Benim yazmadığım dört günüm var. Bu dört günümde de
beni mutlu eden, eski defterlerimi ortaya çıkarmam oldu. İnstagram hesabımı takip
edenler gördüler, bloğuma da taşımak istedim. Ortaokul yıllarımdan itibaren dokuz
defter biriktirmişmişim. Bu defterde arkadaşlarımın yazdığı anılar ve
doldurdukları anketler var. (Yeni nesil bilmez, eskiden anket defterleri olurduJ)
Benim günlüklerim ve mesajlarımı yazdığım defterlerim var. Evet, ben eskiden
telefonuma gelen her mesajı yazardım. Önce hem benim gönderdiklerimi hem de
karşı taraftan gelen mesajları yazıyordum, sonra sadece bana gelen mesajları
yazdım. O zamanlar bir mesaj iki kontör olduğu için çok fazla mesaj atmazdık ve
benim çok fazla boş vaktim vardı J 2014 yılının
sonlarında artık mesaj yazma işinden vazgeçmişim.
Bu dokuz defter bana neler gösterdi derseniz kısa kısa
anlatayım. (Bu arada yaşım 35. 2004 yılında üniversiteye başladım, 2008 yılında
bitirdim. Lise sonda cep telefonum oldu, akıllı telefonu 25 yaşımda kullanmaya
başladım. Bunları yazıyorum ki hangi dönemlerden, genellikle 2004-2008 yılları arasından, bahsettiğim hakkında bir bilginiz
olsun.)
*Eskiden konuşmak ve mesajlaşmak ne kadar zormuş. Mesela
yeni nesil çağrı bırakmanın ne demek olduğunu bilmiyor. Eskiden “Seni
düşünüyorum.” anlamında karşı tarafın telefonunun çaldırıp bırakırdık. Eğer karşı
taraf yanlışlıkla açarsa kızardık. “Neden kontörümü yedin?” derdik. Çağrı bırakman
için en az bir kontörün olması lazımdı. Eğer yoksa onu da yapamazdın. Telsim
(Şimdiki Vodafone), 10 dakikası iki kontör gibi bir kampanya yapmıştı ama
sadece on numarayı kapsıyordu. En çok konuştuklarımızın numarasını
kaydediyorduk. Arada samimiyetlerimiz değiştikçe listeyi güncelliyorduk. Birilerini
çıkarıp başkalarını alıyorduk. Avea, polis ve öğretmen hattı açmıştı. Bu meslek
grubundakiler sınırsız konuşuyordu. Çevremizden “Avea hat bul da konuşalım.” diye
mesajlar alıyorduk. Bir mesajda giriş, gelişme ve sonuç yazılıyormuş. Şunun gibi.
“Merhaba Şule. Nasılsın? Ben iyiyim. Bu hafta sınavlarımız başlıyor. Onlara çalışıyorum.
Sen eve gittin mi? Görüşürüz?” J
*Neredeyse her gün internet kafeye gidiyormuşum. İlk
mail adresim Mynet’tendi. Sonra MSN ile tanıştık. Ekşi Sözlük’ü keşfettim ve
büyülendim. Neredeyse orada yazılan her şeyi okuyordum. Kaçırdığım dizileri
Youtube’tan izliyordum.
*Ben üniversitedeyken annemler 70 ekran televizyon
almışlar. Buna o kadar çok sevinmişiz ki. İnsanlar kocaman görünüyor diye mutlu
olmuşuz. Bundan önce 55 ekran televizyonumuz vardı. Kuzenim 84 ekran almıştı. Biz
de o kadar büyük televizyon alacak paramız olmadığı için “Aman, o kadar büyük
televizyona da hiç gerek yok. Hem gözün bozulur.” diye kendimizi teselli
ediyorduk J
*Günlüklerimi okuyunca bazı şeyleri farklı
hatırladığımı gördüm. Mesela ben üniversite son sınıftayken KPSS’ye çok sıkı
çalıştığımı düşünüyordum. Neden atanamadığımı anlamamıştım. Halbuki sürekli
dersleri ekiyormuşum. 15 saatlik dersin sadece birine girmişim. Okuldaki bütün
devamsızlık hakkımı sonuna kadar kullanmışım. Yok canım sıkıldı, yok
arkadaşlarla gezdik, yok tiyatro grubumla takıldım diye diye ders çalışmayı
sürekli ertelemişim J
*Çok samimi olduğumu düşündüğüm kişilerle o kadar
görüşmediğimi ve pek yakın değildim diye düşündüğüm birkaç kişiyle sık sık
görüştüğümü fark ettim. Günlüğümde bahsettiğim ya da mesajını yazdığım birkaç
kişiyi hatırlamamam ise beni çok şaşırttı. Gerçi ben üniversiteyi bitireli on
beş sene oldu ama yine de hafızamın daha iyi olduğunu düşünürdüm.
