9 Nisan 2020 Perşembe

Benim Lohusa Sendromum

Sule Uzundere Blog


Öncelikle uzun bir yazı olacak baştan uyarayım. Sonuna kadar okuyanlar yorumlarda ses versin 😃

Bu yazıda kendi lohusalık dönemimi anlatacağım. Siz benim yaşadığım gibi yaşamayabilirsiniz. Belki hiç sendrom yaşamazsınız ya da daha ağır yaşarsınız. Bu süreçte herkesin farklı bir tecrübesi oluyor. Bu yüzden benim yaşadıklarımı sadece bir tecrübe olarak okuyun.

Hamilelerin bu yazıyı okumasını önermem. Şimdiden içiniz kararmasın. Lohusalar “Benim yaşadıklarımı yaşayan başkaları da varmış.” diye düşünüp rahatlamak için okuyabilir. Yine de tercih sizin. Yazım çok karamsar başlayıp iyimser bir ruh haliyle bitiyor.

Bu yazıyı yazıp yazmamayı çok düşündüm. Normalde bloğumda çok kişisel yazılar yazmıyorum. Hatta içimi bu kadar dökeceğim bir yazı şimdiye kadar (altı senedir) yazmadım ama bunu yazmak istedim. Eşime, anneme, en yakın dostuma bile hepsini anlatmadığım bunalımımı yazıya dökmem gerekiyordu. Ancak öyle huzur bulacağımı hissediyorum. Bir de bir yerlerde kendini kötü hisseden bir lohusa bu yazıyı okursa ona umut olmak istiyorum. Sosyal medyada herkes ne kadar mükemmel anne olduğunu paylaşıyor. İnsan o paylaşımları gördükçe kendinde bir sorun olduğunu düşünüyor ve daha çok üzülüyor. Bocalayan, üzülen, bunalan annelere yalnız değilsiniz, demek istedim. Bir de eğer bir gün ikinci çocuğu düşünürsem öncesinde bu yazdıklarımı okuyup ona göre karar veririm dedim 😅

Geçen sene 31 yaşındayken ilk çocuğumu doğurdum. Hamileliğim çok rahat geçti. Mide bulantısı, halsizlik, uykusuzluk vb. sorunlar yaşamadım. Sadece hamileliğimin son aylarında mide yanması şikâyetim oldu. Onu da biraz kötü beslenmeme yoruyorum.

Hamile kaldığımı öğrendiğim günden beri normal doğum istedim. Sezaryen mecbur kalırsam bir seçenek olabilirdi. Bu yüzden aktif bir hamilelik geçirdim. Doğumumdan birkaç gün önce bile günde bir saat dinlenmeden çok rahat yürüyordum ama işte bu işler biraz da şans işi. Bebek doğum pozisyonu almadı, sancım gelmedi, hiçbir doğum belirtisi göstermedim. Hamileliğimde 42.haftaya girince doktor artık bekleyemeyeceğimizi söyledi ve sezaryen oldum.

Sezaryen bana normal doğumdan korkutucu geliyordu. Özellikle doğumdan sonra kendini toparlaman için zamana ihtiyacının olması gözümü korkutuyordu. Bakman gereken bir bebek varken nasıl dinlenebilirdin ki? Korktuğum gibi olmadı. Ameliyatım çok rahat geçti. Doğumdan 6 saat sonra destek almadan odada tur atabiliyordum. Sadece oturup kalkarken ve yatarken ağrım oluyordu ama doktorun çok ağrın olursa yaptırırsın dediği iğnelerden yaptıracak kadar değil. Hatta ekstradan ağrı kesici bile kullanmadım.

