"Kitap okurken kitaba notlar alır mısınız? Satırların altını çizer misiniz? Nasıl çizersiniz? Kitaplarınızı kaplar mısınız?"
Herkese merhaba. Sevgili
Deeptone tarafından organize edilen Ağaç Ev Sohbetleri'nin bu hafta
162.yazısı yazılıyor. Ben bu etkinliğe daha önce katılmamıştım ama bu haftanın
konusu çok hoşuma gidince yazmak istedim. Konu kitap alışkanlıklarıysa benim de
söyleyeceklerim var 😊 (Konu için Sevgili Deeptone’a teşekkür
ederim. Onun yazısını buradan okuyabilirsiniz.)
Aldığım hiçbir kitabı hiç kimseye ve hiçbir yere vermedim. Hepsini saklamayı ve çocuklarım için kocaman bir kütüphane oluşturmayı düşünüyordum ama eşim bu konudaki fikrimi değiştirdi. Ona göre kitabı okuduktan sonra evde durmasının bir anlamı yok. Başka birine vermeliyiz ki o okusun. Okuduğum, çok beğenmediğim, beğensem bile bir daha okumayacağım kitapları elimden çıkarıyorum. Ya satıyorum ya takas yapıyorum ya da her ay bloğuma yorum yapan arkadaşlardan çekilişle belirlediğim bir kişiye üç kitap hediye ediyorum.
İlk başlarda kitap
aldığımda ilk sayfaya adımı soyadımı, kitabı aldığım tarihi ve kitabın fiyatını
yazardım. İlk olarak fiyat yazmaktan vazgeçtim. Sonra ismimi yazmadım. Şimdi
hiçbir şey yazmıyorum çünkü kitapları satarken insanlar temiz olmasını istiyor.
Kitap ödünç vermekten
nefret ediyorum. Bazen kitap isteyen biri olunca “Parasını vereyim de git satın
al oku. Benim kitabıma bulaşma.” diyesim geliyor.
Hayatımda hiçbir kitabı 2
kere okumadım. Çok sevdiğim kitaplar oldu ama o çok sevdiğim kitaplarda bile
hoşuma giden bölümleri tekrar tekrar okudum. Hatta bazen ezberledim ama hiçbir
kitabı baştan sona okuma isteği duymadım. Aynı kitabı, ne kadar iyi olursa
olsun, bir daha okuyacağıma yeni kitaplar okumayı tercih ediyordum. Son
yıllarda bu fikrim değişmeye başladı. Özellikle çok genç yaşta okuduğum dünya
klasiklerini ileride tekrar okumak istiyorum çünkü çoğunu neredeyse hiç
hatırlamıyorum.
Cep boy kitapları seviyorum.
Hem ucuz oluyorlar hem çantada kolay taşınıyorlar hem de sayfalar kısa
olduğundan çabuk okunuyor. Sayfayı daha kısa sürede çeviriyorsunuz. Bu da
insana daha çok okumuş hissi veriyor :-)
Kendimi bildim bileli
okumayı seviyorum. Annemin, babamın, hatta çevremdeki kimsenin kitap okuma
alışkanlığı yokken ben kitap okumaya nasıl bu kadar düşkün olmuşum bilmiyorum.
Sanırım sosyal bir çocuk olmadığımdan kendimi kitapların dünyasına bıraktım.
Daha çocukken harçlıklarımı biriktirir kitap alırdım. O zamanlar Yeni Yüzyıl
(Sonradan adı Yeni Binyıl oldu.) gazetesi kitap verirdi (Liseliler bilmez:-). O
kitapları almak için tek başıma diğer mahalledeki gazeteciye gider, kitapları
alırdım.
Beğendiğim cümlelerin
altını çizerdim ama yine kitabı satarken sorun olduğu için artık çizmiyorum,
pos-it yapıştırıyorum. Bir zamanlar bu cümleleri alıntı defterime yazardım,
şimdi bloga yazıyorum. Okuduğum, altını çizdiğim, her sayfasına dokunduğum, her
satırında gözlerimin dolaştığı kitabı, kitapçıdaki sıfır kitaptan daha değerli
buluyorum.
Sanırım hayatımda hiç
sadece bir kitap satın almadım (Çocukluk dönemim hariç). Toplu kitap almayı
seviyorum. Evde hepsini yan yana koyup seyretmeyi ve acaba hangisinden başlasam
diye düşünmeyi seviyorum.
Kitapları bu kadar
sevince arkadaşlarım her özel günde (Doğum günü, yılbaşı vb.) bana kitap armağan
ediyorlar. Bundan hiç şikâyetçi değilim ama birine kitap hediye ediyorsanız
kitabın içine bir şeyler yazmalısınız. Kitap, kitapçıdan alındığı gibi
verilince bozuluyorum ve bir şeyler yazmalarını istiyorum.
