Irvin D. Yalom, Annem ve Hayatın Anlamı, Pegasus
Yayınları, Çevirmen: Zeliha Babayiğit, 310 Sayfa, 1. Baskı, 2018. |
Kitap, hasta hikâyelerinin anlatıldığı klasik
bir psikolojik kitap. Son dönemlerde ülkemizde özellikle Gülseren Budayıcıoğlu
sayesinde bu tür çok popüler oldu. Ben de bu tarz kitaplar okumayı çok severim.
Bu kitabı da severek okudum. Tek sorun kitabın ismiyle içeriğinin pek
alakasının olmamasıydı. Kitapta anlatılan ilk vaka yazarın annesiyle olan
ilişkisiydi. Diğer vakaların annelikle, hayatın anlamıyla çok ilgisi yoktu. Birbirinden
farklı psikolojik vakalardı hepsi. Bu yüzden biraz hayal kırıklığına uğradım. Ben
baştan sona annelikle ilgili yazılar okuyacağımı sanmıştım. Keşke kitabın adını
daha düzgün seçselerdi.
Kitabın sonunda anlatılan vaka diğerlerinden
çok farklıydı. “Bu ne anlatıyor, sonunu nereye bağlayacak?” derken fantastik
boyutlara geçtik. Sonrasında o bölümün yazarın hayal ürünü olduğunu okudum. Diğerleri
yaşanmış gerçek olaylarken sonunda hayal ürünü, gerçek hayatta olamayacak
şeylerin yaşandığı böyle bir hikâyenin anlatılması beni rahatsız etti. Hiç gerek
yokmuş.
Sonuç olarak ben aradığımı bulamadım ama yine
de okunabilir. Tabii bu tarz kitapları sevenlere hâlâ bir numaralı önerim Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk. O kitabı herkes ama herkes okumalı. Buradan detaylı
yorumuma ulaşabilirsiniz.
Siz bu kitabı okudunuz mu? Okumak ister
misiniz? Yazarın kitaplarını sever misiniz? En çok hangisini seversiniz? Psikoloji
kitaplarını sever misiniz? Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni yazılarda görüşmek
üzere.
ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Taciz görmüş çocukların kendilerini işlevsel olmayan ailelerinden
ayırmalarının çoğunlukla zor olduğunu, oysa çocukların sevgi dolu, iyi anne
babalardan çok daha az çatışmayla uzaklaştıklarını hastalarıma açıklıyorum.
Sonuçta iyi bir ebeveynin görevi, çocuğunu evden ayrılabilecek kadar güçlü
kılmak değil midir?
2. Biz aslında bir anlamı olmayan, evrene
fırlatılmış olmanın verdiği rahatsızlıkla baş etmek zorunda olan, anlam arayan
yaratıklarız.
3. Bu dünyadaki herkes temelde yalnızdır. Zordur
fakat öyledir ve bununla yüzleşmemiz gerekiyor.
4. “Hastalarınızı dinleyin, size bir şeyler
öğretmelerine izin verin. Bilgeliğe ulaşmak için öğrenci olarak kalmaya devam
etmelisiniz.” John Whitehorn
5. Siperlerde hiç ateist yoktur. Hristiyan Tanrı,
Çinli Tanrı, herhangi bir Tanrı… Ama bir Tanrı olmalı! Onsuz yapamayız.
6. Nasıl yaşayacağımı öğrenmek için şimdiye
kadar, kanser bedenimi kalbura çevirene kadar beklemek zorunda kalmam ne acı.
7. Öznel bir durum hiçbir zaman nesnel bir
gerçekliği kanıtlamaz.
8. Teklif edecek daha iyi bir şeyiniz yoksa
hastaların savunmalarını ellerinden almayın.
9. Doktorların da anneye ihtiyacı vardır,
annelerin anneye ihtiyacı olduğu gibi.
10. Bazen kenarda yaşayan, hayatlarını temelden
değiştirme cesaretleri olan, taşınan, işlerini, mesleklerini değiştiren,
boşanan, her şeye yeni baştan başlayan hastaları gizlice kıskandığım olurdu.
Röntgenci olmaktan endişeleniyor ve hastalarımı gizliden gizliye benim yerime girişimlerde
bulunmaları için cesaretlendirip cesaretlendirmediğimi merak ediyordum.