Hamileliğim ve doğumum bu kadar rahat olunca lohusalığım da rahat geçer diye düşünmüştüm. Fena halde yanılmışım.
Sule Uzundere Blog
Zeynep doğduktan dakikalar sonra
Zeynep 9 Nisan 2019’da saat 14.20’de doğdu. Yanıma verdiler. Emzirdim. Her şey yolunda gidiyordu. Bir ara çocuk doktoru kontrole geldi ve burnunun tıkalı olduğunu söyledi, açtılar. Gece olunca çok ağlamaya başladı. Nefesi hırıltılıydı. Hemşireyi çağırdığımızda burnunun tekrar tıkanmış olduğunu söyledi ve tekrar açtı. Ertesi gün doktor kan testi yaptı. Kanında enfeksiyon bulunduğunu söyledi. Hamileyken grip olmuşsam ya da idrar yolu enfeksiyonu geçirmişsem bebekte de enfeksiyon olabilirmiş. Ben idrar yolu enfeksiyonu geçirmiştim. Kontrol amaçlı Zeynep’i beş gün küvözde tutacaklarını söylediler. Zeynep hastanede kaldı, biz çıktık.

Benimle annem ilgileneceği için ailemin evine gittim. Çok garipti. Hastaneden çıktık, eve geldik ama bebek yok. Ailemle oturuyorum, televizyon izliyorum, bebek yok. Her şey eskisi gibi. O gün gündüz dört saat uyudum. Rüyamda hamileliğimin ve doğumun rüya olduğunu, aslında çocuğumun olmadığını gördüm. Kendimi çok kötü hissettim. 

İlk gün olayların sıcağında bir şey hissetmedim. Ertesi gün bebek yoğun bakım katına çıktığımda bütün duygular birden hücum etti ve beş gün boyunca katlanarak arttı. Ben çevremde soğuk ve duygusuz olarak tanımlanan biriyim. Kolay kolay ağlamam, hatta çok ağlayan insanlarla da “sulugöz” diye dalga geçerim. Zeynep doğduktan sonraki bir ay içinde, hayatımda ağlamadığım kadar çok ağladım. Bazen yüzümde en ufak bir mimik olmadan öylece durdum ve gözyaşlarım aktı. Bazen de hıçkıra hıçkıra, böğüre böğüre ağladım. İnsanın gözyaşlarını durduramaması nasıl bir şeymiş ilk kez yaşadım. Ağlamak istemiyorum ama kendime engel olamıyorum.

Ben küvözde sadece erken doğan bebekler yatar sanıyordum. Zeynep zaten geç doğduğu için onun yatacağı hiç aklıma gelmemişti. Sonradan fark ettim ki bebeklerin doğumdan sonra küvözde yatması çok yaygınmış.

Hiç bebek yoğun bakımına gittiniz mi? Allah kimseyi oraya düşürmesin. Odada bir sürü bebek. Çoğu sürekli ağlıyor. Yeni doğum yapmış anneler hastanenin kapısında görüş saati gelsin diye bekliyor. Kimisi zor ayakta duruyor. (Evet, bebek yoğun bakımının kapısına hastane sandalye koymayı akıl edememiş. Belki de doğum yapalı saatler olan kadınlar zorla ayakta bekliyorlar.) Görüş saatinin gelmesini bekliyoruz. Bir saat bebeğimizi görebileceğiz. Zeynep’e bir zıbın giydirmişler(Bizden kıyafet almamışlardı). Üstünde “Anasının kuzusu” yazıyor. Ben onu görünce ağlamaya başlıyorum, dakikalarca susmuyorum ve bu sahne her gün tekrarlanıyor. Hatta gözyaşlarım katlanarak artıyor. “Zeynep’in yanında yatan bebeğin annesi niye hiç gelmiyor. Acaba annesi onu sevmiyor mu?” diye düşünüyorum ağlıyorum. Odada engelli bir bebek var. Onun ve ailesinin ne kadar sıkıntı çekeceğini düşünüyorum ve ağlıyorum. Bebeklerin ağlama sesinin ne kadar rahatsız edici olduğunu düşünüyorum ve orada çalışan hemşireler için ağlıyorum.

Beş gün geçiyor. Çok şükür Zeynep iyileşiyor ve beraber ailemin evine dönüyoruz. İnternette yeni doğan bebeklerin 20 saate kadar uyuyabileceği yazıyor ama Zeynep uyumuyor. 30, en fazla 40 dakika sonra çığlık atarak uyanıyor. Asla sakin bir şekilde uyanmıyor, mutlaka ağlayarak uyanıyor. Allah’ım bir kere de gülerek uyanır mı acaba diye düşünüyorum. (Evet, uyanıyor ama aradan biraz zaman geçmesi gerekiyor.)

