TDK Yayınları, 346 Sayfa, 2.Baskı, 2013 |
Geçen haftalarda TDK’nin Güzel Yazılar Denemeler seçkisini okumuştum (Kitabın ismine tıklayarak kitapla ilgili
yorumuma ulaşabilirsiniz). Onu okuyunca aklıma TDK’den aldığım diğer derleme
kitaplar geldi. Okulda okuma saatlerinde ve boş derslerde okumak için
röportajlar kitabını seçtim. Kısa yazılardan oluşması ve kolay okunması
sayesinde gürültülü ve dikkat dağılacak ortamlarda okumak için bu kitaplar çok
iyi bir tercih oluyor.
Kitapta, Türk edebiyatının en ünlü
isimlerinin zamanında yapılmış röportajları derlenmiş. Röportajlar 1918
yılından başlamış, 1993 yılında son bulmuş. Kim bilir belki ilerleyen
dönemlerde günümüz yazarlarını da kapsayan ikinci bir cilt çıkarırlar.
Kitapta en sevdiğim edebiyatçılar da vardı,
ismini ilk kez duyduklarım da. Yeni isimler keşfettim diyebilirim. Röportajlarda
çok başarılı bulunan, kitapları çok okunan bazı yazarların adını ilk kez duymam
beni hüzünlendirdi. Zamana direnmek, gelecek nesillerde de okunabilmek
gerçekten ayrı bir başarı ve bunu bazen çok iyi denilen edebiyatçılar bile
başaramıyor.
Kitap fuarlarında TDK’nin yaptığı %50
indirimle çok uyguna bulabileceğiniz bu seriyi kaçırmayın derim. Deneme, öykü,
roman, röportaj, gezi, anı… Hangi türü seviyorsanız o türün en güzel
örneklerini bir arada okuyabilirsiniz.
NOT: Kitabın ikinci baskısında kapağı
değişmiş. Daha güzel, daha hoş bir kapak yapmışlar ama internette o kapağı
bulamadığım için eski kapağını kullandım.
ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. “–Kendi romanlarınızdan en fazla
beğendiğiniz hangisidir?
-En fazla tercih ettiğim romanım hiç
okunmamış olan Kiralık Konak’tır çünkü Kiralık Konak teknik noktainazarından
benim en az kusurlu olan eserimdir.” (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
2. “Sevdiği bir varlığı kaybeden insan
konuşmak için doktor değil bir şair arar.” (Hasan Ali Yücel.)
3. “Bir insanın hayatında şiiri
anlamaması büyük bir noksandır çünkü hazların en derini ve en güzelidir. Akıllı
olanlar yalnız anlamakla iktifa etmelidirler. Şiiri anlamak ve söylememek yani
adını şair çıkarmamak, eğer mümkün olursa, en iyi yoldur. (Yahya Kemal Beyatlı)
4. “Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Faruk Nafiz,
Orhan Seyfi, Necip Fazıl, Yaşar Nabi, bilhassa nesirde Halide Edip, Yakup Kadri,
Peyami Safa sevdiklerimdir. (Vâlâ Nureddin)
5. “Zamanımızda dilimizi bilmek şartıyla
herkesin tanımasını isteyeceğim, yani eserlerinde yarına kalacak güzellikler
bulunduğuna inandığım iki kişi var: Yahya Kemal ile Nazım Hikmet.” (Nurullah
Ataç)
6. “Şiirimizin namuslu ve usta ellerde
olduğuna çok memnunum. Hikâyemiz de öyle. Fakat roman ve piyes alanında aynı
canlılığı gösteremediğimize çok üzülüyorum. Romanda bu işi bir aşk ve mesele
olarak ele alan bir Peyami Safa var.” (Cahit Sıtkı Tarancı)
7. “Yunus Emre’nin delisiyim. Bana öyle
geliyor ki, Yunus kadar derin şair dünyaya gelmedi. Hele bu şiirleri bizden kaç
asır evvel söylediğini düşününce insanın aklıma durgunluk geliyor.” (Ziya Osman
Saba)
8. “-1955 yılının en başarılı şairleri?
-Dağlarca Necati Cumalı, Attila İlhan, Turgut
Uyar, Kâmuran S. Yüce, Cemal Süreya, Sezai Karakoç, Gülten Akın.
Benim zihnimde bu yıl en çok bu şairler yer
etti.” (Behçet Necatigil)
9. “Yazmasaydım ölecektim.” (Sait Faik
Abasıyanık)
10. “-Bugün için beğendiğiniz
romancılarımız kimlerdir?
-Kemaller… Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal
Tahir. Yeniler arasında da Muzaffer Buyrukçu, Fakir Baykurt beni en çok
ilgilendirenlerdir.” (Kemal Bilbaşar)
11. “-Bir antoloji tek şiirinizi alsaydı
hangisinin girmesini isterdiniz? Başka bir deyimle sizi en çok belirten
şiiriniz?
-Bir ayrım yapmak, kişinin şiirlerinin
arasından bir şiirini nesnel bir davranışla ayırması güç ama bu güçlüğü yenerek
söyleyeyim: Öykü.” (Sabahattin Kudret Aksal)
12. “Ruh ve kafa yapımız, insanın
kaderidir. Ruh ve kafa yapısı mizacıdır insanın.” (Tarık Buğra)
13. “–Atatürk’le olan yakınlığınızı
biliyoruz. Atatürk’e ait bir hatıranızı anlatır mısınız?
-Bir gün Çankaya sofrasında şiirden ve
şairden söz açıldı. Şairlerimiz birbiriyle karşılaştırıldı. Gerçek şair kime
derler sözü ağızdan ağıza dolaştı. Bu sefer, Atatürk sofradaki konuklarına aynı
soruyu sırayla sormaya koyuldu:
-Şair kime derler?
Bu işten anladığı bilinenler:
‘Gönülden kopan duyguları ahenkli kelimelerle
kâğıda geçirebilen kimsedir.’
‘Uyanıkken rüya gören ve bu rüyayı kendisi
yorumlayan adamdır.’
‘Bir hummanın ateşinde sayıklayan kişidir.
Deliden farkı düzgün sayıklamasıdır.’
Gibi şeyler söylediler. Bunların hiçbirini
gerçek şairin şanına uygun ve yeter bulmayan Atatürk, mahsus, şiirle hiçbir
ilgisi olmayan birine dönerek soruyu tekrarladı:
-Şair kime derler?
-Şiir yazana şair derler, efendim.
Birinciliği o kazandı ve toptan alkışlandı.” (Behçet
Kemal Çağlar)
Günümüz jargonuyla "Bomba bir yazı" olmuş.
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Son zamanlarda okumaktan, düşünmekten kendimi alı koymak için uğraşıyorum. Dayanamadım bari özet okuyayım dedim.
SilSerdar çağlar,
güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim :-)