11. Uzun zaman önce öğrendim ki iki insan arasında
büyük bir mesele varsa ve bu konuda konuşmazlarsa başka önemli bir konuda da
konuşamazlar.
12. Gerçeği hastanın yüzüne fırlatamazsın, hakiki
olan tek gerçek kendi kendimizin keşfettiği gerçektir.
13. Ölümün olduğu yerde ben yokum, benim olduğum
yerde ölüm yok. Sen ve ölüm aynı anda var olamazsınız.
14. Ölümden en fazla korkanlar, ölüme içlerinde
pek de dolu dolu yaşanmamış bir hayatta yaklaşanlardır. Bütün hayatı kullanmak
en iyisi. Ölüme tortudan yanıp kül olmuş kaleden başka bir şey bırakma.
15. Ölümden o kadar korkuyorsun ki hayata
girmekten çekiniyorsun. Sanki hayatını kullanıp bitirmekten korkuyorsun.
16. Bu durum çocuğun ölümünden sonra sık görülür.
Karı koca farklı tarzlarda yas tutarlar. Kadın genellikle açıkça belli olan
duygusal bir yas tutar, erkek ise bastırma ve aktif oyalanmayla başa çıkar
yasla. Birçok çift için bu iki kalıp birbiriyle aktif bir şekilde ters düşer;
çocuklarının ölümünden sonra bu kadar çok çiftin ayrılmasının nedeni kesinlikle
budur.
Ben bu tur gercek hikayeleri okuyamıyorum bir türlü
YanıtlaSilSevKoz,
Silinsanın içini acıtan çok ağır hikâyeler çıkıyor bazen. Canım sıkkın olduğunda ben de okumuyorum.
Bu kitabı çok severek okumuştum. Hatta ben de bloğumda yorumlamıştım 2 sene önce:))) Irvin Yalom kalemini sevdiğim yazarlardan biri. Psikolojiyi sevdiğim için de bu tür kitapları daha bir keyifli okuyorum. Çok çok güzel yorumlamışsın:)))
YanıtlaSilkitapkesfi,
Silsenin de okuduğundan haberim yoktu. Ben kardeşim sayesinde tanıştım yazarla. Onda birkaç kitabı vardı. Bundan sonra elime geçtikçe diğer kitaplarını da okumak istiyorum.
Yazarın Nietzche Ağladığında en sevdiğim kitabıdır. Kesinlikle okumalısın, mükemmel kitaplardan biridir:)))
Silkitapkesfi,
Silo kitap uzun zamandır okuma listemde ama henüz okumadım. Senin önerdiğini de kafama yazdım. İnşallah bir gün okuyacağım. Teşekkürler :-)
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk' un bir kısmını okudum ama bitiremedim. Sadece insanlardan daha fazla iğrenmeme sebep oldu. :/
YanıtlaSilPsikolojik romanları sevsem de bu kadarını sevmiyorum. Daha da soğutuyor insanlardan.
Bu kitabı okumamıştım. Kapağı güzel değilmiş.
duygu emanet,
Sildaha güzel bir kapak yapılabilirdi, katılıyorum.
O kitap beni çok etkiledi. Hayatım boyunca unutmayacağım vakalar okudum ve bana çocuk yetiştirmekle ilgili çok fikir verdi. Bana çok şey öğretti. Bu yüzden okuduğuma memnunum ama tabii ki içindekiler çok ağır şeylerdi. İnsan okurken çok etkileniyor.
oğlum 30 yaşında evlenmek gibi bir niyeti yok. Ama ayrı eve çıkması düşüncesi bana hiç iyi gelmiyor. evlenirse tamam bekarsa yanımda olsun istiyorum. yanlış bir düşünce biliyorum ama biz anneler sanırım onlardan hiç ayrılmak istemiyoruz. Hülya
YanıtlaSilHülya,
Silözellikle erkek evlatlarına anneler daha düşkün oluyor bence.
2. Biz aslında bir anlamı olmayan, evrene fırlatılmış olmanın verdiği rahatsızlıkla baş etmek zorunda olan, anlam arayan yaratıklarız.
YanıtlaSilNe kadar doğru .
Handan,
Silböyle düşününce kafaya hiçbir şeyi takmıyorsun :-)