*Gençliğimde çok alınganmışım. Saçma sapan sebeplerden
dolayı arkadaşlarıma küsmüşüm ve bunu onlara söylemeyip onların fark etmesini
beklemişim. Onlar fark etmeyince daha beter kırılmışım. İnsanlarla çok ters
konuşuyormuşum. Tam ergenlik yani. Tabii bunun tam tersi de var. Bazı insanları
da boşuna çekmişim. Şimdi olsa kestirip atarım ama o zamanlar alttan alıp
arkadaşlığımı sürdürmüşüm. Ben 17 yaşındayken üniversiteyi kazanmıştım. Üniversiteye
çok erken gitmek de sıkıntı J
* Üniversitede olduğum dört yıl içinde bahar
şenliklerinde Kenan Doğulu, Şebnem Ferah, Manga, Göksel, Sezen Aksu, Vega,
Pinhani, Duman, Athena, Özlem Tekin vb. isimlerin ücretsiz konserlerini
izlemişim. Şimdiki nesil bu keyiften mahrum maalesef. Halbuki biz bütün sene
bahar şenliklerini beklerdik.
*Defterlerime sevdiğim oyuncu, dizi ve filmlerin
fotoğraflarını yapıştırmışım. Birkaçını aşağıya bırakıyorum. Nostalji yaşamak
isteyenler bakabilir.
Sonuç olarak benim için keyifli bir süreçti eski
defterlerimi karıştırmak. Günlük yazmanın bana ne kadar iyi geldiğini fark
ettim. Uzun zamandır yazmıyorum. Her gün yazacak zamanı bulamam ama bundan
sonra arada sırada içimi dökmek için bir şeyler yazacağım.
Ortaokulda Mahsun Kırmızıgül hayranıydım. Poster, kartpostal ve kasedi de vardı bende :-) |
O zamanlar kadınlar Jack-Sawyer diye ikiye ayrılmışlardı. ben Jack'i tutuyordum. |
The O.C.'de Adam Brody'nin canlandırdığı Seth karakterine âşıktım :-) |
Bu dizinin tanıtımını izlediğim anı hatırlıyorum. Bu kadar iyi oyuncuyu nasıl aynı diziye toplamışlar diye şoke olmuştuk. |
Heroes. Bu dizi çok büyük sükse yaparak başladı ama sonradan senaryoyu toparlayamadılar ve çok saçmaladılar. bu yüzden artık kimse izlemiyor ve konuşmuyor. |
Bloga da taşımana çok sevindim çünkü ben Instagram'a çok nadiren bakıyorum, kaçırırmışım bunları. Yazıyı kocaman bir tebessümle okudum. Beni geçmişe ışınlayan yazıları çook seviyorum :)
YanıtlaSilMesajlara "kısa mesaj" denmesinin bir sebebi girişli, gelişmeli, sonuçlu olmalarıymış o halde :)
Mynet ve MSN'in popüler olduğu dönemlere yetişebildim ben. Babam hala bu mecralardaki e-postalarını iş için kullanır, interneti öğrendiği ilk dönemde karşısına çıktığı için hiç vazgeçemedi oralardan :) Ekşi Sözlük sahiden büyüleyici bir yerdi.
Sizin döneminize imrenmemek elde değil. Bizde şimdi müzik yasakları, festival yasakları derken bu kültür mahvoldu gitti. Konserler olsa bu sefer parasızlıktan gidemiyoruz.
vulnicure,
Silher nesil kendinden sonraki nesli beğenmez ya ben de gençlere laf edeceğim, sonra nasıl bir ülkeye nasıl bir duruma doğdukları aklıma geliyor ve bir şey diyemiyorum. O kadar haksızlığa uğradılar ki. Hayatlarının en güzel dönemleri bomboş ve sıkıntılı geçti, geçiyor. Keşke bu durumlar bir an önce düzelse.
Ya ne kadar güzel, tatlı anılar. Yaşlarımız yakın o yüzden çoğunu ben de yaşadım. İlk telefona lisede sahip olmuştum, o da bir akrabanın eskisiydi. İlk akıllı telefonumu da kendim çalışınca aldım, aileme masraf çıkarmayı sevmezdim. Ünlülerin fotoğrafını yapıştırırım benim de defterim vardı, kayboldu gitti ama. :)
YanıtlaSilBu etkinliğe katılamadım, belki tek seferde beni mutlu eden şeylerden bahsederim, ayrı ayrı günlerden değil de. :)
duygu emanet,
Silo da olur, hatta çok güzel olur. Bekliyorum.
Ben de akıllı telefonu kendi paramla almıştım. Ondan önceki telefonum Nokia 2300 idi. Çok seviyordum o telefonu. Öğrencilerim bile telefonum eski diye dalga geçiyordu ama ben umursamıyordum. Yedi sene boyunca kullandım ama artık sesi çıkmaz olunca akıllı telefona geçtim. Şimdi bir telefonu yedi sene kullanmak imkansız gibi bir şey.
Geçmişe gittim. 5 dakikası bir kontör olayını hiç unutmadım ama bunu sadece 10 numarayla yaptığımızı şimdi hatırladım. :) "Avea bul da konuşalım"ı da hatırlıyorum. Hey gidi günler! ..
