuna göre okuyabilirim. İskender Pala ise yine sevdiğim ama ağır dilinden dolayı sürekli okuyamadığım bir yazar. Onu kafanız rahatken, yavaş yavaş okumalısınız. Bu yüzden Efsane'yi hemen okuyacağımı düşünmüyorum ama yazın boş günlerimde okuyabilirim.

     Kitap için gittiğim markette iki güzel parça daha buldum. Biri aşağı fotoğraftaki tepsi. Sadece 5 liraydı. Biraz küçük ama iki kişi için yeterli olacaktır. Ben de bu yüzden kaçırmadım. 


     Aldığım diğer ürün de bu şirin kupa. Lipton'dan iki adet kayısılı form çayı alana bu şirin kupa hediye ediliyordu. Ben zaten kilo vermek için form çayı içiyordum, bu kupa da üstüne hediye geldi. İlk defa cam bir kupam oldu.


     Sonuç olarak eğer A-101 bu kitap indirimlerine devam ederse ben de oraya gitmeye devam edeceğim. 


8 Nisan 2015 Çarşamba

İnsanı Delirten 10 Öğrenci Sorusu


     İyi bir öğretmen olmak için belki de en önemli özellik kişinin sabırlı olması ama insanda peygamber sabrı da olsa bazı günler öğrenciler sinirlerimizi yıpratabiliyor. Ben de sabır sınırımı zorlayan soruları derlemek istedim. Çok çok ileride emekli olduğumda bu yazıyı okuyup gülerim belki :-)

     Bazı maddeler size o kadar da sinir bozucu gelmeyebilir ama bir günde 8 derse girdikten, onlarca öğrenciyle muhatap olduktan sonra insanın tahammülü azalabiliyor. Okuyun bakalım, siz bu maddelere gülecek misiniz yoksa "Yok artık. Bu kadar da olmaz." mı diyeceksiniz.

1. Türkçe dersinde okuduğunu anlama sorusunda "Yazara göre..." şeklinde soru sorunca öğrencimin "Hocam yazara göre ne demek?" demesi.

2. Okudukları kitapta geçen "Elizabeth, Wentworth, Bree, Washington vb." özel isimleri "Hocam bu ne demek?" diye sormaları. Halbuki kelimenin baş harfi büyük yazılmışsa özel isim olduğunu anlamaları gerekiyor.

3. Satır sonuna sığmayan ve devamı alt satıra yazılan kelimeler için "Bu ne demek?" diye sormaları. Mesela kelime "kita-bı" şeklinde ayrılmışsa gelip "Hocam kita ne demek?" demeleri.


4. Ödev verdiğim zaman "Kontrol edecek misiniz? Artı eksi verecek misiniz?" diye sormaları. Eğer kontrol etmeyeceksem ya da artı alamayacaklarsa ödevlerini yapmayacaklar yani. 

5. "Öğretmenim tuvalete gidebilir miyim?" Öğrenci 8. sınıfa gelmiş, aylardır derslerine giriyorum ve hiç tuvalet izni vermemişim okulun bitmesine iki ay kala hâlâ bu soruyu sorabiliyorlar. Üstelik her ders en az bir kişi çıkıyor.

6. Yeni bir konu anlatmaya başlarken "Bu konu sınavda çıkacak mı?" Her sınav öncesi soracağım konuları söylerim ama öğrenciler bu soruyu sormaktan vazgeçmez. Kaldı ki her anlattığım konuyu da sorarım. Herhalde sınavda çıkmayacaksa boş yere dinlemeyeyim diye düşünüyorlar.

7. "Hocam çöpü dökebilir miyim? Falanca hocaya bir şey demeye gidebilir miyim? Bu kağıdı müdüre verebilir miyim?" vb. sorularla teneffüste halledebileceği işleri dersten çıkmak için bahane olarak kullanmaları.

