Herkese
merhaba. Mayıs ayını 6 kitapla geçirmişim. İstediğim kadar çok okuyamadığım ama
güzel kitaplar okuduğum bir ay oldu mayıs. Neler okuduğuma ve yorumlarıma
gelirsek sırasıyla yazmaya başlıyorum.
JULIA QUINN
– SON SÖZ AŞKIN
Romantik
tarihi kitapları okumayı seviyorum. Bu türde favori yazarım Judith Mcnaught’tı
ama Julia Quinn’in onu geçtiğini söyleyebilirim. Judith Mcnaught’ın sevmediğim
kitapları var ama Julia Quinn’in okuduğum üç kitabına da bayıldım. . Judith
Mcnaught kitaplarını bazen uzatabiliyor. Çok sevdiğim bir kitabında bile bazı
bölümleri okurken sıkılabiliyorum ama Julia Quinn’in okurken sıkıldığım bir
sayfası bile yok. Bu yüzden yazarın bütün kitaplarını okumaya karar verdim ama
temmuzda taşınacağımız için bu kararımı şimdilik erteliyorum. (Bu arada yazarın
kitapları elinde olan varsa bana ulaşsın. Bende verebileceğim onlarca kitap
var. Takas yapabiliriz. ) Son Söz Aşkın bildiğimiz Kül Kedisi masalının 1800’lü
yıllar İngiltere’sine uyarlanmış bir versiyonuydu ve çok zevk alarak okuduğum
bir kitaptı. Sıcak yaz günlerinde sizi mutlu eden bir şeyler okumak
istiyorsanız gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.
ALTINI
ÇİZDİKLERİM: 1.Okullara giriş
iznimizin olmama sebebinin, böyle bir durumda siz erkekleri her konuda geçecek
olmamız olduğunu düşünüyorum.
2.Benden
nefret ettiğini bilerek yaşayabilirim ama sensiz yaşayamam.
3.En çok
hatırlanan şeyler unutulan şeylerdir.
4.Sıkıcı
hayatını sevmenin tek nedeni coşkulu ve heyecanlı bir hayat yaşamamış olman.
GEORGE
ORWELL – 1984
1984’ü
geçtiğimiz ay birçok blogger arkadaşımla birlikte okuduk ve yorumladık. Kitapla
ilgili ayrıntılı yorumumu ayrı bir post olarak yazmıştım. Buradan
okuyabilirsiniz.
LIDIA YUKNAVITCH - DORA,
FREUD’A KAFA TUTAN KIZ
Bu
kitap ilk önce ismiyle dikkatimi çekti. Sonra kitabın kapağında “Chuck
Palahniuk’un önsözüyle” ifadesini görünce mutlaka okumalıyım dedim. Bilmeyenler
için söyleyeyim Chuck Palahniuk, Dövüş Kulübü kitabının yazarı, benim de çok
sevdiğim bir isim. Kitabı ocak ayındaki Çukurova Kitap Fuarı’nda çok uygun bir
fiyata bulunca hemen aldım ve geçen ay okudum. Kitap anne ve babasının sorunlu
evliliğinden bunalmış ve 14 yaşında bir aile dostu tarafından tacize uğramış
bir kızın hayatını, yine onun ağzından anlatıyor. Demin yazdıklarım yüzünden
kitaptan beklentim fazlaydı ama maalesef kitap bu beklentileri karşılayamadı. Yaşadıklarından
dolayı Dora için üzülürüm, onun için empati kurarım sanmıştım- doğal olan da
buydu- ama kitap boyunca o kadar kötü ve saçma davranışlarda bulundu ki bir
yerden sonra ona sinir olmaya başladım. Zaten kitapta sevilecek bir karakter de
yoktu bana göre. Kitaptaki baş karakteri, hatta hiçbir karakteri sevmeyince
kitabı da sevemiyorsunuz. Bir de kitapta o kadar çok marka ismi geçiyordu ki
bir yerden sonra “Bunlar neden bahsediyor?” diye düşündüğümden Dora benden
geçer not alamadı maalesef.