Sahip olduğum en değerli
eşyalar, yazarının imzaladığı kitaplar. Adana Kitap Fuarı’nda birçok yazarla
tanışma ve kitaplarımı imzalatma şansına erişmiştim. Ahmet Ümit, Canan Tan,
Aydın Boysan, Ayşe Kulin, Murathan Mungan, Ataol Behramoğlu, Muzaffer İzgü, Gülten Dayıoğlu, Erdil Yaşaroğlu,
ipek Çalışlar imzalı kitabına sahip olduğum yazarlar.
Okuduğum bir kitabın film
uyarlamasını çok merak ederim. İzledikten sonra da kesin beğenmem. Yönetmenden
tamamen benim hayal dünyamı perdeye aktarmasını istiyorum, bu da tabii mümkün
olmuyor. Yine de merakımdan kitap uyarlamalarını kaçırmam. Hatta önce filmi
izleyip beğenmişsem sonradan kitabını alır okurum. Dövüş Kulübü’nde böyle
yaptım mesela. Yüzüklerin Efendisi, Kefaret, Koku, Saksı Olmanın Faydaları vb.
izleyip beğendiğim kitap uyarlamaları. Bunların kitaplarını da okuyacağım.
Sizin kitap alışkanlıklarınız neler? Hadi benimle paylaşın. Yeni yazılarda görüşmek üzere 😃
Bende eskiden kitaplarımı vermeyip büyük bir kütüphane hayali kurduysam da şimdilerde başkasına faydası olması adına kütüphaneye bağışlıyorum , hediye ve kaynak kitaplarım hariç olmak üzere . Kitapların bu kadar pahalı olduğu bir zamanda belki birine faydam olur , mutluluğuna vesile olurum diyerek . Umarım oluyorumdur .... Bu arada bende kendimi bildim bileli okumayı sevmişimdir , Ayşegül serisi ile başlayan bu sevda bugünlere kadar geldi . Çevremde kitap okumayı seven kimsenin olmaması beni bu sevdada bloglara yönlendirdi. Sizlerin yazılarını okuyorum notlar alıyorum , bu yanlızlığımı böyle gideriyorum . Sevgiler.
YanıtlaSildlkgzr,
SilEvet, kitaplar çok pahalandı. Ben elimdeki kitapları ya blogda hediye ediyorum ya çevreme hediye ediyorum ya takasta kullanıyorum ya da ikinci el olarak satıyorum. Bir daha okumayacağım kitapların evimde yer kaplamasına gerek yok.
Ayşegül serisini ben hiç okumadım herhalde. Çocukken dünya klasiklerinden okumuştum. Nasreddin Hoca fıkralarını da okuduğumu hatırlıyorum. Lisede İpek Ongun'un kitaplarıyla okuma hızım arttı. Kitapları okumayı her zaman severdim ama İpek Ongun'un kitaplarına hayran kaldığımı hatırlıyorum.
Ben sanırım hiçbir zaman büyük bir kütüphane hayal etmedim. Dolu dolu ama küçük kitaplıklardı hayalim. Alınıp da geri getirilmeyen kitaplardan sonra kitap ödünç vermeyi bıraktım. Bunun istisnası sadece üç kişi var hayatımda. Ödünç vermeyi bıraktığımdan beri de bağışlıyorum kitaplarımı ya da hediye ediyorum. Ama sonuçta Bedavaya verdiğim için altını çizdiğim yerlere de laf edemezler diye düşünüyorum. 🤭
YanıtlaSildövüşürken hanımefendi değilim,
Silbence de etmezler. Hediye kitapta kusur bulunmaz :-) Benim duvarları boydan boya kitaplarla kaplı bir ev hayalim vardı ama hayatın gerçekleri yüzüme çarptı. Hem bütçem hem odam hem de onun temizliğiyle uğraşacak zamanım, enerjim yok. Az olsun temiz olsun kafasındayım artık.
Eline sağlık Şule'cim zevkle okudum:) ben de aynen senin gibi çok bayılmadığım kitapları elimden çıkarıyorum, kitapları temiz tutmaya özen gösteriyorum, satıraltı çizmiyorum not almıyorum:))
YanıtlaSilEren,
Silsatır altlarını renkli tükenmez kalemle çiziyordum. Yıllar geçtikçe kalemin renginin değiştiğini ve kitabın arka tarafına geçtiğini görünce vazgeçtim bundan. Zaten sevdiğim bütün alıntıları bloğuma ve 1000Kitap'taki hesabıma yazıyorum. Okumak istediğim zaman açar okurum.