YanıtlaSilAli Demiral,
Silsanki başka hayatlarda yaşanmış gibi. Bizim nesil ev telefonunu, cep telefonunun ilk zamanlarını ve şimdiyi yaşadı, yaşıyor. Hepsini tecrübe eden tek kuşak biz olacağız sanırım.
Eh ben en azından mektuplar yazılı geldiği için onları not almamışım :D
YanıtlaSilBirinci evlilik yıldönümümde 28 yaşındayken babam ilk cep telefonumu hediye etmişti. Adamcağız nasıl sıkıldıysa müfettişlik yaparken bana ulaşamamaktan :)
Telefon hattından internete bağlanırdık da telefonlar hep meşgule düşerdi. Tabi bu dediğimde Metehan doğmuştu artık.
Eski defterleri arada karıştırmak keyifli. Benim sanırım elli tane falan ar. Napıcam onları bilmem.
Handan,
SilHani ünlü isimlerin günlükleri kitap olarak basılır ya, sen de onları seri olarak bastırsan ne güzel olur. Kitap kahramanına dönüşürsün :-)
Eskiyi ben de çok özlüyorum, o zamanlar daha başka geliyor bana:))) Ben de defterleri çok seviyorum, anket defterim vardı benim de:))) Cep telefonuna mesaj geldiği zaman mutlu oluyorduk, kontör alıyordum devamlı:) Ne güzel günlerdi:)))) Çok güzel bir yazı olmuş:))))
YanıtlaSilkitapkesfi,
Silşimdi mesajları okuyup cevap yazmaya üşeniyoruz. O zamanlar dediğin gibi mesaj gelince sevinirdik. Bir de o dönem ben sevdiklerimi arayıp konuşmaya özen gösterirdim. Şimdi iki bin dakika konuşma süresi veriyorlar, yüz dakikasını ancak konuşuyorum. Artık kimseyi aramak gelmiyor içimden :-(
Resmen geçmişe yolculuk. :) Ne güzel olmuş. OC'den Seth'i kim sevmezdi ki? Heroes'ı bende sıkılıp bırakmıştım.
YanıtlaSilshe is the man,
SilSeth hayalimdeki erkekti o dönem. Giyim tarzına da bayılırdım. Esprileri falan. Sırf onun için diziyi tekrar izleyesim geliyor.
ah eski zamanlar ne güzel bir yazı olmuş ya instagramdan da okumuştum ama gelip bir de burada okudum nostaljik şeyleri severim eline sağlık :)
YanıtlaSiltozlu hayaller kütüphanesi,
Silben de seviyorum. Hatta fazla seviyorum sanırım, günümüze gelmeye çalışıyorum :-)
senden okuduğum en keyifli yazı buydu :) mesajları yazmak mııı, ne ilginç :) defterler ne hoş :) O.C. neydi yaaa :)
YanıtlaSildeeptone,
Silvalla bu kadar muhabbetten sonra O.C.ye tekrar başlayacağım ben. Özledim :-)
İlkay,
YanıtlaSilpandemi siz öğrencileri çok etkiledi tabii. Keşke farklı olsaydı her şey. İki yıllık okuyan kuzenim eylülde okula başladı, bir dönem okudu, sonra pandemi oldu. Üç dönemi uzaktan okudu ve okul bitti. Okulda geçirdiği süre üç ay ve üniversite okumuş oldu. En güzel dönemleri olabilecek zamanları bu şekilde geçirmesi çok üzücü.
Eski defterleri karıştırmak harika bir duygu. Günlüğe muhakkak dönmelisin. Günlük bir cümle bile yazsan yeter :)
YanıtlaSilYaşamdan Yazılar,
Silben de öyle düşünüyorum. Kendime bir defter aldım bile :-)
Hikayende fotoğrafları görmüştüm. Benim de böyle dergilerim ve defterlerim vardı ama nerede hiç bilmiyorum. :/ Yazını ekliyorum yazıya, emeğine sağlık^^
YanıtlaSilEsra Ercan,
Silteşekkürler. Benimkiler uzun zamandır bir kutunun içinde duruyordu. Kutuyu açınca hepsini hatırlamış oldum.
yaa çok keyifli bir yazıydı kendi yaşadığım şeyler geldi aklıma okurken ama ben hiç günlük tutabilen biri olmadığım için hepsi sadece hafızamda olanlar keşke günlük alışkanlığı geliştirebilseymişim diyorum hep :)
YanıtlaSilsessizgemi,
Silinsan hafızası nankör. Yazmayınca çoğu şey unutuluyor. Ben yazdıklarımın bir kısmını bile unutmuşum. "Böyle bir olay mı olmuştu?" diye diye okudum günlüklerimi :-)
Çok samimi ve şahane bir yazı olmuş, ben de eskiden mesajları bir deftere yazardım ve pek tabi ben de deftere geçirmeyi bıraktım. Bazı yerlerde "aynı ben" demeyi ihmal etmediğim yazın için kalemine sağlık :)
YanıtlaSilGül Özdemir,
Silsanırım yakın yaşlardaki okuyucular beni daha iyi anladı. Birçok benzerliğimiz varmış. Sevindim :-)