ALTINI
ÇİZDİKLERİM: 1. “Salt erkek ya da
kadın olmak ölümcül bir şey: İnsan erkekçe kadın ya da kadınca erkek olmalı.”
Virginia Woolf.
2. Sizin için
bütün zamanların en iyisi olan beş müzisyeni sıralayın ya da ressamı ya da
bilim insanını. Sonra da zaaflarını. Hı hı. Uyuşturucular olmasa kültürümüz ne
durumda olurdu acaba? Ben söyleyeyim. Zavallı bir bok çuvalı olurdu. Tam bir
çelişki.
STEFAN ZWEİG
– BİR KADININ YAŞAMINDAN YİRMİ DÖRT SAAT
Stefan
Zweig’den sadece Satranç kitabını okudum ama o kadar beğendim ki yazarın bütün
kitaplarını okumalıyım diye düşündüm. Hâlâ öyle düşünüyorum. İlk olarak Bir
Kadının Yaşamından 24 Saat kitabını okudum. Kitap yaşlı bir kadının genç bir
adama unutamadığı ve hayatını değiştiren o günü anlatmasını anlatıyor. Kitap
ilerleyişi bakımından bana Satranç’ı anımsattı. Yine zevkle okuduğum, bitirdikten sonra iyi ki
okumuşum dediğim bir kitap oldu. Zweig’in bütün kitaplarını okumalıyım düşüncem
devam ediyor. Siz de eğer henüz tanışmadıysanız bence bir an önce yazarın bir
kitabını okumalısınız.
ALTINI
ÇİZDİKLERİM: 1. İnsanların çoğu
sınırlı bir hayal gücüne sahiptir. Duyumlarını uyaracak ölçüde yakınlarında
gerçekleşmeyen bir olaya ilgi göstermek pek içlerinden gelmez ama aynı şey
gözlerinin önünde, doğrudan duygularına dokunma mesafesinde gerçekleşirse, bu
olay önemsiz bile olsa, hemen aşırı bir duyarlılık gösterirler.
2.Böyle bir
şey mümkün diye ısrarla savunmaya geçtim, hatta yıllar yılı hayal kırıklığına
yol açmış can sıkıcı bir evlilik yüzünden bir kadının aşırı her maceraya
atılmak için içsel olarak hazır olma olasılığından da söz ettim.
3.Yaşlanmak,
geçmişten artık korku duymuyor olmaktan başka bir şey değil zaten.
ELIETTE ABECASSIS - BİR BEBEK
BEKLİYORUM
Kitap
ağacı Adana grubunda yaptığımız takasta elime geçti Bir Bebek Bekliyorum. Bir
günde okuyup bitirdiğim ve sevdiğim bir kitap oldu. İki yıldır sevgili olan bir
çiftin çocuk sahibi olma sürecini anlatıyor kitap ama kadının hamile kalmasıyla
hayatları tamamen değişiyor. Bu değişim olumlu anlamda olmuyor üstelik. Altını çizdiğim
cümleleri okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Çocuk sahibi olma konusunda
tereddütleri olan biriyim. Kitabı okuyunca bu konuyu bir süre daha ertelemeye
karar verdim. Benim gibi çekinceleri olan kişiler bu kitabı okumadan karar
vermemeliler bence.
ALTINI
ÇİZDİKLERİM: 1. Neden çocuk
yapılır? “Aşk”tan “sıkıntı”dan ve “ölüm korkusu”ndan. Hayatın üç temel
birleşeni.
2. Çocuk herkesin
yapabileceği bir şeydir ama yine de muhtemel ebeveynlerin pek azı gerçeği
bilir: Çocuk yapmak hayatın sonudur.
3. Doğurmak
üzereyim. Arkamda bir ses, bir nefes duyuyorum. Nicolas. Bu işler böyle: Âşık
olarak başlıyor ve ayağınız üzengide ona bakıyorsunuz. Karşısında hapşıracağım
diye ödünüz patlarken, şimdi bacaklarınız iki yana açık, bir yandan kan
akarken, büyük doğum sarsıntısı içinde cinsel organınız ortada, karşısında
duruyorsunuz.
4. – Sonuçta
her şey düzene giriyor.