çok güzel bir yazı olmuş şule hemen hemen ortak bir çok görüşe sahibiz hatta ailede kimse kitap okumazken benim deliler gibi kitap aşığı olmam bile :) bir tek ben çok sevdiğim kitapları ara ara canım sıkıldıkça okuyorum mesela harry potterları kaç defa okuduğumu hatırlamam hatta tüm seriyi belki ondan fazladır :D şimdi artık evde kitap koyacak yeterli bir alanım olmayınca kütüphanelere geri döndüm :)
YanıtlaSilsohbet için teşekkürler :)
İçimdeki yaz,
SilHarry Potter'ı tekrar okumak benim de istediğim bir şey. Birkaç yıl içinde yapmayı düşünüyorum. Sonrasında kızım büyüyünce bir tur da onunla okurum inşallah. Harry Potter'ın zamanı geçmiyor :-)
Bir iki kitabı 2 kez okumuşluğum var, kitapsız kalışlığıma denk gelen dönemde sevdiklerime uğrayayım düşüncesi ile :) öte yandan çok erken yaşlarda ve anladığım şüphe götürür olan dünya klasiklerine bir geri dönüş fikrim var benim de henüz uygulamaya koyamadığım
YanıtlaSilVakt-i Dem,
Silbeş sene sonra kırk yaşında olacağım. O zaman yirmi yaşımdan önce okuduğum klasikleri tekrar okumak istiyorum. Jane Eyre, Dönüşüm, Vadideki Zambak, Genç Werther'in Acıları vb.
heeey bu yazın ilginçti yaa, kitap konusunda azcık takıntılı gibisin sankiii ama çok sevdim, kitaplar konusunda sıra dışı davrananları çok severim :)
YanıtlaSildeeptone,
Silsankisi fazla, öyleyim. Bu gene düzelmiş hâlim. Eskiden daha takıntılıydım :-)
Pearl S. Buck'un "Ana" adlı romanını peş peşe iki kez okudum lisedeyken. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki yaşadığım zaman ve mekândan kopmuştum.
YanıtlaSilAli Demiral ,
Silyazarı da kitabı da ilk kez duydum. Hemen bakıyorum. İlgimi çekerse okuma listeme ekleyeceğim.
Az önce yorum yaparken birdenbire yorum kutusu yenilendi ve yazdığım şeyler gitti :( Yorum olarak gönderildiyse diye önden haber vereyim dedim. Neyse, bu etkinliğe katılman iyi olmuş çünkü çok keyifli bir yazıydı, umarım devam edersin :) Ben de senin gibi daha önce katılmayıp bu konuyu seven ve yazmaya karar verenlerdenim.
YanıtlaSilKitaplarda isim ve tarih yazması çok değerli bence. Ben ikinci el kitap aldığımda karşıma çıkarlarsa çok mutlu oluyorum, hatta bazen kimdi ne yaptı acaba diye merak ediyorum kendi kendime. Kitap ödünç verme olayını sevmemeyi en iyi kitapseverler anlar diye düşünüyorum. Toplu kitap almayı sevdiğin de belli, ben de o yazıları okumaya bayılıyorum burada :)
vulnicure,
Silsenin yazdığını gördüm ama henüz okumaya fırsat bulamadım. Asında bazen çok güzel konular seçiyorlar. Yazmak istiyorum ama zaman sorunu izin vermiyor. Birikmiş yazılarımı bile yazamadım daha.
Ben de kitapların ilk sayfasındaki yazıları okumayı severim ama bazı insanlar kitaplarda hiçbir şey yazılmasını istemediği için yazmıyorum. Okuduğum kitaplar sıfır gibi kalıyor.
İlkay ,
YanıtlaSiluzun ve güzel yorumun için teşekkürler İlkay. Gerçekten karşılıklı konuşmuşuz gibi oldu :-)
Beş sene sonra kırk yaşında olacağım. O zaman yirmi yaşımdan önce okuduğum klasikleri tekrar okumak istiyorum. Jane Eyre, Dönüşüm, Vadideki Zambak, Genç Werther'in Acıları vb. Kimisini hiç hatırlamıyorum. Sadece sevdim/sevmedim diye aklımda kalmış. Tekrar okuduğumda ne düşüneceğimi merak ediyorum.
Kitapçı gezip kitap almanın keyfi başka. Kitapçılarda kitaplar çok pahalı olduğu için uzun zamandır yapmıyorum bunu. Fuarda indirimli kitaplar oluyor, oradan alıp isteğimi bastırıyorum.
