Sinek Sekiz Yayınları, Çevirmen:Özge Altınkaya Erkök-Zeynep Birinci Güler, 462 sayfa, 3.Baskı.2017 |
Bu kitabı ilk kez bir gazete tanıtımında
görmüştüm. Yazıda sadece hamilelerin değil her kadının okuması gerektiği
yazılmıştı. Zamanla kitabı da yazarını da unuttum. Üç sene önce sevgili Kitaplık Kedisi’nin blogunda yorumuna rastlayınca bu sefer unutmadan hemen okunacaklar
listeme not almıştım. Kitabı alalı bir süre olsa da okumam hamilelik dönemime
denk geldi.
Ina May Gaskin, Amerikalı bir ebe. Amerika’da
bir çiftlik kurarak burada kadınların hamileliklerini doğal yollarla
geçirmelerini ve normal doğum yapmalarını sağlıyor. Kitabın ilk bölümünde bu
çiftlikte yapılan doğumların hikâyeleri var. İkinci bölümde ise daha teknik
konulara yer verilmiş. Kadın vücudu, doğum nasıl gerçekleşir, doğum sonrası
depresyon vb. konular ele alınmış.
Hamileliğin doğal bir süreç olduğunu düşünen
ve normal doğum isteyen bir anne adayı olarak bu kitap bana çok iyi geldi. Günümüzde
birçok şey gibi doğum yapmak da bir sektör haline getirilmiş. Kendimi bu
dünyaya ait hissetmiyorum. Geçmişte yüzyıllar boyunca kadınlar doğum yaptılar. Hiçbir
zaman bu olay, günümüzdeki kadar yaygara koparmadı.
İna May’in bakış açısını kendime çok yakın
buldum. Yazar kitabında özet olarak “Kadın vücudu doğum yapmak için
yaratılmıştır. Eğer ekstra bir durum yoksa keyfi sezaryen yapılmamalıdır. Bu hem
anneye hem bebeğe zarar verir. Her kadın normal doğum yapabilecek güçtedir. Buna
inanırsanız bu işin üstesinden kolayca gelebilirsiniz.” diyor.
Pozitif normal doğum hikâyelerini okumak,
kadın vücudunun doğum yapmaya ne kadar uygun olduğunun farkına varmak ve kendini
psikolojik olarak doğuma hazırlamak isteyen her hamileye İna May’in Doğuma
Hazırlık Rehberi’ni öneririm. Kitabı okuduktan sonra “Ben tarlada tek başıma
bile doğurabilirim çocuğumu.” diyebilecek kadar gaza gelmeniz olası J
ALTINI ÇİZDİKLERİM: 1. “İnan bana, eğer sana bir tecrübenin
canını çok yakacağı söylenmişse canını yakacaktır. Acının çoğu zihindedir ve
eğer bir kadın, doğum yapmanın dayanılmaz derecede acılı bir deneyim olduğunu
benimsemişse bunu annesinden, kardeşlerinden, arkadaşlarından ya da doktorundan
duymuş olabilir, o kadın büyün bir ızdırap çekmeye zihinsel olarak
hazırlanmıştır.” Stephan King
2. Bir kadının leğen kemiğinin ebatları
bebeğini doğurmasına nadiren engel olur ama 19.yüzyılın çağdaş kadınları D
vitamini eksikliği yüzünden leğen kemiği bozukluklarından muzdarip oldular ve
bu durum vajinal doğum yapmalarını engelledi.
3. Her zaman hatırlamalıyız ki korkan
anneler, doğumu erteleyen veya engelleyen hormonlar salgılamaya eğilimlidirler.
Bu tüm memeliler için geçerlidir ve doğanın tasarımının bir parçasıdır. Korkmayanlar,
doğumu daha kolay ve az ağrılı, hatta bazen zevkli hâle getiren hormonları
bolca salgılamaya eğilimlidirler.
4. Doğumda bakım hizmetlerinin odak
noktasını çelişkili bir biçimde ağrıyı önlemek oluşturur. Bunun sonucunda daha
çok kadın bebeğini doğurduktan sonra ağrıyla başa çıkmak zorunda kalıyor. Epidural
anestezinin sık kullanılması sezaryen ve doğumda vakum/forseps kullanımının
oranlarını arttırıyor. Epidural her beş kadından yaklaşık birinde uzun süreli
sırt ağrılarına sebep oluyor.
