Herkese merhaba.
Uzun zaman önce okuduğum Oblomov’un yorumuyla geldim. Kitabı okuyalı birkaç ay
olduğu için yorumumu, kitabı okuduktan sonra aldığım notlara dayanarak
yazacağım. Bu yüzden maddeler halinde kitapla ilgili düşündüğüm her şeyi
yazmayı planlıyorum. Hadi başlayalım.
Kitabın önsözünde
şöyle bir paragraf geçiyor:
“Bütün okuma yazma bilenler Oblomov’u heyecanla okuyorlar. Hiç mübalağa etmeden denilebilir ki bu anda Rusya’da en küçük, en kenarda kalmış bir kasaba yoktur ki orada Oblomov okunmasın, üzerinde tartışılmasın. Oblomov ve Oblomovluk kelimeleri bütün Rusya’ya yayılmış, ebedi olarak dilimize girmiştir.”
Oblomov öyle
bir kitap ki literatüre yeni bir kavram sokmuş. Kitaptaki karakterin adı, bir
terim adına dönüşmüş. Bu da doğal olarak beklentiyi yükseltiyor. Sonda söylemem
gereken şeyi baştan söyleyeyim. Ben kitabı çok beğendim. Hatta beklentimin
büyük olmasına rağmen beğendim, beklentimin üstünde buldum. Şimdiden herkese
önerebilirim. Oblomov benim en sevdiğim klasiklerden biri oldu. Bunun
sebeplerini ve kitapla ilgili diğer fikirlerimi şöyle özetleyebilirim:
*Öncelikle
kitabın kalınlığı gözünüzü korkutmasın. Okuduğum en akıcı klasiklerden biri. Kitapta
ruhsal betimlemeler fazla yer kaplamıyor. Konu daha çok diyaloglarla ilerliyor.
Bu da kitabın okunmasını kolaylaştırıyor.
*Diyaloglar
çok iyi yazılmış. Bilen bilir diyalog yazmak çok zordur. Kafanızdan bir konu ya
da senaryo bulabilirsiniz ama olayların ilerleyişini konuşmalara yansıtmak
kolay değildir. Kitap bu konuda çok başarılıydı.
*Kitaptaki
duygusal bölümler de hoşuma gitti. Bazen romantik bir kitap okuyormuşum gibi
hissettim.
*Başlangıçta
Oblomov’da kendimden parçalar buldum. Sayfalar ilerledikçe bu benzerlikler
azaldı tabii. Ben bu seviyede bir tembel değilim. Canı tez, her işini zamanında
yapan, çalışkan kişiler karakterle empati kurmakta zorlanabilirler.
*En fazla
alıntı yaptığım klasiklerden biri oldu. Kitapta bazı çok iyi tespitler vardı. Yazar
hayatı ve insanları çok iyi gözlemlemiş.
*Kitaptaki
karakterler o kadar gerçek ki. Hepsi gerçekten yaşamış, olaylar gözümün önünde
oluyormuş gibi hissettim. Bu kitabın tamamen hayal ürünü olduğunu kabul edemem.
Kesinlikle birilerinden ilham alınmış.
*Yazar
bizimle konuşur gibi yazmış. Sinema diliyle konuşmak gerekirse dördüncü duvarı
yıkmış.
*Dediğim
gibi başlarda Oblomov’u kendime yakın hissettim. Olga ile empati kurdum ve onu
çok iyi anladım. Hele bir sahne var ki o sahnedeki acısını ben de kalbimde
hissettim. Bir şeylerden vazgeçme sahnesinden bahsediyorum. Sanırım yıllar
geçse de o bölümü unutamayacağım. Ve Stoltz… Arkadaş olunmak istenen kitap
karakterleri listeme bir numaradan giriş yaptın. Çok şanslıyım ki sana benzeyen
bir arkadaşım var.
Sözü daha
fazla uzatmak istemiyorum çünkü zaten çok uzun bir yazı oldu. Oblomov’u okuyun,
okutun.
ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. Uzanmak İlya İlyiç için ne hastalarda ya da uykusu gelmiş
insanlarda olduğu gibi bir zaruret, ne yorgun bir kimsedeki gibi geçici bir
ihtiyaç ne de uyuşuk bir insandaki gibi bir zevkti; bu onun tabii hâli idi.
2. Geldiği yerde bir şey değişmez, gittiği yerden bir şey
eksilmezdi.
3. Umutsuzluk içinde “Ne zaman yaşayacağım ben!” deyip
duruyordu.
4. Birinin iyi yanlarından zevk alıp kötü yanlarına kızmamak
için büyük bir yaşama deneyi, akıl olgunluğu ve insan sevgisi gereklidir.
5. Burnun yanı kaşınırsa haber, kaşlar kaşınırsa gözyaşı, alın
kaşınırsa birini göreceksiniz, sağ taraf kaşınırsa erkek, sol taraf kaşınırsa
kadın, kulak kaşındı mı yağmur var, dudaklar öpüşme, bıyık kaşınırsa hediye
alacaksınız, dirsek kaşınırsa yer değiştireceksiniz, ayakaltı kaşınırsa
yolculuk…
6. Tarih ona yalnızca insanlığın ne kadar zavallı olduğunu
öğretmişti: Bir dönemde insanlık felaketlere uğruyor, mutluluğunu yitiriyordu;
sonra bütün gücüyle çalışıp çabalamaya koyuluyor, iyi günlere kavuşmak için
türlü cefalara katlanıyordu. Nihayet tarihin bir döneminde insanlık rahata
kavuşacak gibi oluyor; artık tarihin kendisi de rahat edecek diyorsunuz.