“Bebeğinizi 2-3 saate bir emzirin.” diye okumuştum. En büyük yanılgım bu oldu. Halbuki yeni doğan bebek gak dese emzirilecekmiş, guk dese emzirilecekmiş, bilmiyordum. Zeynep’i emziriyorum. Yarım saat sonra bas bas bağırıyor. Çevremdekiler emzir diyor. Emzirmek anne ve bebek arasındaki en güzel bağdır diyorlardı ama ben öyle hissetmiyorum. Sanki ruhumu emiyormuş, hayat enerjimi tüketiyormuş gibi hissediyorum. Zeynep’i emzirdikten sonra hemen anneme veriyorum. Neredeyse bir ay boyunca emzirme dışında kızımı kucağıma alamıyorum.

Hamileliğimde 12 kilo almıştım. Doğumdan on gün sonra hepsini veriyorum. Hatta doğumdan iki hafta sonra 14 kilo vermiş durumdayım ama kızımı kucaklayacak halim yok. Herkes bana “Ye” diyor. “Bu çocuk aç, doymuyor, sütün olması lazım, ye.” diyorlar ve ben yemeye başlıyorum. Verdiğim bütün kiloları alıyorum. Hâlâ o kiloları verebilmiş değilim. 9 aylık hamileyken şimdiki halimden daha fit görünüyordum.

Kontrol amaçlı gittiğimiz doktor, Zeynep’in kilo artışını az bulunca mama takviyesi yapmamız gerektiğini söylüyor. Günde birkaç kere mama veriyoruz. Bu sefer çevremden “Mama verirsen seni bırakır.” yorumları duyuyorum. Mama verirsem beni bırakır, vermezsem aç kalıyor ve ağlıyor. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

Doğum yapmadan önce internette erkek bebeklerin kızlara göre daha gazlı olduklarını okumuştum. Çok sevinmiştim. Benim kızım olacak, gaz sıkıntısı yaşamayacak diye. Yanılmışım. Zeynep’le beraber gaz çıkarmanın insan vücudu için ne kadar önemli olduğunu anlıyorum. Küçücük bebek kıpkırmızı oluyor, bas bas bağırıyor, uyumuyor, emmiyor, sancı çekiyor. Her emzirmeden sonra gazını çıkarın, diyorlar. Emzirirken uyuyakalıyor, gazını çıkarayım desem uyanıyor. Bebeği uyandırma yatır diyorlar. Bu sefer Zeynep on on beş dakika sonra ağlayarak uyanıyor. Birisi ben çocuğumun gazını hiç çıkartmadım, diyor. Başkası olur mu, her seferinde gazını çıkartmalısın diyor. Kimisi sırtına pat pat vur, diyor. Kimisi sırtını ovala diyor. Kimisi de kucağına yatır, öyle gazını çıkar diyor. Ne yapacağımı bilmiyorum.

Şehir dışından arkadaşım geliyor Zeynep’i görmeye. En yakın arkadaşım. Onu aylardır görmemişim, çok özlemişim ama konuşamıyorum. Cümle kuramıyorum. Ağzımı açmak çok zor geliyor. O konuşuyor, anlatıyor, gülüyor, ben bakıyorum sadece (Daha sonraki görüşmemizde o gün çok boş baktığımı söylüyor.) Konuşma yeteneğimi kaybetmiş gibiyim ve bu durum hâlâ tam olarak düzelmedi. Bazen kelimeler aklıma gelmiyor. Bir şey diyecekken başka bir şey diyorum. Bazen yaptığım hatayı fark ediyorum, bazen çevremdekiler yanlış söylediğimi söylüyorlar. “Öyle mi?” diyorum, farkında değilim.

Annem sabahları Müge Anlı izliyor, akşamüzeri Esra Erol. Programlarda çocuğunu bırakanları, 20-30 yıl sonra bıraktığı çocuğu aramaya gelenleri izliyorum. Zeynep’i biri alsa, yetiştirse, sonra bana verse ne güzel olur, diye düşünüyorum. Kardeşim o ara nişanlı. Keşke evli olsaydı diyorum, belki Zeynep’e onlar bakardı.