-
Düzene giriyor da hangi düzene? Bir çocuk yaptıktan 6 ay sonra boşananların
düzenine mi, ya da sorunlarını çözmek için bir başka çocuk daha yapanlarınkine
mi? 7 yıllık evlilik ve 3 çocuğun ardından ayrılanların düzenine mi yoksa üç
çocuk yapıp, yirmi yıl birlikte yaşayıp, çocuklar büyüyünce ayrılanların
düzenine mi? 2 çocuk yapıp artık birbirlerini sevmeseler de ayrılmaya
cesaretleri olmadığı için bir arada yaşayanların düzenine mi ya da çocukları
olan, birlikte mutlu olmadıkları için kendilerine metresler ya da âşıklar
bulanlarınkine mi? Ya da mutsuz bir aile yaşantısından ötürü kendini işe verip
onları daha az görmek için sık sık yolculuklara çıkanlarınkine mi? Bu
örneklerin hepsi mevcut ama çocukları olup da hâlâ birbirine âşık olan bir tane
çift tanımıyordum. Bir tane bile.
5.İstediğimiz
için çocuk yaparız, sonra da dayanamayıp mümkün olduğunca az görebilmek için
onları cumartesi öğleden sonrası bile dadılara emanet ederiz, yeter ki hayat
devam etsin.
6. – Peki
doktor, size göre babanın hakiki görevi nedir?
-
Anneyle çocuğun arasına girmektir.
7. Bir bebeğim
olduğundan beri kendimi fazlasıyla bir bebek gibi hissediyordum. Bebeğimin
bakımını üstlendikçe, birinin de bana bakmasını, beni beslemesini, beni
giydirmesini, beni sallamasını çok istiyordum.
ZÜLFÜ
LİVANELİ – KONSTANTİNİYYE OTELİ
Kitap
Ağacı Adana grubumuzda bu ay okumak için Konstantiniyye Oteli’ni seçtik. Zülfü
Livaneli benim en sevdiğim yazarlardan biridir. Hatta bu kitabı okunması için
ben önermiştim ve seçildiğine çok mutlu oldum.
Kitap
Konstantiniyye Oteli’nin açılış gecesini anlatıyor. O gece orada olan insanların
hayatlarına tek tek giriyor ve onların nasıl biri olduğunu, neler yaşadıklarını
okuyoruz. Livaneli’nin en kalabalık romanı olmuş bu. Kitabın yarısında bu tarz
hoşuma gitse de ilerleyen sayfalarda sıkılmaya başladım çünkü neredeyse her
5-10 sayfada farklı bir karakterden bahsediliyor ve bu karakterlerin birçoğunun
kitabın gelişmesine bir katkısı yok. Hatta ilerleyen sayfalarda bir daha
karşımıza çıkmıyorlar. Bu yüzden kitabın gereksiz uzatıldığını düşünüyorum. 476
sayfalık kitap, 400 sayfa olsaymış daha iyi olurmuş bence.
Bir
de bu kadar karakter anlatılınca kitabın sonunda hepsinin hayatı bir şekilde
kesişecek, vurucu bir final olacak diye beklemiştim ama maalesef kitabın sonu da
tatmin etmedi beni. Çok basit, akılda kalmayan bir sonu vardı. Hatta şu an
kitabı okuyalı daha on gün olmuşken “Kitabın sonunda ne yazıyordu?” diye
düşünüyorum. Başka bir yazarın kitabı
olsaydı bu kadar olumsuz şeyler yazmazdım ama insan Livaneli’den daha iyisini
bekliyor.
Sonuç
olarak kötü bir kitap değil ama yazarın en iyilerinden de değil. Denk gelirseniz
okumalısınız ama eğer Zülfü Livaneli’yle ilk kez tanışacaksanız tercihiniz bu
kitap olmasın. Yazarın Leyla’nın Evi, Kardeşimin Hikayesi, Son Ada, Serenad
kitapları bana göre en iyi kitapları, önce onlardan başlayabilirsiniz.