8. "Fotokopi çektirebilir miyim?" Sanki kırtasiye dükkanıymış gibi zırt pırt öğretmenler odasına dalarak sordukları soru bu. Gerçekten ihtiyacı olanlardan bahsetmiyorum. Bu yazı bazen sınıf listesi, bazen 3 kıtalık bir şiir ya da ders programı oluyor. Sanki elleri kalem tutmuyormuş gibi 5 satırlık yazıyı bile makineyle çoğaltmaya çalışıyorlar.

9. Konu anlatırken "Ne zaman bitecek? Ne kadar kaldı? Bu son mu? Daha kaç madde var?" diye sormaları.

10. Öğrencilere bir test verirsin ve sorular yağmur gibi yağmaya başlar. İşin kötüsü bu soruları oturdukları yerden, söz almadan ve arka arkaya sorarlar. Üstelik her test verişinizde sorarlar, HER SEFERİNDE.
  •  Hocam hangi yüzünden başlayalım? ( Halbuki bir sayfada sorular 1'den, diğer yüzünde 17'den başlamaktadır ama niyeyse öğrenci nereden başlayacağını bilemez.)
  • Soruları boş bırakabilir miyiz?
  • Bundan not alacak mıyız? (Sen hayır deyince başka bir öğrenci "Karnemize geçecek mi?" diye sorar.)
  • İstediğimiz sorudan başlayabilir miyiz? (Bunlara zamanında soruları sırasıyla çözmeleri gerektiğini söyleyen kişiyi bulabilir miyiz? Bir şey deneyeceğim de.)
  • Burada mı çözeceğiz evde mi çözeceğiz?
  • Üstüne ismimizi yazacak mıyız?
  • Kağıtları size geri verecek miyiz?
  • Testi bitiren öğrenci "Hocam testim bitti. Ne yapayım?" Amuda kalk evladım :-)
     Aramızda öğretmen var mı bilmiyorum ama varsa lütfen o da sinirlendiği soruları yazsın. Dediğim gibi o an sinirleniyorsunuz ama sonradan okuyunca kulağa eğlenceli geliyor :-)

1 Nisan 2015 Çarşamba

KARIŞIK KASET (UYGAR ŞİRİN)

   
     Uygar Şirin'i Sinema dergisindeki yazılarından tanıyorum. Dergide en sevdiğim yazarlardan biriydi. Keşke Sinema dergisi kapanmasaydı da yine onu okumaya devam edebilseydim.

     Yazarın kitap da yazdığını 2010 yılında çekilen ve Mehmet Günsur'la Selma Ergeç'in başrolünü oynadığı Ses filminin onun kitabından uyarlandığını duyunca öğrendim. Hatta Karışık Pizza filmi de onun kitabından uyarlanmış. Bunun dışında yazarın Anne Tut Elimi ve Büyük Deniz Yükseliyor adlı iki kitabı daha varmış. 

     Kitabın konusuna gelirsek Ulaş ve İrem 1990 yılında tanışan iki çocuk. Ulaş görür görmez İrem'e aşık olur ama İrem bunu fark etmez. Bir sebepten çocukların yolu ayrılır. Sonra 10'ar yıl arayla 2000 ve 2010 yılında da yolları kesişir. Kitap onların bu karşılaşmalarını yani ilişkilerini anlatıyor.

     Ulaş tam bir müzik tutkunu. Bütün şarkıcıları ve şarkıları biliyor. Hayatı müzik üstüne kurulu. Kendine bir konu seçip bu konuda karışık kaset hazırlıyor. Duygularını bu yolla ifade ediyor. Kitabın ismi de buradan geliyor zaten. 

     Şüphesiz müzikle ilgilenen kişiler bu romandan daha çok zevk alır. Benim müzikle pek alakam olmadığı için kitapta geçen şarkı isimlerinin %90'ını ilk defa duydum. Şarkıları merak edip dinlemek de hiç içimden gelmedi. Bir kitapta bir filmi, kitabı ya da şarkıyı çok överlerse merak edip araştırırsın ya, bu kitapta 100'e yakın şarkı ismi geçince hiç bu işe kalkışmadım. 