5. Gebelikte şekeri testi maalesef pek
güvenilir değildir. Kadınlara yeniden test yapıldığında sonuç %50-70 oranları
arasında farklı çıkabilir. Kısacası bu test yüzünden oluşan gerginliğe ondan
edinilecek bilgi için değmez.
28. ya da daha sonraki haftalarda şu
belirtilerden birkaçını gösteriyorsanız evde şekerinizi ölçerek durumunuzu
belirleyebilirsiniz:
*Hızlı kilo alımı
*Aşırı şeker isteği
*Ailede diyabet geçmişi
*Sürekli susuzluk çekme
*Daha önceden kilolu bebek doğurmuş olma
*Yemeklerden sonra kendini tuhaf hissetme ya
da baş dönmesi
Kısa vadede kadının kanındaki şeker seviyesini
aşağı indirmesi için en iyi yöntem eğer mümkünse biraz egzersiz yapmasıdır. Hamileliğin
geri kalan kısmı içinse beyaz un, makarna, diğer karbonhidratlı yiyecekler ve
şekeri beslenmesinden tamamen çıkarması en iyi yol olacaktır.
6. Normalde hamilelik esnasında bebeğin ciğerlerinde
bulunan sıvı, doğumdaki rahim kasılmalarıyla sıkışarak dışarı çıkar. Sezaryende
bu işlem olmadığı için bebek doğduğunda ciğerlerinde su olması ve solunum
güçlüğü çekmesi daha muhtemeldir.
7. Doktorlar doğumu yapay yolla
başlatmaya bu kadar eğilimli değilken 42.hafta çoğu kadının doğumunun başlaması
için normal hatta en ideal zaman olarak sayılıyordu. 42.haftanın öncesinde ya
da sonrasındaki birkaç gün de kabul edilebilirdi. Doğumu başlatmak potansiyel
olarak riskli sayıldığından bunu yapmak için çok haklı bir sebep olması
gerekirdi. Miadında bir gebelikte amniyon sıvısının miktarındaki azalma veya
bebeğin kalp atışlarının oranındaki değişim gibi. Bu işaretler yaşlanmakta olan
bir plasentanın göstergesidir.
8. Annelik bazen dünyadaki en yalnız iş
olabiliyor ama böyle olmamalı.
9. Sezaryen, herhangi bir acil durum
yüzünden değil de planlı olarak seçilmişse bir kadının bu prosedürün kendisi
yüzünden ölme ihtimali, ameliyatsız bir doğuma kıyasla neredeyse üç kat
fazladır.
Sinek Sekiz Yayınlarını ve kitaplarını çok seviyorum. Şu ana kadar üç kitabını okuyabildim, blogda üçünü de yazdım ama hepsini okumak istiyorum. Çok ilgimi çeken konular hakkında yazıyorlar; ekoloji, gıda, permakültür ve daha birçoğu :). Ben uzun süredir kitap okuyamıyorum ama kitap yorumları okumak her zaman güzel tabi :).
YanıtlaSil
Silöneri makinesi,
Sinek Sekiz Yayınları benim de ilgimi çekmeye başladı. Senin yorumundan sonra Okulsuz Büyümek kitabını okumak istemiştim. Bir alışverişimde alıp okumak istiyorum.
süpermiş, doğum öncesi böyle bir kitapla karşılaşman harika olmuş Şule'cim, inşallah sen de zamanı gelince çok kolay güzel bir doğum yaparsın, sevgiler:)
YanıtlaSilEren,
Silçok teşekkür ederim Erencim. İnşallah dediğin gibi olur :-)
Kitabın normal doğuma yönlendirme yapması ne güzelmiş...
YanıtlaSilAma sen yine de tarlada kısmını bir düşün :))))
Oytunla Hayat,
Silhahahhahahaha o işin abartı kısmı. O an gelince bana epidural verin, sezaryene alın beni deme ihtimalim de var :-)