ALTINI
ÇİZDİKLERİM: 1. “Kadın aşktan ölmez
ama ondan yoksun kalınca solar.” Lou Salome
2. Şimdi
sayacağım yazarların ortak noktası nedir? Marcel Proust, James Joyce, Mark
Twain, Bernard Shaw, Virginia Woolf, Edgar Allan Poe, Benjamin Franklin, Upton
Sinclair, Walt Whitman, Alexandre Dumas… Uzatmadan söyleyeyim, bu büyük
yazarların ortak yanı, eserleri yayınevleri tarafından basılmaya değer
bulunmadıkları için reddedilmiş ve kendi kitaplarını kendileri bastırmak
zorunda kalmış olmalarıdır. Geçmiş Zaman Peşinde ve Ulysses bile bu kaderden
kurtulamamıştır. Jack London’ın altı yüz
– evet 600 – kere reddedildiği bir yayıncılık dünyasından söz ediyoruz burada. Hiç
merak eder misiniz? Eğer reddedilen yazarların cesaretleri kırılsa ve
kitaplarını kendileri bastırma yoluna gitmeseler ki böyleleri de vardır mutlaka
ne kadar çok başyapıttan mahrum kalacaktık düşünsenize. Kim bilir kaç Savaş ve
Barış, kaç Don Kişot editör ve eleştirmen kurbanı olarak çöplükleri
boylamışlardır? İnsanlığın mirası olan büyün romanlar, editör ve eleştirmen
teröründen rastlantıyla kurtulan şanslı yapıtlardır ancak.
3. “Kadının
ziyneti sessizliktir. Kadının yüzü onun en tehlikeli silahını saklar; yani
dilini.” Bizans sözü.
4. Hayvanlar
cehaleti bilmez çünkü kendilerine öğretilmemiştir.
5. İnsanlığın
en büyük buluşu kitap, en kötü buluşu okuldur.
6. Hiçbir
şeyden korkmayan kişinin hayal gücü yok demektir.
7. Zeka ile
kurnazlık aynı beyinde bulunamaz.
8. Büyük
romanları her kuşak yeniden filme çeker çünkü söz eskimzez, görüntü eskir.
9. İnsanlar
ölülerini toprağa gömüp gökyüzüne gitti diyen bir türdür.
10. Budalalık
virüsü AIDS’ten daha bulaşıcıdır. Hem de fiziksel temas olmadan.
11. Evliliğe
giden yol harcamadan, evlilik ise karı kocanın baş başa verip tasarruf
etmesinden geçer.
12. Çok konuşma
yoksa aklının dibi görünür.
13. Türkiye bir
“Orta zekalılar” cennetiydi. İleri zeka da geri zeka kadar tehlikeliydi bu
ülkede ama zeka için geçerliydi bu durum, kurnazlık için değil elbette. Kurnazların
yolu sonuna kadar açıktı.
14. “Sözcükler
bize asıl söylemek istediklerimizi gizlemek için verilmiştir.” Talleyrand
15. Değersiz
insan – böyle bir şey var mıdır bilmem ama , hadi daha az değerli diyelim,
altına karşı bozuk para gibi- kendisinin değersiz olduğunu hiçbir zaman
düşünmez, çünkü değerler dünyasının, değerler hiyerarşisinin farkında bile
olmadığı için huzurludur ama değerli bir insan kendisinin değersiz olduğu
düşüncesine kapılırsa iflah olmaz.
16. “Kabrimi
kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin
reddeylerim billah öz kardaşımı
Gözlerim
insanoğlundan öyle yıldı kim
İstemem
ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı.” Şair Eşref
17. Zaten
klişeler yanlış oldukları için değil, çok tekrarlandıkları için gözden
düşüyorlar.
18. Bütün
gerçek bilim adamları gibi bizim doktor da saf bir insan, gözü açık bir çocuk
bile kandırabilir onu.
19. “Bir
toplumun müziği bozuldu mu o toplumda pek çok şey bozulmuş demektir.” Konfüçyüs
Geçen ay ben hiç okuyamadım nerdeyse o yüzden 6 kitap gözüme bayağı iyi göründü :)
YanıtlaSil1984 çok güzel. O nu ve Hayvan Çiftliğini severek okudum şimdi Boğulmamak İçin kitabına başladım.