     Kitabın başkarakteri Ulaş'tan da çok hoşlanmadım ben. 13 yaşındayken bile 30 yaşında bir yetişkin gibi davranan ve konuşan Ulaş'ı ukala buldum. Tamam 90'lı yıllarda sokaklar daha güvenliydi de 13 yaşında bir çocuk tek başına İstanbul'da otobüs ve vapur değiştirerek MFÖ konserine gidebilir miydi? Sanmıyorum.

     Bir de Ulaş'ın İrem'e olan aşkı bana saplantı gibi geldi. Ona bu kadar aşık olacak ne buldun, ne yaşadınız da bu tutkun 20 sene dürdü. Bu aşk bana pek inandırıcı gelmedi.

     En kısa zamanda romanın filmini izlemek istiyorum. Niyeyse içe kapanık, sessiz sakin Ulaş karakterine Sarp Apak'ı pek yakıştıramadım ben. Onda "Yusuf" tipi var. Bu arada Yusuf karakteri kitapta en çok sevdiğim karakter oldu. Güldüğüm bölümler hep ona aitti. 

     Eğer 90'lı yıllara dönmek istiyorsanız, Türkçe pop müziğiyle ilgiliyseniz bu kitabı okuyabilirsiniz. Okumayıp filmini izleseniz de pek bir şey kaybetmezsiniz.   

     Son olarak romanın filmi çıkınca hemen kitabın kapağı da değişmiş ve Özge Özpirinççi ile Sarp Apak kullanılmış kapakta. Onların kapak pozunu da pek sevemedim ben, itici buldum. Keşke daha sevimli bir poz verselerdi. Kitabın eski kapağı da gayet güzelmiş aslında.


     Siz Karışık Kaset kitabını okudunuz mu ya da filmini izlediniz mi? Neler düşünüyorsunuz? Ben en kısa zamanda filmini izleyip yine buraya yazarım. O zamana kadar hoşça kalın. 

GÜNLÜK - 1 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA

     Her sinirlendiğimde ve üzüldüğümde yemeğe abanmasam daha kolay kilo verebilirim. Neden kendini kötü hissettiğinde iştahı kesilenlerden olamıyorum ki? O zaman hayatım daha kolay olabilirdi.

     Bir gün blogumda "Nasıl 30 kilo verdim?" diye bir yazı dizisi yazabilir miyim ki?

     Fark ettiniz mi bilmem zayıf olanlar daha çok zayıflamaya çalışırken şişmanlar daha sakin. 5 kilo fazlası olan arkadaşım, 30 kilo fazlası olan benden daha panik şu an.

     Bazen hata yaptığımızı karşımızdaki söyleyene kadar fark etmiyoruz. O yüzden biri hata yaparsa lütfen onu "Güzel bir dille" uyarın. Yanlış yapmasına izin vermeyin. 

     Biri sana yanlış yapınca bunu atlatmak daha kolay oluyor. "Aman salak işte, gerizekalı." deyip umursamamayı başarabilirsin. Zor olan senin birine yanlış davrandığın gerçeği. Eğer biraz vicdanın varsa bunu unutmak çok zor. Karşındaki seni affetse bile sen kendini affetmelisin. 

     Bazen keşke hayatımda Whiplash filmindeki psikopat hoca gibi biri olsaydı diyorum. Beni delirtirdi belki ama en azından potansiyelimi sonuna kadar zorlamamı ve en iyisini yapmamı sağlardı. Ben kendi haline bırakılınca hiçbir şey yapmayan biriyim. Keşke biraz hırsım olsaydı.

     Benim en büyük sorunum kendimi çok sevmem sanırım. Kendimde hiç sevmediğim yönlerim de var tabii ama geneli sevdiğimden beni o kadar rahatsız etmiyor. Keşke birini ya da bir şeyi uğruna değişebilecek kadar çok sevseydim. 