Nerede? Tekrar işler bozuluyor; her şeyin altı üstüne geliyor, insanoğlu
yeniden çalışıp çabalamaya başlıyordu. Güzel günler bir türlü sürmüyor; hayat
değişiyor, her şey durmadan bitip yeniden başlıyordu.
7. Artık anlamaya başlıyoruz ki karşıtlı bir sevgi
yaratmıyorsa bile ona hiç de engel olmuyor.
8. Hayatın ideali bir yerde oturmaksa ne diye insanlar her
tarafta demiryolları yapıyor, gemiler işletiyorlar?
9. İnsanın hem nazik hem de içten olması pek zor.
10. Evet, hayat konusunda şairim çünkü hayat bir şiirdir. Onu
insanlar berbat ediyor.
11. Erkeğe
gerçeklerin apaçık gösterilmesi gereken yerde kadına hafif bir rüzgâr,
işitilmez bir hava ürpermesi yeter.
12. Aşk
komedyasında veya tragedyasında iki oyuncu vardır: Hemen her zaman biri ezer,
biri ezilir.
13. İnsan
niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalıyor; günün geçmesini,
gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım,
sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat.
14. Siz
yanımdayken her şeyden eminim; sesiniz, bakışınız bana gerçek duygularla dolu
geliyor. Gözleriniz benimle konuşuyor sanki; kelimelere ihtiyacım yok, her şeyi
yüzünüzden anlıyorum; ama sizden ayrılır ayrılmaz içimde öyle kuşkular, öyle
sorular uyanıyor ki tekrar yüzünüze bakmak, inancımı tekrar bulmak için
yanınıza koşmak istiyorum. Neden böyle oluyor?
15. Beni
ağlatmak elinizdeydi ama gözyaşlarımı durdurmak artık elinizde değil. O kadar
güçlü değilsiniz.
16. İnsan
her önüne çıkanı bir hata diye atacak olursa doğruya ne zaman rastlayacak?
17. Evlenen
kadın değildir ki, bizimle evlenirler ya da bizi kocaya verirler.
18. Ya şimdi
ya hiçbir zaman!
19. Birçok
insan bir çiftlik satın alıp işletir gibi evleniyordu, kadın evine çekidüzen
veriyor, işleri yapıyor, annelik, mürebbiyelik ediyordu. İyi bir işadamı
çiftliğinin manzarasına nasıl bakarsa onlar da aşka öyle bakıyorlar, yani
zamanla ona alışıyor ve artık farkına varmaz oluyorlardı.
20. Mutlu
değilim doğru. Mutluluğumun çok fazla oluşu, mutluluk duymama engel oluyor.
21. Dostluk,
genç bir kadınla genç bir erkek arasında aşk olmadığı zaman ya da ihtiyarlar
arasında bir aşk anısına dönüştüğü zaman iyi bir şeydir. Bir yanda dostluk,
öbür yanda aşk olunca felaket!
22. Aşk bir
ruh kangreni; o kadar çabuk ilerliyor ki. Daha şimdiden ne haldeyim. Zamanı
saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, sizinle
ölçüyorum. Onu gördüm, görmedim, göreceğim, görmeyeceğim, gelecek, gelmeyecek…
23. Bütün
bunlar (aşk) gençlikte güzel çünkü gençlik heyecanların tatlısına, acısına
kolayca dayanır; benim yaşımda insan huzuru arıyor. Ben uykulu ve uyuşuk huzura
alışmışım, fırtınalara tahammülüm yok.
24. Sizi
görmemeye katlandıktan sonra nelere katlanamam ki?
Ben okurken nedense çok zorlanmıştım. Sanırım kitabı okurkenki ruh hali okuma durumumuzu fazlasıyla etkiliyor. Benim de en sevdiğim kitaplardan birisi haline geldi. Bazen kendimi Oblomov'un yerine koydum. İnsanın hayatını sorgulamasını sağlayan ve önemli şeyler katan bir kitap,bu klasikler serisindeki her kitap gibi :)
YanıtlaSilGizem Gündüz,
SilKesinlikle. Ben doğru zamanda okudum. En sevdiğim klasiklerden biri oldu.
Oblomov benin aşkım ya :)
YanıtlaSilen kızdığım ve en olmak istediğim karakter
SevKoz,
Silövüldüğü kadar carmış. Ben de çok sevdim.
Çok bahsi geçen bir kitap, sen de övmüşsün... Bir ara kütüphaneme katayım :)
YanıtlaSilışınonur,
Silumarım sen de severdin. Ben çok beğendim.
Sen oku diyorsan kesinlikle okunmalı:))) Kitabı biliyorum ama alıp okumadım, seveceğim gibi geliyor. 6. ve 16. alıntıyı çok sevdim. Alınacaklar listesine ekledim:))) Emeğine sağlık:)))
YanıtlaSilkitapkesfi,
Silbence mutlaka okumalısın. Özellikle genç yaşlarda okursan hayatını nasıl geçirmek istemediğin konusunda fikir verebilir.
hımm tamamdır Şule’ciğim, derhal bakılacak :D
YanıtlaSilKitap Eylemi,
Silumarım sen de seversin Eylem. Ben çok beğendim.
Kitabı çok merak ettim Şule’cim özellikle de Stolz’u:)) listeme ekliyorum sevgiler:)
YanıtlaSilEren,
Silumarım sen de seversin Eren. Ben çok beğendim.
Klasiklerden çok uzak kaldım. Halen okuyamadım çok klasik var :(
YanıtlaSilCahil Okur,
Silbenim de öyle. Arada okumaya çalışıyorum ama son zamanlarda okurken konsantrasyonum çok dağılıyor.