Nisanda Portakal Çiçeği Festivali oluyor, gidemiyorum. Mayısta tiyatro festivali oluyor, gidemiyorum. Eylülde film festivali oluyor, gidemiyorum. İnstagram’da gezen, eğlenen, arkadaşlarıyla buluşan insanları gördükçe bunalıma giriyorum. Hayatım bitti diye düşünüyorum. Artık asla mutlu olamayacağım. Bir daha asla gülemeyeceğim.

İlk altı ayda sadece bir kitap okuyabiliyorum.  Ben her ay 8-10 kitap okurdum.

Annem, babam, kardeşim, eşim bana çok yardımcı oluyorlar. Bu sefer vicdan azabı çekiyorum. Eskiden insanlar 8-10 çocuk yaparmış. Çocuğuna tek başına bakanlar var. Çocuğu engelli olanlar var, hasta olanlar var. İkizi, üçüzü olanlar var. Bebeği kolik olanlar var. Onlar nasıl bakıyor? Ben bir çocukta neden bu kadar zorlanıyorum? Bir çocuğa beş kişi bakıyoruz. Neden şikâyet ediyorum? Ailem yanımda, bana destek oluyorlar. Çok şükür çocuğum sağlıklı, ben sağlıklıyım. Niye bu kadar zor geliyor?

Çevremdeki herkes kırkı çıkınca düzeleceğini söylüyor. “Kırkı çıkınca sakinleşir.” diyorlar. Günleri saymaya başlıyorum. 17, 25, 30. Zeynep bir aylık olunca eşim evimize gitmemiz gerektiğini söylüyor. Artık çocuğumuz evimize alışsın, bir düzeni olsun, diyor. Haklı ama tek başıma Zeynep’le yalnız kalamam ki. Ona tek başıma bakamam. Yine de evimize gidiyoruz. Haftada iki gün, eşimin dersi az olunca evde kalıyorum. Eğer dersi çoksa beni annemlere bırakıyor. Zeynep’le 2-3 saatten fazla yalnız kalmak istemiyorum.

38.günde mamayı bırakıyoruz. Buna çok seviniyorum. O günü milat kabul ediyorum. Zeynep daha sakin. Ben de artık o kadar zorlanmıyorum. Gerçekten kırk gün saymalarının bir nedeni varmış, diyorum.

Gaz sorununun bitmesi için biraz daha beklememiz gerekiyor. Neyse ki 4.ayda o da halloluyor. Artık Zeynep gazını kendi daha rahat çıkarıyor. Bir insanın gaz çıkarmasına bu kadar sevineceğim asla aklıma gelmezdi. Beni sadece bebeği olanlar anlayacaktır.
Sule Uzundere Blog
Zeynep 29 Ekim'de, 6.5 aylık. 
Zeynep 5,5 aylık olunca işe başlıyorum. Ders programım istediğim gibi olmuyor. Zeynep’i ancak 15.30’dan sonra görebiliyorum. Annem ve babam baktığı için içim rahat ama keşke daha erken kavuşabilseydik diye düşünüyorum.

Ağlama krizleri ara ara geliyor. Bazen çok basit bir cümleye alınganlık yapıyorum. Art niyetsiz sorular beni dakikalarca ağlatabiliyor. “Lohusalık 40 gün değil, emzirdiğin sürece devam eder.” Lafının haklı olduğunu düşünmeye başlıyorum.

Zeynep 7 aylıkken bir arkadaşım zor bir doğum gerçekleştiriyor. Bebeğinin %80 ihtimalle öleceğini, yaşasa bile bir engeli olabileceğini söylüyorlar. Bebeği haftalarca başka bir şehirde küvözde kalıyor. Arkadaşım da hastanelerde bebeğinin yanında. Onun yaşadıklarını görünce silkinip kendime geliyorum. İnsanlar nelerle uğraşıyor, yeter artık şikâyet ettiğin diyorum. O günden beri daha iyiyim.
Sule Uzundere Blog
Zeynep 10 aylık
Bebeğin olmadan önce ne kadar kitap okursan oku yaşayarak öğrenmek bambaşka bir şeymiş. Bu öyle bir süreç ki kitaplar doğru cevabı vermiyor. Çevrenizdeki insanlar hatta doktorlar bile yanlış davranabiliyor. İçinizden gelen ses en güvenilir yol göstericiniz. Her zaman doğruyu bulmuyorsunuz belki ama annelik içgüdüsü diye bir şey var. Bebeğinizin dilinden en iyi siz anlıyorsunuz. Onu gözlemlemeniz ve içinizden gelen sesi dinlemeniz lazım.