     Böyle yazınca sanki bunalımdaymışım gibi oldu ama iyiyim ben. Sadece bazı şeyleri değiştirmek istiyorum. Bu değişimleri sürekli kılacak güce sahip olmak istiyorum. Bu yazı milat olsun. Bundan sonra bir şeyler yapayım. Sübhaneke dinimiz amin :-)

NOT: Demin Kral Tv'de kendime şarkı tuttum, evet bunu hâlâ yapanlar var, Hakan Kılıç'tan Vazgeçemezsin çıktı. Şarkı bir aşk şarkısı ama ben mesajı aldım :-)

KUPA KOLEKSİYONUM 1

     Neskafeyi çok sevdiğimden mi bilmem kupaları da oldum olası çok sevmişimdir. Hatta çayı bile ince belli bardaktansa kupadan içmeyi tercih ediyorum. Durum böyle olunca gördüğüm her güzel kupayı almaya başladım. Çevremdeki insanlar da bu tutkumu fark edince doğum günü, yılbaşı, öğretmenler günü gibi özel günlerde bana kupa hediye etmeye başladılar. Kullanamayacağım kadar kupam oldu.

     Bu güzel kupalarımı hem sizinle paylaşmak hem de, Allah korusun, içlerinden biri kırılırsa unutup gitmemek için yazacağım. Bu ilk yazı için 10 tanesini seçtim ama devamı gelecek.


     Sol taraftaki kupa 2008 yılından. Mezuniyet fotoğraflarımı çektirdiğim fotoğrafçının hediyesi. Bu fotoğrafa baktıkça "Hey gidi gençliğim!" diyorum :-) Dile kolay 7 sene geçmiş üstünden.

     Sağ taraftaki ise koleksiyonumun içinde en eskisi. Üniversitenin son yılından beri benimle beraber (2008 yılından beri). Bu kupa aynı zamanda koleksiyon içindeki en büyük olan çünkü üniveristedeyken yurtta kalırdım ve yurtta sıcak su satın alır, içine çayımızı ya da kahvemizi koyar içerdik. Sıcak suyu satın aldığımız için en büyük kupaları kullanırdık ki daha çok su alabilelim. Az cingen (Çingenenin Adana ağzındaki karşılığı) değilmişiz.


     Sol taraftaki kupa babamın işyerinde kullandığı kupaymış. Babam emekli olunca kupasını eve getirdi, ben de kupayı çok beğendiğimden onu kendi evime getirdim :-)

     Sağ taraftaki ise okulumuzdan bir öğrencinin müzik öğretmenine öğretmenler günü hediyesiydi. Ben de kupayı görür görmez çok beğendiğim için öğrenciden nereden aldığını öğrendim ve gidip aynısından kendime aldım. Kulpunun ucu kırıldı ama neyse ki çok fark edilmiyor.


     Bu iki kupa da bana eşim Mustafa'dan hediye. Soldaki Adana'da yemek yediği bir lokantada satılan, Acemi Gönüllüler'in "İnadına İyilik" yazan kupası. Slogana da rengarenk yazılışına da bayıldım. 2 sene içinde Adana'ya tayin isteyeceğiz. O zaman umarım yolum bir şekilde Acemi Gönüllüler ile kesişir. Onlarla çalışmayı çok istiyorum.

     Sağdaki ise comenius projesiyle gittiği Prag'dan hatıra.


     Bu iki kupa da eski ev arkadaşım Esen'in bana hediyeleri. Sol taraftaki sömestrda gittiği İstanbul'dan, sağ taraftaki ise yazın gittiği Almanya'dan hediye. Bu Almanya kupası da içlerinde en uzun olanı. Böyle her gittiği yerden bana hediye alan bir dostum olduğu için çok şanslıyım :-) Aslında bana 2014'e girdiğimiz yılbaşında da bir kupa almıştı ama o diğer yazıya kaldı.


          Bu iki kupayı da ben Trendyol'dan aldım. Tombul şekilleri ve adını aldıkları ülkelerle ilgili çizimlerle ilgimi çektiler.

     Evet, şimdilik bu kadar yeter. Dediğim gibi bir ara diğer kupalarımı da yazarım ama bir kısmı Adana'daki baba evimde olduğundan yazı beklemem lazım.

     Merak ediyorum, siz kupalarımdan en çok hangisini beğendiniz?
   
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...