Stefan Zweig benim de favori yazarlarımdan bütün kitaplarını okumak istiyorum. Satranç ile hayran oldum ve Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu nu çok sevdim. Diğer kitaplarına da kavuşursam okayacağım.
Bu ay keyifli ve bol kumalar diliyorum
Neşeli Kitap Vagonu, sanırım Orwell'ın bütün kitaplarını okuyacağım ben. Çok teşekkür ederim. Bu arada seni ve yazılarını çok özledik. bloguna dön lütfen :-)
SilGaliba bazı özel nedenlerden dolayı blogu terk- i diyar eyleyeceğim. Ben de seni özledikce bloğuna geliyorum. Yazıların beni çok mutlu ediyor ve ilgiyle takip ediyorum. Sen hep yaz canım benim. Çok seviliyorsun :*
SilBu arada Orwell ı çok severim. Boğulmamak İçin çok güzel başladı ama öyle devam edemiyorum. Bu aralar okuyamıyorum. Diğer iki kitabı gibi değil sanki.
SilBitirince beğenip beğenmediğimi sana söylerim :)
Neşeli Kitap Vagonu, yorumunu bekliyor olacağım ama sen blogunu terk etme ya. Çok özlerim ben seni. Dur sana mail atayım da oradan konuşalım :-)
SilNeyse ki başka yerlerden mesajlaşmaya devam ediyoruz :-)
SilZweig ve Orwell ilgimi çeken yazarlar oldu. Verimli bir okuma dönemi olmuş gibi görünüyor. İyi okumalar
YanıtlaSilBize Her Yer Okul, iki yazarı da mutlaka okumalısın. Yorumun için teşekkürler :-)
SilBir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat'e başladım ben de, olumlu yorumunu okumak iyi geldi :D Yalnız benimkisi Kırmızı Kedi'den, adında ufak bir değişiklik var. (Bir Kadının Hayatından 24 Saat)
YanıtlaSilQuinn'in birkaç kitabını okumuş, sevmiştim, senin de beğenmene sevindim :))
Kağıt Salıncak, ben de Zweig'in Satranç'ını Kırmızı Kedi'den okumuştum. Çok bir fark olacağını sanmıyorum çünkü Kırmızı Kedi de kaliteli bir yayınevi. julia Quinn'e bayıldım ben. Elimde 150'ye yakın okunacak kitap olmasa çoktan bütün kitaplarını almıştım. Şimdilik beklemedeyim.
SilKitap fuarındaki sahaflardan birinde bu tarihi romantik kitapları 2 tl gibi çok uyguna veren bir stand vardı ama ben bilememiştim hangisini alsam diye. Şimdi olsa Julia Quinn'den alırdım rastgele. Neyse başka sefere :D
YanıtlaSilBir Kadının Yaşamından 24 Saati ben de çok severek okumuştum. Stefan Zweig nasıl yapıyor bilmiyorum ama kısacık kitaplara o kadar yoğun duygular yüklemeyi başarıyor ki hayret ediyorum. Satrançta da böyle olmuştu. O yüzden artık Stefan Zweig kitaplarını tereddütsüz alıyorum :D
Güzel bir ay geçirmişsin tebrikler :)))
esseve rin, hadi ya. Keşke bana da denk gelse o sahaf. Ben burada bir sahafa sordum 10 lira dedi :-( Zweig için ben de senin gibi düşünüyorum. Yorumun için teşekkürler canım :-)
SilJulia Quinn benimde çok sevdiğim bir yazar :)
YanıtlaSil1984 ve Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat okumayı istediğim kitaplar :)
Bol keyfili okumalar diliyorum! :D
esra ünal, ikisini de gönül rahatlığıyla öneririm. yorumun için teşekkürler :-)
SilDora'nın kapağı, konusu filan benim de ilgimi çekti ama senin yorumundan sonra adını dahi hatırlamam artık :D Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat'i çok merak ediyorum, Satranç kadar güzelse daha fazla beklemesem iyi olacak.. Bu arada o kitabın arkasındaki manzara da ne öylee, aşık olduuummm ^.^
YanıtlaSilGözde Türker, Dora'yı çok sevemedim ben. Tahminim sen de sevmezsin. Satın alma ama ödünç bulursan okuyabilirsin. Bir Kadının..., Satranç kadar olmasa da yine de güzel bir kitap. O fotoğrafın çekildiği yer Çukurova Üniversitesi. Yolun Adana'ya düşerse gezdiririm seni :-)
SilDeğişik kitaplar okumussunuz sulecigim Livanelinin bu kitabını okumayı düşünüyordum da burdaki kitaplıkta başka bi arkadas okumak için almış Bu arada bir kitaplık açtım ben bulunduğum yerde şimdiden 250 kitabım var
YanıtlaSilgulseren ozkursun, kitaplık açtım demeni anlamadım canım. Kendi kitaplarını insanlarla mı paylaşıyorsun, onlar mı kitap bağışladı?