Zeynep şu an, maşallah diyeyim, çok sakin bir bebek. İnsanları seven, güleryüzlü, uyku saatleri düzenli, gelişimi normal, bizi yormayan, çevremdeki insanların özendiği bir bebek. (Siz de maşallah deyin lütfen) İlk aylarda bu kadar zorlanmamın nedeni tecrübesizliğim ve ben bilirim tavrım. Çevremdeki insanlara biraz daha kulak verebilirdim. Mesela Zeynep’in ilk ay çok ağlamasının nedeni gerçekten aç olmasıymış. Düşündükçe hâlâ vicdan azabı çekiyorum. Aç olan bebeği biz sallaya sallaya uyutmaya çalışıyorduk. Tabii başarılı olamıyorduk. Ona da bize de eziyet oluyordu. Keşke daha sık emzirseymişim ya da mama vermekten korkmasaymışım.

Zeynep’in tepkilerinden laktoz intoleransı olduğunu çok geç fark ettim. Fark ettiğimde de çare bulmakta yetersiz kaldım. Süt ürünleri Zeynep’te aşırı gaz yapıyordu. Bu da, özellikle ilk dört ay, ciddi bir sorundu. Benim yapmam gereken süt ürünlerini tüketmemekti ama ben bunu yapamıyordum çünkü sütüm olsun diye o kadar çok yemeye alışmıştım ki süt, yoğurt, peynir, çikolata, bisküvi, tatlı vb. yiyecekleri tüketmeden duramıyordum. Dört ay bunları yemesem melek gibi sakin bir bebeğim olacaktı ama ben bunun yerine ağlama krizleri, meme reddi gibi sorunlarla uğraştım.

Böyle uzun yazınca asırlar sürmüş gibi geliyor ama zaman çok çabuk geçti. Bugün 9 Nisan 2020. Yani Zeynep 1 yaşında. Benim bu bir senede hatırladığım, kırkının çıkmasını saymam ve dördüncü ayda gaz probleminin bitmesi. Ondan sonrası bende yok. Arkadaşımın doğumuyla yedinci ayı aklımda kalmış. Bir baktım bir yıl olmuş bile.

Demem o ki sevgili lohusa kardeşim, zaman geçiyor. Bebeklerimiz büyüyor. Sana şu an zaman hiç geçmiyor gibi gelebilir ama gün gelecek bebeğim ne zaman bu kadar büyüdü diyeceksin. Lohusalığın ve bebeğinin ilk yılının tadını çıkarmaya bak. Bugünler geri gelmeyecek. Bir sene hatta birkaç sene kendinden ödün vermen gerekebilir ama ileride keşke çocuğumla daha çok zaman geçirseydim dememek için bugünlerin kıymetini bilmek lazım.

Yazım karışık gelmiş olabilir. Aklıma dolan düşünceleri toparlamaya çalıştım. Elimden bu kadarı geldi. Umarım siz çok daha rahat lohusalıklar yaşarsınız. Sevgiler.
Sule Uzundere Blog
Zeynep 1 yaşında

28 yorum:

  1. Haydar Çokduygusaloğlu9 Nisan 2020 03:39

    Çok samimi bir yazı olmuş, ellerinize sağlık. Eski fotoğraflarda kızınızın sağ gözü biraz şaşı gibi ve son fotoğrafta ağzı biraz yamuk çıkmış sanki. Çektiğiniz çileler bu küçük kemçük ağızlı kız için değer miydi? Pişmanlık var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haydar Çokduygusaloğlu,
      yeni doğan bebekler hep şaşı olur. Çoğu sonradan düzeliyor. Ağzının yamukluğu babadan geçme maalesef :-)