Kitapları çizmeyi sevmiyorum. Eğer çok hoşuma giden bir cümle olursa deftere not alırım. Kitaplarımı temiz okumayı seviyorum, okurken ilk aldığım günkü gibi kalsın istiyorum. Kitapları kaplamam, yanıma aldığımda zarar görmesini istemiyorsam kitap kılıfı tercih ederim ama kaplamayı sevmiyorum:) Orijinal kapaklarıyla kalmalı bence:))))
YanıtlaSilÖdünç vermeyi de sevmem, çünkü biliyorum ki verdiğim gibi bana dönmeyecek, bu durum da beni sinir ediyor. Çok isterlerse aynısından alırım, benim yöntemim bu:)))
Cep boy kitapları sevemiyorum bir türlü, elime alınca ufacık kalıyor, ya da alışkanlığım yok diyelim:))) Çok sevdiğim kitapları fazla okuduğum olur, ilk okuduğumla sonradan okuduğumda aldığım tat bambaşka oluyor:))) Kitabın filmini izleme konusunda ben de seninle aynıyım, mutlaka bakarım filmi var mı diye? Önce kitabı okuyup sonra filmini seyretmeyi seviyorum. Filmi önce seyretme taraftarı değilim ama bu kuralı çiğnediğim ve birkaç filmi kitabını okumadan seyrettiğim oldu, yalan yok:)))
Şunu söyleyebilirim; Hachiko kitabını okumadan filmini seyretmiştim ve bayılmıştım filme, çok da ağlamıştım. Sonrasında kitabını okuyunca o tadı alamadım, hatta kitabı beni bunalttı biraz, bloğumda da yazmıştım. Bazen tam tersi de olabiliyor bu örnek gibi:)))
Çok güzel bir yazı olmuş, keyifle okudum:))))
kitapkesfi,
Silben üniversite yıllarımda çok kısa bir dönem kapladım. Kitaplar yıpranmasın, daha uzun süre dayansınlar dedim ama kapladığım jelatin eskidi. Yani kaplamasaydım daha iyiydi.
Filminin kitabından daha iyi olduğu çok az örnek var. Mesela Muhteşem Gatsby için de çoğu kişi öyle düşünür. Bazen filmini daha iyi yapabiliyorlar.
Güzel yorumun için teşekkürler :-)
Kitapları tekrar tekrar okumayı seviyorum, zira her dönemde insan başka bir yerinden etkileniyor. Zaten balık hafızalıyım :) Kitabı okuduktan sonra sevdiysem üzerine ismimi yazarım. Bir daha okumayı düşünmediklerimi dağıtıyorum. Kitap ödünç vermem. Verdiğim ender kişiler de zaten geri getirmese de üzülmeyeceğim kadar sevdiğim kişilerdir. Gidip kendime yenisini alırım uzun süre gelmezse : D
YanıtlaSilHandan
Silen iyisini sen yapıyorsun. Ben de artık tekrar okumayacağım kitapları elden çıkarmaya çalışıyorum. Çıkaramazsam hediye ediyorum. Bugün bir arkadaşımın kızına gönderdim birkaç kitap. Onların sevincini görünce kendimi iyi hissettim :-)
Detaylı, kitapla ilişkinizi ortaya koyan güzel bir yazı olmuş. Kitap okurken kaldığım yeri belirlemek için sayfanın üst köşesini küçük bir üçgen oluşturacak şekilde kıvırırım. Ayraç ve post-it kullanmayı tercih etmiyorum, düşerler arasından diye. Bunun dışında satır altlarını çizmem, sayfa kenarlarına not almam ve kitaplarımı kaplamam. Kitabı bitirdikten sonra eğer filmi çekilmişse izlemekten keyif alıyorum. Dediğiniz gibi kitap filmden daha güzel geliyor gözüme. Ayrıca filmin kitaba uyarlamasını yapıyorum. Novelizasyon deniliyor buna, romanlaştırma yani. İki kez denedim. İkincisi son bölümünü bu hafta yayınlayacağım "yaşam mahkumları". Eşim hijyen takıntılı olduğu için sahaftan ya da tanımadığı birinden kitap almaz. Kitap verdiğimiz bazı dostlar olmuştur ve hiçbiri geri gelmemiştir. Biz de hangi kitabı kime verdik unuturuz zaten. Çok sayıda kitabımız birikti yıllarca. Adlarını ve yazarlarını bilgisayara geçip uygun bir şekilde arşivlemeyi düşünüyorum. Bunu nasıl yapacağım konusunda henüz fikrim yok ama sanırım yazarların soyadlarına göre dizerim. Türüne göre tasnif etmek daha zor olur muhtemelen:)
YanıtlaSilKaystros Tyrha,
SilBen kitaplarımı kardeşime verdim. Onun evi daha müsaitti, kendine bir duvarı boydan boya kaplayan kitaplık yaptırdı. İkimizin kitapları da onun evinde duruyor şimdi. Kitaplarımızın listesini Excel'de tutuyoruz. İllaki başka uygulamalar, programlar vardır ama Excel bana hem kolay hem de kullanışlı geldiği için onu tercih ettim. Yazarın ve kitabın adını kaydettik. Keşke yayınevlerini de kaydetseymişim dedim. Şimdi onu eklemek zor geliyor :-)