SilSulecigim Merhaba ben okumaya teşvik amacıyla bi arkadaşımın yardımıyla mahallemizdeki çocuklar ve gençler okusun diye herkes kitaplarını getirdi imece usulu
Silgulseren ozkursun, ne güzel. Hem siz faydalanırsınız hem de gençler. Tebrik ederim canım, çok güzel düşünmüşsünüz. Kitaplar nerede duruyor peki?
SilKonstantiniyye Oteli'ni ilk çıktığı zamandan beridir okumak istiyordum ama, bir "Serenad" olmadığını duyunca küçük çaplı bir hayal kırıklığı yaşadım şuan, sanırım artık elim gitmez :) Stefan Zweig gerçekten benim de okumak istediğim yazarlar arasına ön sıralardan giriş yaptı, niye bu kadar geç kalmışım okumak için bilmiyorum..
YanıtlaSilÇakma Rapunzel, Konstantiniyye Oteli Livaneli'nin standardına göre iyi değildi yoksa asla kötü bir kitap değil. Zweig'i okumaya başlayan bir daha vazgeçemiyor sanırım. Çevremdeki herkeste aynı etkiyi uyandırdı, ben dahil :-)
SilGüzel kitaplar okumuşsun sevgili Şule ablacım. Daha da güzellerini oku inşallah. Lakin o Obi-Wan Kenobi ve Luke Skywalker maketleri ile gösteriş yapmanı hiç ama hiç tasvip etmedim. Kıskandım mı evet!!!
YanıtlaSilCahil Okur, ya onlar Bim'de satılıyordu. Öyle hava atılacak kadar pahalı değiller ama zamanında marketler talan edildiği için bazı insanlar bulup alamamışlardı. bu açıdan havamı atabilirim :-)
SilZweig okudum da orwell okumadım hiç, şu aralar kitap okuyamıyorum... Ne olacak halim bilemiyorum =)
YanıtlaSilKore Fenomeni, Orwell'dan Hayvan Çiftliği ile başlamanı tavsiye ederim. Eskiden ben de yazın hiç okuyamazdım ama diğer dönemlerde yoğun çalıştığım için yaz tatilindeki boş vakitlerimi istediğim gibi kitap okumak için kullanıyorum. Bu yüzden haziran, temmuz, ağustos okuma hızımın zirve yaptığı aylar haline geldi. Canını sıkma ama herkes bir ara okuyamama sorununu yaşıyor.
SilTamamdır tavsiyeni dikkate alacağım, pembis şey cepte 😂😂😂
SilKore Fenomeni, umarım seversin :-)
SilDora kitabını merak ettim ben de ismine bakarak ama pek olumlu şeyler yazmamışsın. Bunca okunack arasında pek sıra gelmez ona sanırım...
YanıtlaSilSaadet Uslu, bence okunacak o kadar kitap varken Dora'yı okumasan da olur. Çok daha güzel kitaplar var :-)
Sil1984'e bayılmıştım, Zweig'in bu eserini okumak istiyorum henüz bir tanecik kitabını okudum yazarın :)
YanıtlaSilgül özdemir, benim de 2. Zweig kitabım ama umarım son olmayacak.
Sil