      Sil
  2. ya şulee...
    bu yazdıklarının neredeyse hepsini ilk çocuğumda birebir yaşadım... ay ne ağladım yaa ne ağladımmm... Gelene ağladım gidene ağladım ki ben zaten ağlak bir insanım :D önce bebeğe sinirlendim geldi tüm düzenimizi bozdu diye :D :D :D nasıl yemek yapıcam nasıl dışarı çıkıcam haydaaa bir daha ağla :D sonra her şey zamanla geçti tabi ki... bizim gaz sorunumuz 1 yaşında bitti düşün yılmıştım gazdan artık. Hamilelikte 12 kilo alıp 20 kilo geriye verdim :D ama hepsi geçti hatta ikinci çocuğumu bile büyüttüm ki gerçekten ikinci çok çok rahat büyüyor lohusalık sendromu bile çok az yaşadım. ikinci çocukta yaşlandım ben galiba sendromu oldu bende çokça ama onlarda gelip geçti şimdi büyük oğlum 3.5 küçük oğlum da 1.5 yaşında :) çok güzel bir yazı olmuş insan o dönemi yaşarken böyle yazılara çok ihtiyaç duyuyor çünkü ellerine sağlık ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçimdeki yaz,
      sen çocukları büyütmüşsün ne güzel :-) Ya gaz çıkarmanın ne kadar önemli olduğunu insan çocuğu olunca anlıyormuş. Neyse ki bizimki 4.ayda bitti. Daha uzun sürseydi ne yapardım bilmiyorum. Allah bebeği kolik olanlara yardım etsin. Çok zor, çok.

      Sil
  3. vee biricik minnoş kızının doğum günü kutlu mutlu olsun nice sağlıklı mutlu huzurlu günleri olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçimdeki yaz,
      çok teşekkür ederim canım. Amin :-)

      Sil
  4. Her zaman dediğim tek şey vardır. Bebeğin ilk üç ayı kadar zor başka dönemi yok. Ki ben lohusa psikolojisine hiç girmedim. Yine de ne zaman yeni bir anne görsem, sen bir de büyüsün de gör zorluğu diyenlere inat, en zorunu atlattın, dört at geride kaldı, bundan sonrasında hiç bu kadar zorlanmaacaksın derim. Ki 18 yıldır canıma okuyan bi oğlum var, yine de aynı fikirdeyim :)

    Zeynep bebeke maşallah. Nice nice harika yılları olsun.

    Senin de anne olma günün kutlu olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handan,
      teşekkürler Handan. Bunu senden duyduğuma sevindim. Ben çocuğum olmasını hayal ederken hep onu yetişkin olarak düşünmüşüm. Beraber oturup sohbet edeceğiz, kafeye gideceğiz, yürüyüş yapacağız, kitap okuyacağız vb. Hiç bebekliğini düşünmemişim :-) Yaşayarak öğrendik. Şimdi bir yaşına geldi ve ben o büyüdüğü için çok mutluyum.

      Sil
  5. Maşallah:) Zeynep'in doğum günü kutlu olsun.
    Annelik zor ,lohusalık benim içinde sıkıntıydı.Hep başımda kırmızı/mavi kurdale dudağımda rujum,kucağımda bebekler sırıtıp, mutluluk pozu verecğimi sandım Oysa hastaneden eve gelip günlerce ağlamıştım ''Bu kadar zor olduğunu söylemediniz, ben bunlara bakamam'' diye.Bırakın kırmızı kurdaleyi saçımı başımı toplayacak halim yoktu. Zaten 40'ı çıkmadan lohusa yalnız bırakılmaz derler büyükler.Sonra alıştık ,iyi ki varlar hayatımızın en güzel parçası yavrularımız.
    Kızına da güzel ,mutlu sağlıklı br ömür diliyorum tekrar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehtap,
      çok teşekkür ederim. Ben de doğurmadan önce bu kadar zor olacağını bilmiyordum :-)

      Sil
  6. Ne kadar içten bir yazı olmuş. Hastane kısmında beni de ağlatacaktınız nerdeyse.
    Zeynep de çok tatlıymış maşallah. Nice mutlu yaşları olsun. Annelerimizin hakkını ödeyemeyiz, gerçekten bu yazıyla birlikte bir kez daha emin oldum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vakitsiz Kelimeler,
      çok teşekkür ederim. Annelerin ne kadar cefakar olduğunu ben de anne olunca anladım. Hani anne olunca anlarsın diyorlar ya gerçekten anne olunca anlıyorsun birçok şeyi :-)

      Sil
  7. Yazını okumadım ama Zeynep hanıma maşallah demeye geldim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tozlu Hayaller Kütüphanesi,
      teşekkürler canım :-)

      Sil
  8. Ben de lohusanın kız kardeşi sendromu geçirmiştim ki ne kadar zor bir deneyim olduğunu söylemeden edemeyeceğim :D karşında neye uğradığını şaşırmış bir abla ve neye uğradığını şaşırmış bir yeğen dururken insan ne yapacağını bilemiyor. Hem yardımcı olmak istiyorsun ama ne yapsan olmuyor. Bebeği kucağına alıyorsun alma alıştırma sen gidince anne ne yapacak diyorlar, bebeği kucağına almıyorsun anneye biraz yardımcı olsana diyorlar. Anneye yardımcı olmak için fikir yürütmeye çalışıyorsun sen anne değilsin bilmezsin diyorlar. Anne üzülüyor sen üzülüyorsun ne üzülüyorsun bunlar doğal süreçler diyorlar, üzülmüyorsun onunla empati kurmuyorsun diyorlar :D Diyorlar da diyorlar zaman da öylece geçiyor. Ben bu yorumu yazarken bir ses kaydı geldi telefonuma "teyze bana önü alçak arkası yüksek turunculu kamyon alsana" diyor. Alsam şımartma hep kırıyor oyuncakları diyorlar almasam ne biçim teyzesin diyorlar :D Demeye devam ediyorlar zaman da böylece geçiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Austenzede,
      hahahaha aklıma bekarlara ne zaman evleniyorsunuz, evlilere ne zaman çocuk yapıyorsunuz diye sormaları geldi. Bu çevrenin her zaman söyleyecek bir şeyi oluyor. Bu durumun sana en büyük katkısı kendi çocuğun olduğunda daha tecrübeli olman olabilir :-)

      Sil
  9. Selamlar blogunuzu takipteyim sizde blogumu takip edip son yazıma yorum yaparsanız çok ama çok mutlu olurum :)

    YanıtlaSil
  10. Selamlar Blogunuzu Takipteyim Sizde blogumu takip edip son yazıma yorum yazarsanız çok ama çok mutlu olurum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Can Uzunyol,
      bu yorumu daha önce yazmıştınız zaten :-)

      Sil
  11. Çok samimi bir yazı olmuş :)) Neyse ki o günleri atlattın, gelecek günler daha güzel olacak :)) Nice yıllar diliyorum Zeynep'e, hep böyle güldürsün hayat onu :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kağıt Salıncak,
      çok teşekkür ederim Elif. Ben de öyle umuyorum :-)

      Sil
  12. Çok içten bir yazı olmuş ve dediğin gibi aynı şeyleri yaşayanlara destek olacak bir yazı. Zeynep çok tatlı maşallah, yeni yaşı kutlu olsun. İnşallah hayatı her daim gönlüne göre geçer :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gül Özdemir,
      çok teşekkür ederim Gül. İnşallah dediğin gibi olur :-)

      Sil
  13. geçmiş olsun diyelim :) güzel günlerini düşün onları unut.. zira aklında tuttukça bir sonrakinde de aynısı tekrar etmesin :)

    sevgiler ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nilgün Komar,
      teşekkür ederim Nilgün. Umarım o dönemler bir daha hiç tekrar etmez :-)

      Sil
  14. Şule'cim seni çok iyi anlıyorum, cok gecmiş olsun, hamilelik doğum gerçekten bir kadının hayatının dönüm noktası, bundan sonra Zeynep'cikle hep gülersiniz inşallah:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eren,
      inşallah Eren. Çok teşekkür ederim :-)

      Sil

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim :-)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...